Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bazı şeyler öyle içimize işler ki, yıllar geçer ama onların bizde bıraktığı izler geçmez…”
O kadar güzel ki...
İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum… Ama anlatamıyorum…
Sayfa 140 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
• Mucizeler öyle çok sık görülen şeyler değildi ama birilerinin mucizesi olmak da lâzımdı... •
Timaş YayınlarıKitabı okudu
Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum, biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şeyler istedikleri için. Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil. Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek. Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey vermeyiz. Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz?
İnsan hiç yapamayacağını sandığı öyle şeyler yapıyor ki…
Sayfa 248Kitabı okudu
Hikâyesine şahit olduğum birine, o hikâyeyi artık bilmiyormuş gibi davranamam.Bana bu daha doğru, daha haysiyetli bir tavırmış gibi geliyor. Daha samimi geliyor. Öyle bir sözcük ki kendini dünyaya dair sorumlu hissetmeyi de, feda duygusunu da, bütün bunları kuşatan hafızayı da içeriyor.Dil bu hafızadan beslenir.Biz farkında olmadan bir şeyler sürekli birikir. Bilmeyiz ama belki hissederiz.Birikenler de bir bakıma diğer dillere çevrilemeyen söz konusu sözcüklerde tezahür eder.
Reklam
Son olarak: Fransızların ve İngilizlerin dilinden bahsedelim
“Fransa’nın İngiltere’yi işgalinde Fransızca, âdeta soyluların, İngilizce ise çoğunlukla halkın konuştuğu dil hâline gelmiştir. Norman istilasını takip eden üç asır boyunca her İngiliz kralı, Fransızca konuşmaktaydı. Sadece krallar değil; mahkemelerde, kiliselerde, devlet memurlarının ağzından Fransızcadan başka bir lisan çıkmıyordu. Böylelikle Yüzyıl Savaşları sonrası 300 sene boyunca İngiltere’de iki dil yan yana yaşadı: Resmî dil Fransızca ve halkın dili İngilizce. İki dilin 300 yıl boyunca böyle iç içe olması, doğal olarak kelime alışverişlerini de beraberinde getirdi. Devletle alakalı hemen hemen her kelime, Fransızcadan İngilizceye armağandır. İngiliz milleti aç, sersefil, biçareyken, Fransızlar öyle değildi. O kadar dertsiz, tasasızlardı ki. Bundan mütevellit her türlü lüks ve zevk eşyası, yüce, soylu ve asil kavramlar Norman (Fransızca) diliyle ifade olunurken, basit şeyler de İngilizce kelimelerle belirtiliyordu.”
Sayfa 205Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.