Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Açı çekmenin de, özgürlüğün de bir sınırı olduğunu ve bu sınırların birbirine çok yakın olduğunu öğrenmişti.
Kültür Yayınları 2.CiltKitabı okuyor
Bizzat özgürlüğün zorlamalara yol açtığı kendine has bir tarihsel dönemde yaşıyoruz. Yapabilme özgürlüğü, emir ve yasaklar dile getiren yapmalısından daha fazla zorlama üretiyor hatta. Yapma­lısının bir sının vardır. Yapabilme ise sınır tanımaz. Bu yüzden de yapabilmeden kaynaklanan zorlamanın sınırı yoktur. Böyle­ce kendimizi bir ikilemin içinde buluruz.
Sayfa 12 - Metis Yayınları , 3.baskıKitabı okuyor
Reklam
Mizaçlarımız ve önyargılarımız, meseleyi halletmeden kesip atan ve basitleştiren bir tercih yapmamızı kolaylaştırır. Bizi buna duyarlı kılmayı, bize bunun yüklü ve çelişkili gerçekliğini hissettirmeyi hiçbir teorik yapı başaramazken, imtiyazlı bir sezgi, kendisine karşı icat edilmiş bütün gerekçelere rağmen bizi özgürlüğün kalbine yerleştirir. Ve korkarız - böylesine engin ve âni bir ifşaya; vaktiyle varmak istediğimiz, şimdi ise Önünde gerilediğimiz o tehlikeli varlığa hazır olmadığımızdan, imkânların uçsuz bucaksızlığından korkarız. Zincirlere ve yasalara alışmış olan bizler, bir girişim sonsuzluğu karşısında, bir karar sefahati karşısında ne yapacağızdır? Keyfîliğin cazibesi bizi ürkütür. Eğer istediğimiz herhangi bir fiile girişebileceksek, artık ilhamın ve nazların sınırı yoksa, bu kadar gücün sarhoşluğu içinde mahvolmaktan nasıl kaçınabiliriz?
Anlamıştı ki acının da özgürlüğün de sınırı vardı ve mutlulukla mutsuzluğun sınırı birbirine çok yakındı.
Başörtüsü sadece başörtüsü değil. Kimliklerin belirlendiği, sınırların çizildiği satıhta bir anlam taşıyıcı. Başörtüsü, sınırsınız dünyanın yeni sınırı. Müslüman kadınlar, örtüleriyle sınırsız özgürlüğün tecessüm ettiği bedene sınır çiziyorlar; seküler kamusallığın içinde dini bir alanın sınırını tahkim ediyorlar. Bazı sınırları çizerken başka bazı sınırları ihlal ediyorlar; laikliğin sınırlarını, seküler kamusallığın sınırlarını zorluyorlar.
Acı çekmenin de, özgürlüğün de bir sınırı olduğunu ve bu sınırların birbirine çok yakın olduğunu öğrenmişti; kuştüyü yatağında tüylerden biri ra­hatsız ettiği içi n acı çeken insanın, kendisinin o anda, nemli toprak üzerinde, bir yanı üşüyüp diğer yanı ısınarak uykuya dalarken çektiği acı gibi bir acı çektiğini öğrenmişti; ayağını , sıkan balo ayakkabılarının verdiği acının, şimdi yara bere içindeki çıplak ayaklarıyla (ayakkabıları parçalanalı çok ol­muştu) yürürken çektiği acıya benzediğini öğrenmişti.
Reklam
Acı çekmenin de, özgürlüğün de bir sınırı olduğunu ve bu sınırların birbirine çok yakın olduğunu öğrenmişti.
Sayfa 661 - Türkiye İş Bankası/2.CiltKitabı okudu
Özgürlüğün sınırı her zaman toplumdaki barışın tehlikeye girmesi konusundaki tehdidin yakınlığıyla belirlenir .
Başkaldırı hiçbir zaman bir tüm özgürlük isteme değildir. Tam tersine, başkaldırı tüm özgürlükten davacıdır. Bir üstün yasaklanmış sınırı aşmasına izin veren sınırsız güce karşı çıkar. Başkaldırmış kişi, genel bir bağımsızlık istemek şöyle dursun, bir insanı bulunan her yerde özgürlüğün sınırları olsun ister, bu sınırda her insanın başkaldırı gücüdür. Başkaldırmış uzlaşmazlığın derin nedeni buradadır. Baş kaldırı doğru bir sınır istediğinin bilincine ne denli varırsa, o denli sarsılmaz olur. Başkaldırmış kişi kendisi için belirli bir özgürlük ister kuşkusuz; ama tutarlı bir kişi ise, başkasının varlığını ve özgürlüğünü yok etme hakkını hiçbir durumda istemez. Hiç kimseyi alçaltmaz. Herkes için ister istediği özgürlüğü; yadsıdığını da herkes için yasaklar. Efendiye karşı çıkan köle değildir yalnız, efendi ve köle dünyasına karşı çıkan insandır. Demek ki başkaldırının yardımıyla, efendilik kölelik ilişkisinden daha fazla bir şey var tarihte. Tek yasa sınırsız güç değildir burada. Başkaldırmış, kendisi için görece bir özgürlük isterken, başka bir değer adına da tüm özgürlüğün olanaksızlığını kesinler, kendi görece özgürlüğü olanaksızlığı benimsemek zorundadır.
Her şeyin özeti
"İnsanın tam anlamıyla mutlu, tam anlamıyla özgür olmasını sağlayacak bir çare bulunmadığı gibi, tam anlamıyla mutsuz, tam anlamıyla özgürlükten yoksun olmasına yol açacak bir durum da olamazdı; bunu öğrenmişti. Anlamıştı ki, acının da, özgürlüğün de sınırı vardı ve mutlulukla mutsuzluğun sınırı birbirine çok yakındı.”
Reklam
Özgürlüğü sınırlayanlar arasında, verdiğimiz sözler de var, tasarladıklarımız da. Sınır yoksa özgürlüğün anlamı ne? Yaratan bile, yaratmakla, sınırsızlığı sınırlamaz mı? Olabileceği içinden olacak olanı çıkarmakla?… Onunda sınırı, yarattıkları ile, onların hataları-sevapları ile çizilir. Hangi yaratan bundan öte başarı göstermeği umabilir? Özgürlük, zaten, herhangi bir şey yaratıp eyleyerek, sevip bağlanarak, yaşanacağı seçerek yaşanabileceklere sınır getirmek değil midir?
Sayfa 44 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Acı çekmenin de, özgürlüğün de bir sınırı olduğunu ve bu sınırların birbirine çok yakın olduğunu öğrenmişti.
İnsanın mutlu ve tamamen özgür olabileceği bir durum olmadığı gibi mutsuz ve tutsak olabileceği bir durumun olmadığını da öğrenmişti. Acı çekmenin de , özgürlüğün de bir sınırı olduğunu ve bu sınırların birbirine çok yakın olduğunu öğrenmişti...
391 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.