Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: "Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda..."
Az oku, ama severek oku, çok ama sıkıntıyla okuyandan daha okumuş gözükürsün.
Reklam
Seni gördüm düşümde bu sabah gene. Yan yana oturuyoruz.. Sen itiyorsun beni, ama kızmadan; gülerek. Üzülüyorum, ittiğin için değil, seni itmeye zorlayan davranışıma üzülüyorum. Sızlanmayan, yakınmayan herhangi bir kadına davranır gibi davranıyorum sana; sessizliğinin ardındaki sesi -hem de bana seslenen sesini- duyamadığıma üzülüyorum. Duyamadım mı dersin? Duymuş da olsam, karşılık veremedim ya! İlk düşümden daha bitik, daha kötü ayrıldım yanından. Bir yerde okumuş olacağım, bir benzetiş geldi şimdi aklıma: "Ateşten örülmüş uzun yalımlardır sevgilim, dolaşır yeryüzünü, sarar beni. Ama sardıklarını değil, görmesini bilenleri sürükler ardından..."
Okumuş yazmış olanla kara cahili, kibar terbiye görmüş olanla ömrünü ekmek parası ardında ve denizde harcarken terbiyeye vakti kalmamış olanı, iyi ile kötüyü aynı hale, aynı tek biçime sokan sarhoşluğun o ilerlemiş haddi, bütün erkeklerin suratında yılışık, şehvetli ama tamamen ruhsuz bir maske halinde sırıtıyordu. Sarhoş olsun olmasın bütün kadınların yüzlerinde, hareketlerinde ise: "Aman Yarabbi, ne zaman bitecek!" diyen bir ifade vardı; ve bununla bu geceyi değil, bu hayatlarını da değil, her şeyi, ama her şeyi kastettikleri belli idi.
Ülkemizde " İslam İnanç Birliği " tarikatlar ve cemaatler yoluyla parçalanmış durumdadır.Öyle dini tarikatlar var ki;biri diğerini kafir olarak görmekte, adeta boğazlamak için fırsat kollamaktadır. * Prof.Çetin Yetkin'in " Karşı Devrim 1945-1950 " kitabında Atatürk'ün hakkın rahmetine kavuşmasından sonra Türk devleti idaresi İsmet İnönü'nün eline geçmiş ve Atatürk'ün ihdas ettiği, devletin milli kurumları teker teker ya ortadan kaldırılmış, ya da etkisizleştirilmiştir. * Ben, Türkiye'de katledilen soldan ve sağdan bütün aydın ve gençlere üzüldüm ve üzülüyorum ve hadiseyi şöyle değerlendiriyorum. - Çanakkale Savaşı, birinci eğitimli Türk katliamıdır. Bugün içinde bulunduğumuz kültürel, iktisadi ve siyasi çalkantının kökleri bu hürriyet mücadelesine kadar gider. - Sakarya Savaşı'ndaki mücadelemizin esas lokomotifi subaylarımızdır. Sakarya tam bir subay savaşıdır. Yani " okumuş" larımızın savaşı. -12 Eylül öncesinde soldan ve sağdan Türk gençlerinin katli, tarihimizdeki üçüncü eğitimli Türk katliamıdır. Aynı silahla akşam ülkücü gençleri, sabah solcu gençleri öldürdüler.
Sayfa 350 - Çetin Yetkin " Karşı Devrim 1945-1950 " , Y.A.M.ve H.Yayınları , Antalya 4.Baskı Nisan 2006Kitabı okudu
Ketherine yanıma çöküp elbisesinin etek ucuyla başımı sildi. Dudaklarını yaladığını sonra ağzını sıkı sıkı kapattığını gördüm. 'Yaralanmışsın, 'dedi usulca. Yarama bastırmayı sürdürüyordu. Geri çekilmeye çalıştım ama omzumdan tutup durdurdu. 'Merak etme. Unuttun mu ? Kalbimin sahibi sensin.' dedi Ketherine, gözlerimin içine bakarak. Hiçbir şey söylemeden başımı salladım. Ölüm gelecekse, bir an önce olmasını umuyordum. Ketherine aklımı okumuş gibi dişlerini gösterince, gözlerimi kapatıp boynumda hissedeceğim acıyı bekledim.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
Büyük öykülerin gizi, gizlerinin olmamasıdır. Büyük öyküler, okumuş, dinlemiş olduğunuz ve yeniden okumak istediğiniz öykülerdir. Herhangi bir yerinden içine girebileceğiniz ve rahatça yerleşebileceğiniz öykülerdir. Onlar heyecanlarla ve şaşırtıcı sonlarla gözünüzü boyamazlar. Beklenmedik şeylerle şaşırtmazlar. İçinde yaşadığınız ev kadar tanıdıktır size. Ya da sevgilinizin teninin kokusu kadar. Nasıl bittiklerini bilirsiniz ama yine de bilmiyormuş gibi okursunuz, kulak verirsiniz. Tıpkı, bir gün öleceğinizi bilmenize karşın hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanız gibi. Büyük öykülerde kimin yaşayacağını, kimin aşkı bulacağını, kimin bulamayacağını bilirsiniz. Ama yine de yeniden bilmek istersiniz.
