Bir yahudi kuyumcunun dükkânında oturan Arap kadını... Genç ve güzel kadın, örtülü... Kuyumcu,
kadının yüzünü açıp görmek istiyor. Kadın razı değil.. Kuyumcu bir şey demiyor ve usulca
yerinden kalkıp, kadının sarkan örtüsünü, ucundan, arkada bir yere iliştiriyor. Kadın işini bitirip de ayağa kalkar kalkmaz üzerinden örtüsü düşüyor, başı ve vücudu açılıyor. Kadın çığlığı basıyor.
Yahudiler üşüşüyor ve iğrenç kahkahalarını koyuveriyorlar.
Yoldan geçen bir müslüman manzarayı görüyor, atılıyor ve bir vuruşta yahudiyi öldürüyor.
Yahudiler de onun üzerine atılıyorlar ve müslümanı parçalıyorlar.
•
İşte müslümanlarla yahudiler arasındaki ilk hâdise... Hâdise, Beni Kaynkağ topluluğundan çıkma...
•
Allah Resulünün Başbuğluğunda, Kaynkağ kabilesi muhasara ve âmân dilemeye mecbur edildi.
Yalvardılar:
— Ey Allah'ın Resulü: biz ettik, sen etme!.. Kadınlarımız ve çocuklarımız bizim olsun; geriye
kalan ne varsa al ve bizi bağışla!..
Allah Resulünün muradları sadece yahudi tehlikesini önlemek... Bütün yahudilerin bağlanmalarını
emrettiler. Araya baş münafık Abdullah bin Übey bin Selûl girdi.
Öyle yalvardı, öyle yırtındı, öyle ayak diredi ki, Allah'ın Resulü şu emri verdiler:
— Medine'den çıkıp (gitsinler! Bu diyarda kendilerinden tek kişi kalmasın!
Her şeylerini bırakıp başlarını aldılar... Şam taraflarına
göçtüler.
Ezelî've ebedî nasipleri bu... İhanet ve sonra zillet...
Birini edecek ve öbürünü görecekler.
Allah'tan ferman geldi:
«— Ey îman edenler; Yahudileri ve nasrânîleri dost edinmeyiniz!»
Tannm yardım et bana... Sesiyle sanki beni uçurumun kenarından itiyor kadifeden zifiri karanlık
gökyüzündeki bir yıldi2 ışığı gibi kınlıyorum. İçimden ışık kıvılcımlan geçiyor öyle güçlü öyle yoğun ve
yakıcı ki. Artık rahatlamış bir tonla. Oh evet bebeğim işte bu diyerek beni yatıştınyor.
Zorlukla nefes aldığımı fark ediyorum ve çığlıklarım
Benlik değildi..
Yazarın ilginç bir kafası var. Daha önce okuduğum kitabı da bu kitabı da tarzı kurgusu değişik kafalar güzel hoş. Ama..
Nasıl anlatmalı.. Ben aslında bu "ötekiler" , "dışlananlar" temalarını seviyorum. Fakat bu ötekiler grubu bunu bir baş kaldırı, bir özgürlük, bir fark gibi lanse edince beni tetiklemeye
Müminler yeryüzünün şahit ümmetidir. Eğer onlar dinlerini terk ederlerse, Allah hayırlı bir ümmet yaratır, onlar da Allah'ın dinine hizmet ederler. Şöyle buyrulur:
يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لائِمٌ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki; Allah onun yerine öyle bir kavim/topluluk getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler, müminlere karşı mütevazı, kâfirlere karşı dik dururlar ve onlar Allah yolunda cihad ederler, (bundan dolayı) kınayanın kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir fazlıdır/lütfudur. Allah hakimiyeti geniş olan ve her şeyi bilendir." (Mâide, 5/54)
Ey mü’minler!) Sizin (gerçek) veliniz (sahibiniz ve destekçiniz) ancak Allah’tır, O’nun elçisidir, (ve yine) rükû ediciler (İslam nizamına boyun eğiciler) olarak namazı dosdoğru yerine getiren ve zekâtı veren mü’minlerdir.
