Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özmen Yıldız

Özmen Yıldız
@ozmenyldz
varlığında çok kitap okudum.
10 okur puanı
Ocak 2015 tarihinde katıldı
"insan aya da gitse bazı şeyleri farkında olmadan götürüyor yanında. sen o yana bakmazken bavuluna gizlice sızıyor bir şeyler. anason kokusu oluyor bu bazen, bazen bir ahmet kaya şarkısı"
Reklam
"hayat işte. evde hayal kuruyor, sonra sokağa çıkıyor ve hepsini tek tek gümüyorsun bir yerlere. hayatın aklındakiyle alakası yok. eter koklatılıp bayıltılmış ve hiç bilmediğim bir yere getirilip bırakılmış gibiyim. eve dönmek istiyorum artık. kendime dönmek."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Reklam
''tanrım ya bu dünyayı yarattığını unut ya beni bu dünyada fazla unutma!''
''bu dünyaya seni bulmaya geldim bir merdiven oldum kendimden indim''
"bildiği şeyleri sormaktan vazgeçmeyen şımarık ağzını öpebilir miyim?"
"kış büyük geliyor nara gidelim soğudu günlerin yüzü nara gidelim narın bir diyeceği olur da bize açılır yazdan binbir sıcak söz dilimiz kurudu burdan nara gidelim narın bir evi var pek kalabalık keşke biz de otursaydık orada ev büyük geliyor şimdi her oda bir ayrılık, çocuklar kapalı kutu, bahçeler dağınık: bir salkım üzümü paylaşırken nasıl da bağ bahçe arkadaştık, meğer yapraklarından saymaya başlamış bahçeyi hırsız, bağ çıplak kalmış! narın bahçesine bir hoyrat girse tenden önce dile yoksulluk düşer dil üşümeden daha da üzülmeden ten açılıp saçılsın bize nara gidelim; ev ki nar gibi içiçe bahçe kadın aşka bahçe, deli sarmaşık tutunup aşkına hemen nara gidelim nârın elinden kopardık şu aşkı diyelim!"
"bir çölde yaşıyormuşuz gibi düşün. yapman gereken tek şey alışmak."
Reklam
"sadece kitap okudum ve kendime döndüm. ve katılaştım. dışarıya karşı duruşumu kastediyorum. böylece sonunda çoğu insan benim kibirli, kendini beğenmiş biri olduğum fikrine vardı. belki de öyle biri olmuştum."
”benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor. seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en. ne en? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. anlatabildiğim kadarını. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira. kırmızı tuborg. gazeteye sarılı. ben de ona sarılabilsem. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?”
"sonra özlüyorsun işte... onunla çok şey de yaşamış olsan, henüz neredeyse hiçbir şey yaşamamış da olsan, bir gün önce de görsen, hiç görmemiş de olsan, çörekleniyor içine o melun his... tarifi zor... hani anlatmaya üşeniyorum derim ya ben bazen. aslında o gerçek bir üşenme değil... ne kadar uğraşırsam uğraşayım anlatamayacağımı bildiğimden, kendi kendime uydurduğum bir savunma mekanizması sadece."
"eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa bundan çok güzel kaos çıkar. bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikâye çıkar. uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. ama sevgine karşılık çıkar mı? o biraz zor işte."
"dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde ben onsuz edemem. eli elimin içinde olmalı, gözlerine bakmalıyım, sesini işitmeliyim. beraber yemek yemeliyiz ara sıra gülmeliyiz. yapamam, onsuz edemem. bana su, bana ekmek, bana zehir; bana tat, bana uyku gibi gelen çirkin kızım. sensiz edemem!"
"ne kadar haklıymışım sevmekte seni yaz toprağının ansızın yükselen buğusu öpüldükçe dirilen bir çiçek dolduruyor içime yağmur serinliğine doğan güneşimsin silgimsin, yazdıkça hep yeniden boz beni"
Reklam
"elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım yokluğunda... yağmur yağar, kar yağar günler kısalır, geceler uzar on parmağımın üstünde on mum yaktım gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım..."
"aslında hiçbir zaman hiçbir yere gidilmiyor da, yalnızca gidilmiş gibi olunuyor. ancak kelimelerle gidiiyor ya da, kalınacaksa kelimelerle kalınıyor, kelimelerle yaşanıyor, kelimelerle gülünüyor, kelimelerle ağlanıyor ve sonunda gene kelimelerle kös kös geri dönülüyor..."
"hayatın akıl almaz derecede oyuna dönüştüğü, hayallerin sınırı aşıp aşıp gerçeklere karıştığı, yerini göğünü ne idüğü belirsiz kıpırtılarla uzun kuyruklu, güzel güzel yalanların doldurduğu ve her şeyin kelimelerle yaşatılıp kelimelerle öldürüldüğü, acayip ve soluk renkli bir dünyaya diye konuşmasını sürdürüyordu alaaddin."
''yine ağustos gelse elele versek sen anandan kaçsan ben yalnızlığımdan yeni yoldan sazanlı çaydan geçsek güneşin bahçeleri emzirdiği saatta susamışlar aşkına, kandım diyesi uzun uzun öpüşsek yine ağustos gelse kovulsak cennetimize şantiye hiç durmadan ötse bağırsa lâzoğlu büyükharflerle sövse işçilerine damlarda kaysı yarsalar rumeli göçmenleri dillerini sevdiğim kıvırcık dillerini, ıssız bahçelerden geçsek, unutulmuş sokaklardan çocuklar mavi mavi gülüşüp kaçışsalar bir masal dinler gibi sessizliği dinlesek kendimizi dinlesek köklerin çığlığını seni kollarıma alsam, yine yumsan gözlerini yine kapışılsa yavrum, batan şehrin hazineleri biz yine kendi derdimize düşsek''
Reklam
"insanın aklındakiler, vücudunun ölümüyle birlikte öylece, hiçbir şey olmamış gibi yok olup gidiyor mu acaba?"
"insanın yüreğinde gerçek bir boşluk var olamaz. insanın ruhu mutlak bir boşluğu kaldıracak ölçüde güçlü olmadığı gibi, tekdüze bir yapıya da sahip değildir."
"şuurunu kaybetmek üzere olan insanların hayalinden geçen çılgınca güzel şeyler, gerçek dünyanın hiçbir yerinde var olamaz."
"her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir? tanıklarla, kanıtlarla, uygun adım yürümek için ikide bir ayak değiştirme imkanı veren gerçeklerle ne kadar üstümüze gelseler, boşuna. inanmayız. geçen bir şey yok diye bağırırız. her şey tam şimdi yaşanıyor!"
''sonra yine bahar gelecek, yaz gelecek. tekrar eden şeyler bizi tekrar tekrar sevindirecek.''
''yaşadığım her şeyi bir karınca gibi yuvarlaya yuvarlaya ona taşımayı düşünüyordum hâlâ, kış için, o bitmek bilmez kış için ve önümüzdeki kışlar için, turşu kurmadan, reçel yapmadan, masal anlatmadan çıkaramayacağımız kışlar için...''