Sayfa 12 - Hakkı YazıcıKitabı okudu
" Başka Çingene 'ler gibi çalmazdı o, adaşım. Bir kere nota bilirdi. Şehir mektebini okumuş, bitirmişti ; sonra içliydi ... Sanırdın ki, klarneti çalarken, havayı ciğerlerinden değil, doğrudan doğruya yüreyinden veriyor. "
Hey gidi Piraye hey! İstanbullu, okumuş bir gelin olmanın seni acımasız törelerden uzak tutacağını mı sanıyordun? Anadolu kadınının yazgısı diye dudak büktüğün, yalnızca onların katlanabileceği bir aşağılanma olarak gördüğün 'kuma' gerçeğiyle yüz yüze gelmeyi asla aklına getirmiyordun,değil mi? Büyük yanılgı! Ne ayrıcalığın var onlardan? Hepinizin 'kadın' olmayı bölüştüğünüzün ayrımında değil misin?
Benim dilim sadece kitaplardan öğrenilmiş değildir. Evimizde, köyümüzde, Türkçenin olduğu her yerde çocuklardan, kadınlardan, okumuş okumamış halkımızdan emdiğim Türkçe’dir benim dilim. Halkımın göğüsleri bereketle dolu olduğu için, ben de onu eme eme büyüdüğüm için, gürbüz bir yazar olabilmişimdir.
Reklam
FERYAD-I NAZ Yazar : Nuh KARAASLAN Kapak: Ferhat Çınar İç Tasarım: Mehmet Emre Çelik Genel Yayın Yönetmeni : Eylem Okumuş Editör : Aslıhan Nuşen Çelik
“Fakat yine durdum. Aklın alamayacağı kadar zayıf olmalıydım. Gözlerim çukura batmış, kafamın içine gömülmüştü. Yüzüm nasıldı acaba? İnsanın, henüz yaşarken, sadece açlık yüzünden çirkin, korkunç biçimlere girmesi, çok rezil bir şeydi, çok rezil! İçimde o çılgınca öfkeyi yeniden hissettim; son parlayış, son deprenişti bu. Allahım, bu ne surat böyle? Memlekette eşi benzeri bulunmayan bir kelle götürüyor, Allahım, bir hamalı tuz-buz edecek güçte bir çift yumruk taşıyor ve Kristiana şehrinin göbeğinde, suratım suratlıktan çıkacak kadar açlık çekiyordum! Ne işti bu! Bir beygir gibi, ha babam, kendimi zorlamış, gece gündüz, gözlerim önüme akıncaya kadar okumuş, çalışmış, beynimdeki zekâyı açlıklara akıtmıştım! Ne geçmişti, lanet olsun, elime? Sokak sürtükleri bile, bu manzaradan kendilerini koruması için Tanrıya yalvarıyorlardı. Fakat artık buna bir son vermek gerek… anlıyor musun? Son vermek gerek, şeytanlar görsün yüzümü!.. Sürekli büyüyen bir öfkeyle, bitkinliğime içerleyip, dişlerimi gıcırdatarak, ağlaya küfrede, sendeleye tökezleye yürüyor, yanımdan geçenlere dikkat bile etmiyordum. Kendime işkence etmeye başlamıştım yeniden. Alnımı bile bile sokak fenerlerine çarpıyor, tırnaklarımı avuçlarıma batırıyor, düzgün konuşamadım mı, öfkemden kudurarak dilimi ısırıyor, canım yandıkça deliler gibi gülüyordum.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.