Bir gün evimize iki sivil gelmişti; belki emniyettendi, belki MİT görevlileriydi. Babama kapıda kimliklerini ve silahlarını gösterdiler. "Yanlış anlamayın, konuşmaya geldik. İsterseniz bunları bırakalım," dediler. Babam yine takibe geldiklerini sanıp, "Deniz hapiste, biliyorsunuz," dedi.
"Yok, biz başka bir konuyu konuşmak istiyoruz," dediler. Bunun üzerine içeri buyur ettik; girdiler.
Annem, babam ve ben vardık. Oturduktan sonra, "Başbakanımız bu eylemlerden çok rahatsız, acaba bir çözüm bulabilir miyiz? Bunu görüşmeye geldik," dediler. Başbakan, Demirel'di o dönem...
Merakla dinliyorduk.
Babam, "Biz de üzülüyoruz. Ben de evladımın ziyan olmasını istemem," dedi.
Bunun üzerine sivillerden biri, "Acaba yurtdışına gitse, Avrupa'ya, mesela İsviçre'ye gitse. Oradaki masraflarını devlet karşılasa..." diye ağız yokladı.
Babam anladı teklifi:
"Tabii yurtdışında tahsil görmesini çok isterim. Burada canından olmasındansa dışarıda okumasını en başta ben arzularım. Ama kabul eder mi, etmez mi, bilemem. Zor görünüyor," dedi.
Yine de bu teklifi abime ileteceğine söz verdi. Adamlar sevinir gibi oldu.
"Başbakanımız önümüzdeki günlerde İstanbul'a gelecek. Bir olumlu cevap alırsak hemen kendisine iletiriz. Gereken işlemlere başlanır," dediler. Teşekkür edip gittiler.
Babam bu teklifi abime iletti.