Özlediğimden değil de zamanı geldiği içindi bir kere daha okumak istemem...ve hızlı hızlı atlayarak okudum, çünkü okumasam da ne olduğunu artık hatırlıyorum, hatırlamamak elde değil, 33 senedir okuyorum her sene, ve her sene, her okumada, kitabın sonunda, yine ağlıyorum. Şu anda hastayım, daha doğrusu hastalanıyorum; ancak bu beni yazmaktan
BİR DEFTERİN SONU
Bir defterim vardı benim. Adı Aşk'tı. İlk kapağı açıp da bir şeyler yazmadan önce, nasıl da masum ve korkaktım. Bir süre açmadım o defteri. Sonra bir gün aniden açıvermiştim ve doldurmaya başladım. İlk satırlar güzeldi, mutluydum, keyifliydim yazarken. Biraz daha yazmaya devam ettikçe bana acı vermeye başladı bu satırlar,
Ne çok okunacak kitap var. Hergün listeye bir yenisi daha ekleniyor. Bazen ömrüm yetmeyecek diye düşünüyorum ve beklemenin anlamı yok diyorum. Bu sitenin bana kazandırdığı en güzel şey, dostlukların yanında, yeni kitaplar keşfetmek oldu. Unuttuğum, okumadığım, rafa kaldırdığım kitaplar. Evet işte onlardan biri daha.
Yıllardır ara verdiğim Aziz
🎶BADEM "SEN AĞLAMA"🎶
Sene 2009
17 yaşındayım bizim mahalleye yeni bir aile taşınmış... Tabi o zamanlar mahalleye taşınan kişiyle gidip tanışılır hediye verilir sohbet edilir... Mahallede apartmanın önlerine masa sandalye koyulur çekirdek yenir sohbet edilir falan... Güzel zamanlar tabi :) Yeni taşınan ailenin 2 çocuğu var biri 19
Uzağındayken neredeyse aklımdan silinen ormanı, en çok ona sahipken özlüyorum, içinde dolaşırken ağlıyorum arkasından, ona kavuşmayı en derinden diliyorum.
"Bir gün konuşma sırası bana gelecek baba ve o zaman seni çok üzeceğim."
Babaya mektup kitabında Franz Kafka babasına küçüklüğünde söylemek isteyip de söyleyemediği şeyleri babasına bir mektup şeklinde yazar.
"En çok nerede yanıldınız?
Ben babamın bana kıyamayacağını düşünerek."
Peki baba eğer ben sana bir mektup yazacak
2006 senesi 7 yaşındayım...Yanımda da en yakın arkadaşım olan benden 1 yaş küçük kardeşim... Her zamanki gibi oynuyorduk evimizin salonunda. O küçüklüğün verdiği hayal gücüyle çağ kapatıp çağ açıyoruz kendi aramızda demirden askerlerimizle. Bir şeyler oldu, annem pencereye koştu, bir çığlık, bir telaş. Hemen ayaklandık, pencereye koştuk biz de...
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Eseri incelemeden önce yeraltı edebiyatı nedir? Ve nasıl ortaya çıkmıştır. Biraz bu konulara değinmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce yeraltı edebiyatı bir akımdır. Tıpkı diğer edebi akımlar gibi.
Sert, aykırı, eleştirel, gerçekle hayalin ince çizgisinde var olmaya çalışan yeraltı edebiyatı; alkolizmin, cinselliğin, sıra dışılığın,
İçlendim... İlkokula başladım, minicik gövdeme boyum kadar çantayı taktılar, mavi önlüğüm, al yanaklarım ve başımın tepesinde iki yana açılmış iki şemsiye misali saçlarımla okul yolunu tuttuk annemle. Sınıftan içeri girdik, kalbim Kamran yakın mesafede duran Feride misal Ramazan davulu gibi atıyor. Belki de abartıyorum, o yaşta atsa atsa
Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş
Kitap bitti. . . 10 dakika oldu bile.
Ve ben 10 dakikadır ağlıyorum. Uzun süredir böyle ağladığım bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum.
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kesinlikle son da olmayacak. Dili çok sade. Roman niteliğinde ama mektuplardan oluşan bir kitap.
12 Eylül darbesinden sonra yaşanan olayları bir çocuğun gözünden bakıyorsunuz. İsmi
Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş
Adım mı? Oktyabrina. Ekim Devrimi’nden gelir. Babam büyük bir komünistti. Lenin’e hayrandı. Onun portresini asmıştı evimize. Çok severdi onu, onun yaptığı devrimi bana isim koyacak kadar çok… Konuşalım, konuşalım çünkü bu gerekli. İsmimi saklamıyorum, direkt yayımlayın. Bugün her şeyi ortaya dökeceğiz.
Benim ülkem yıkılalı 11 yıl oluyor, hayır,