Maide 55. Ayet meali
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim.
Külotunu çıkar.
Demek ki duymuş.
Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem?
Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme.
Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim
Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul.
Eteğimi kaldınp külotu
- Berlin'de yalnızsınız degil mi? dedi.
- Ne gibi?
- Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki...
- Anliyorum, anliyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin’de değil... Bütün dünyada yalnızım...
Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz
Biçim veremediğimiz şeylerin
Biçimini alıyoruz
Bütün Şiirleri 1 (7)
İncelememe bu alıntı ile başlamak istedim çünkü kitabı anlatan bir alıntı bana göre.
Fransa Sarayı'nda aristokrat olan Madame de Prie, kralın gözünden düşer ve sürgün edilir. Sürgünün ilk zamanları geri döneceğini uman Madame, uzun süreli sürgün
Kör olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Hiçbir şey göremediğinizi, birdenbire? Etrafınızdaki her şeyin silindiğini? İşte o manzara gerçekten de siyah mıdır acaba? "Kör karanlık" diye ifade ederiz, "gecenin körü" deriz falan ya hani, peki ya körlüğün rengi gerçekten de siyah değilse? Gerçek körlüğün, beyaz bir gecede gelmediğini kim
Sahabe RadiyAllahu Anhum Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından hemen sonra bir halifenin seçilmesinin gereği üzerine icma etmişlerdir. Sahabe icması Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali RadiyAllahu Anhum'a yapılan biatlarla da tekerrür etmiştir. Nitekim Sahabe'nin bu icmasındaki kesinlik şu olayla da teyit edilmiştir:
Türkiye'de alışılmışın aksine çok hızlı ilerliyordu dava. Mahkeme Başkanı, önceki duruşma talep edilen ve gelen belgeleri okudu. Porno CD'ler hakkındaki bilirkişi raporu mahkemeye ulaşmıştı. Veri Inceleme Uzman Polis Memuru Murat Konca tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda telefonlar, Harddisk, hafıza kartının incelenmesinde "hile kullanarak organ sokmak suretiyle cinsel saldırı suçu" ile ilgili olarak herhangi bir veriye rastlanılmadığı yazıyordu. Bilirkişi Muhittin Korkmaz tarafından düzenlenen 26.10.2011 tarihli bilirkişi raporunda ise 7 ve 8 numaralı DVD'lerde 13 adet film bulunduğu anlatıldı. Bir filmde hayvan pornosu vardı. 6 film ise çocuk pornosuydu. Ayrıca 3 porno film bulunuyordu. Bilirkişi ayrıca sanık tarafından cep telefonuyla kaydedildiği düşünülen ancak yüzü görünmediği için kanıtlanamayacak bir cinsel ilişki görüntüsünün CD'lerde bulunduğunu belirtti. Raporda şöyle denildi: "FATİHHHHH003 001 isimli filmin 'Oh işte öyle tavaf et' dediğinden dolayı muhtemelen davalı tarafından cep telefonu ile çekildiği, filmi çeken şahsın yüzünün görünmediği, çekimin çok kötü olması nedeniyle de diğer şahsın erkek mi kadın mı belli olmadığı…"
Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!
"Benim en büyük derdim sizin beni tanımamış olmanızdır ve hiçbir zaman da tanımak istemediniz ve belki de hâlâ siz benim hakkımda düşündüğünüzde, beni uçarı, ve aşk romanları ve Tahran Musavver dergisinin öykülerinden kafasında aptalca düşünceler oluşan bir kadın olarak biliyorsunuz. Keşke öyle olsaydım ve mutlu olabilseydim. İşte o zaman dünya küçücük bir odacık olurdu ve ben, dans partilerine gitmekle ve güzel ve şık elbiseler giymekle ve komşu kadınlarla çene çalmakla ve kaynana ile dalaşmakla ve kısacası pis ve anlamsız binlerce işlerle yetinirdim ve daha büyük ve daha güzel bir dünyayı tanımazdım ve bir ipek böceği gibi kendi kozamın sınırlı ve karanlık dünyasında kıvranır ve büyürdüm ve hayatımı sona getirirdim."