‘Evler aslında birer beden. Kendimizi duvarlara, çatılara ve nesnelere tıpkı karaciğerimize, iskeletimize, etimize ve kan dolaşımımıza tutunduğumuz gibi bağlıyoruz.’
.
Marian Leatherby 92 yaşında, kulakları biraz ağır işitiyor ama yakın dostu Carmella’nın ona bir hediyesi var: işitme trompeti.
Evet artık her şeyi olanca netliğiyle duyabiliyor Marian, örneğin oğlu ve ailesinin onu artık evlerinde istemediğini ve bir huzurevine götürmeyi planladıklarını.
Elinden bir şey gelmiyor tabii. Düşündükleri yere götürüyorlar onu.
Huzurevi dediklerine bakmayın, orası kaynar bir kazan!
.
İngiliz asıllı Meksikalı sanatçı Leonora Carrington sıradan başlayan bir hikâyeyi unutulmaz bir masala çeviriyor. Sürrealist çalışmalarında olduğu gibi büyülü bir anlatım onunkisi. Yaşlı bir kadının başına ne gelebilir ki sorusuna şöyle diyor örneğin:
Ufak bir ordu kurup kutsal kaseyi aramak!!
Tarikatlar, sistem eleştirisi, feminizm.. Hepsi bir arada, rengarenk bir eser! Carmella karakterini (peruklarıyla ve mektuplarıyla) ayrı sevdiğimi de belirteyim!
.
Emre Erbatur’un çok beğendiğim çevirisiyle