Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Dünya nereden çıktı?" Yo hayır, gerçekten bilmiyordu bunu. Dünyanın o mu­azzam uzaydaki küçük bir gezegen olduğunu Sofie de biliyor­ du tabii, ama uzay nereden çıkmıştı ki? Tabii uzayın hep var olduğu da düşünülebilirdi; nere­den geldiği sorusuna cevap bulmak da gerekmezdi o zaman. Ama herhangi bir şeyin sonsuzca var olması mümkün müy­dü? İçinde buna karşı çıkan bir şey hissetti Sofie. Var olan her şeyin bir başlangıcı olmalıydı. Demek ki uzay da herhan­gi bir zamanda başka bir şeyden çıkmıştı. Ama eğer uzay böyle birdenbire başka bir şeyden oluş­muşsa, o başka şey de herhangi bir zaman yine bir başkasından çıkmak zorundaydı. Sofie meseleyi ancak biraz öteye itebilmiş olduğunu fark etti: Eninde sonunda herhangi bir za­man herhangi bir şey, boşluktan ve hiçlikten çıkmış olmalı... Ama mümkün mü böyle bir şey? Bu da tıpkı dünyanın hep var olmuş olduğu gibi imkansız bir düşünce değil mi?
Beynime kazınıp kalmış sözlerini düşünüyorum: "Daha yedi yaşındayken el arabasıyla köyden köye dolaşırdım" veya "Bütün aile tek göz odada kalırdık" veyahut "Bir lokma yiyecek ekmeğimiz ola şanslı sayılırdık." Onlar da değilse, "Kışın kıyafetim olmadığında her tarafım soğuk yanığı olurdu", "Küçükken
Sayfa 24 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kumpas davaları olmasaydı!
Kimse tutuklanmasaydı, şu anki amiral ve generallerin kaç tanesi general ve amiral olabilirdi? Ben size söyleyeyim, sadece yüzde lO'u... Asrın iftirası ablmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki komuta kademesinin yüzde 90'1 terfi alamayacaktı. Terfi alması gerekenler tasfiye edilince, geriye bunlar kaldı. O halde şu
Sayfa 201 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
“Şahsen katilin o olduğundan neredeyse eminim; ama elimde çürütülmesi imkânsız o son kanıt yok.”
Sayfa 53 - CAN YAYINLARIKitabı okudu
Demek yaşadığımı, acı çektiğimi, ağır yavaş ölmekte olduğumu o bile hatırlıyordu. Teşekküre değerdi bu. Fakat bilmek isterdim, kendisi için öldüğümü biliyor muydu?
Leyla'yı aşmak mümkün müydü? Havaydı Leyla yahut su, barınak, aş! Zaruriydi. Nefes aldığım her gün damarlarımda süzülür, öldüğümde benimle birlikte gömülür, toprağı eşeleyip tekrardan yeşerirdi o.
Reklam
Bir gün, aynada hayalini tetkik ederken birdenbire kendisini, bu kadar zayıf­lamış görmekten titredi. Ve o zamana kadar hissedilmemiş bir hayat endişesiyle, "Yoksa verem mi oldum?" dedi. Ve işte bunlar, hep onun yiizündendi. Fakat bu bili­niyor muydu? ihtimal, artık düşünülmeye bile ihtiyaç görülmüyordu.
Tanrı’nın Elçisi, bir hadisinde, “Köpeklerin ve figüratif resimlerin bulunduğu yere melekler girmez” demişti. Luther de Hristiyanlığın bir inananlar topluluğu olduğunu, kilisedeki hiyerarşik düzenin Hristiyanlığın yüksek amaçlarını küçülttüğünü söylemiyor muydu? Kutsal Kitabın inancın tek temeli olduğunu belirtmiyor muydu? Rahiplerin evlenmeme andını gülünç bulmuyor muydu? O da, kimsenin Tanrı’nın kendisi için belirlediği yazgıdan kaçamayacağını söylemiyor muydu?
Sayfa 309Kitabı okudu
ve bütün gemileri yakıp yollara düşerdi o hep aynı ıshkla mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri umutlardansa nefret etti daima
O gece düğüne giren Sarraf Baba padişahın yaşlı yorgun ve kırık kalbine teselli vermişti anlamadığı şey ise yaşlı adamın genç şehzadeye gülümseyerek aldırma para kazanmak zor bir şey değildir yine kazanırız demesiydi iyi ama Sarraf ölmüştü öbür dünyada mı kazanacaklardı parayı şimdi böyle konuşması acaba kendi ölümünün de yaklaştığını belirten bir işaret miydi ölecek miydi yoksa ölüyor muydun ölüyor muydu Nihayet gelmiş miydi kelime-i şehadet getirmeye başladı odanın karanlığından Azrail'in gölgesini görür gibi oldu o iptali Doktor iyi bakmıyordu ona kim bilir ne yanlış şeyler yaptırıyor ne hatalı ilaçlar veriyordu dinle de olsa düşmandı çocukluğundan beri Saltanat düşmanlığıyla yıkanmıştı
Reklam
Öylesine tutsak hissettiriyor ki sözlerin Öylesine yargılanmış ve kucağında ki itilmişliğin Çekip gitmeden önce mutlaka bilmeliyim, Gerçekten bu muydu söylemek istediğin Savunmaya başlamadan sana kendimi Dile gelmeden, acıyla ürküntüyle Sözcüklerle bir duvar örmeden aramıza Doğru mu duyduğum, bir daha söyle Bir söz bazen bir penceredir bazen bir duvar Tutsak da eder kişiyi özgür de... Konuşur ve dinlerken ben, aydınlatılsın sözcükler Bırak aksın sevgi ışığım içimde Pek çok şey var ama söylemem gereken Ve onlar öyle önemli ki benim için Anlatamazsan sözcüklerle derdimi eğer Özgürleşmeme yardım edebilir misin Seni kırdığımı hissediyorsam eğer Umursamadığımı düşünüyorsan Sözlerimin arasında duymaya çalış Paylaştığımız o duyguları ikimizin
Demek ara sıra beni düşündüğü oluyordu, teşekküre değerdi bu. Demek yaşadığımı, acı çektiğimi, ağır yavaş ölmekte olduğumu o bile hatırlıyordu. Teşekküre değerdi bu. Fakat bilmek isterdim, kendisi için öldüğümü biliyor muydu? Bilse mutlu rahat ölürdüm, dünyanın en mutlu insanı ben olurdum.
Sayfa 118 - YKY Yayınları
Üzgün müydüm? Bunu uzun zamandır ilk kez düşünüyordum. Özlemiş miydim onu? Onu ara sıra herkesten gizli özlediğimi biliyordum. Ama özlediğim o muydu, onun yanındaki kendim miydi, yoksa o eski güzel günler miydi, karar vermesi zordu.
Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
İran, Pakistan, Çin ve Orta Asya Sovyet cumhuriyetleri arasında kalan bu dağlık ülkede komünist eğilimli, etkin ve hırslı hareketler vardı ama toplumsal bakımdan muhafazakâr ve her türlü vabancı müdahalesine son derece düşman Müslüman nüfusun içinde çok azınlıktaydılar. Bu militanların tek başlarına bırakıldıkları takdirde iktidarın dizginlerini
Sayfa 113 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.