Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gece Çiçeği... (Efelya'ya...) ah ben seni leylaklar açarken sevdimdi papatyalar gülümserken baharla ah benim onulmazım, gece çiçeğim şiir gülüm, yeşil dünyam, sevgilim
Cahiliye Toplumunun Kültürel Donanımı
Lewis şunları aktarmaktadır: " İslâm öncesi Araplar, sert ve ilkel bir hayat yaşıyorlardı. Çok zayıf bir eğitime yahut kültüre sahiptiler. Herhangi bir yazılı gelenekleri yoktu. Araplar; şiiri, şarabı, aşkı, savaşı, avcılığı, dağların ve çölün korkunç manzaralarını kabilelerin savaşla ilgili değer hükümlerini ve düşmanlarının alçaklıklarını dile getiriyordu. " Hitti: "Hemen hemen Hz. Peygamber zamanına kadar Kuzey Arapları, herhangi bir yazı sistemini geliştirmiş değillerdi." Güney Arapların yazısı, İslami kültüre tesir eden bir durum arz etmemiştir. Koca çöl, kültürel iletişimi engellenmektedir. Pedersen: "Tüm bunlara rağmen, İslam devrinde kitapların temelini oluşturan yazı, Güney Araplarınki değildi. Kollarıyla beraber Güney Arabistan alfabesi, Güney Arabistan kökenli insanların dışında, Kuzey Arabistan'da büyük bir yaygınlığa ulaşamamıştır. "Arapça kitaplar, ortaya çıkışını İslam'a borçludur. Onlara taşıdıkları karakteri İslam vermiştir.
Sayfa 354 - Kaynak: Lewis, Tarihte Araplar,s. 116 . Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi,s 133. Pedersen, İslam Dünyasında Kitabın Tarihi,s. 22.Kitabı okuyor
Reklam
Robert Walser'in, öldüğü yerde polis tarafından çekilmiş meşhur bir fotoğrafı var: kış, yüksekçe bir kar yığını, derin ayak izleri, sırtüstü yere düşmüş, ellerini iki yana açmış bir adam. Genelde yaşlıların taktığı türden şapkası yakınında bir yere düşmüş. Noel gezintisine çıkan çocuklar onu bu halde bulmuşlar. Son Noel'inden yarım asır kadar önce yayımlanan bir öyküsünde kendi ölümünü anlatmıştı. Bu kısa öykünün kahramanı ne kokar ne bulaşır, vesveseli, kimsenin önemsemediği, aksilik bu ya, bir o kadar da zeki ve bir o kadar da tanrıydı. Kendi lüzumsuzluğundan yorulmuştu; dünyayı karlar altında bırakıp kar yığınlarının üzerine yatarak dertlerini başından savıyordu. Kendi ölümünü öngörmesi yazar için ayrıcalıklı bir durum sayılmazdı. Elinden tutup da istediğin yere çekmenin kolay olduğu insanlardandı. Elleri aklından geçenleri, geçtikleri anda kâğıda döküyordu, tam da bu şekilde yazıyordu. Herkesin hayat yoluna böyle ani derinlikler çıkabilirdi. Birtakım karadelikler. Aktarım istasyonları. Mesela bir besteci böyle anlarda melodiyi yakalardı; bir şair mısrayı, bir sevgili aşkı, peygamber Tanrı'yı. Bu anda, sıradan zamanlarda rastlanmayana rastlarsın; görünen ile görünmeyeni, yüzeysel ile derini bu anda birbirinden ayırırsın. Geçmişle henüz gelmemişin aynı anda cereyan ettiği uzamla birlikte soluk alıp vermeye başlarsın.
Arkadan Düğmeli PaltoKitabı okudu
Ey dertlere bikarar olmuş insan! Gel, asr-ı saadet aynasında kendini seyret! Gel sahabilerdeki aşkı, imanı bir kere olsun gör!
Sayfa 223Kitabı okudu
Sıddıka'nın "Bugünkü yağmurun sırrı neydi?" diye sorması
* Sıddıka'nın aşkı coşup edebe riayetle Peygamber'e sordu: "Ey şu varlığın hülasası, vücudun zübdesi! Bugünkü yağmurun hikmeti neydi? Bu yağmur rahmet yağmurlarından mıydı, yoksa tehdit için mi yağıyordu, pek yüce, pek azametli Tanrı'nın adaletinden miydi? Bu yağmur, bahara ait lütuflardan mıydı, yoksa afetlerle dolu güz yağmuru muydu?" Peygamber dedi ki: "Bu yağmur müsibetler yüzünden insanın gönlüne çöken gamı yatıştırmak için yağıyordu." Eğer ademoğlu, o keder ateşi içinde kalıp duraydı ziyadesiyle harap olur, eksikliğe düşerdi (hiçbir şey yapamaz bir hale gelirdi). O anda bu dünya harap olurdu, insanların içlerinde hırs kalmazdı. Ey can, bu alemin direği gaflettir. Akıllılık, uyanıklık, bu dünya için afettir. Akıllılık o âlemdendir, galip gelirse bu âlem alçalır. Akıllılık güneştir, hırs ise buzdur. Akıllılık sudur, bu âlem kirdir. Dünyada hırs ve haset kükremesin diye o âlemden akıllılık, ancak sızar, sızıntı halinde gelir. Gayp âleminden çok sızarsa bu dünyada ne hüner kalır, ne de ayıp...
Sayfa 102 - Doğan Kitap - 2060:2070 beyitlerKitabı okuyor
Hıristiyanlar arasında İsa'nın yeryüzüne çıkması, bereket getirmesi inancına dayanan ve yumurtalarla kutlanan, Al-manya'da Ostern, İngiltere'de Easter yortusuyla, halkımız arasında Hızır ile İlyas Peygamber'in birleştiği düşünülen hıdrellez şenlikleri bu kutsal evlenme töreninin bir uzantısı sayılabilir. Takvimimizde yer alan Temmuz ayının adı da Dumuzi'den gelmektedir.
Reklam
Allah aşkı, peygamber sevgisi ve ilim merakından başka bir şey yoktu gönlünde. Ne evlat, ne arkadaş ne de dost meşguliyeti vardı hayatında.
Sayfa 132Kitabı okudu
Müminin sınav kağıdı: KUDÜS
Tarihin içine sığmayan Tüm coğrafyaların ötesinde Masivanın kandili Gökkubenin asumanı çınlatan ahdi Şimdilerde ise Ummet-i Muhammed'in gözyaşı Birçok kutsala ev sahipliği yapmış, tevhid dinlerinin merkezi olmuş, İslam'a bakıldığında miracın ilk basamağı, Hristiyanlığın çıkış ve tebliğ yeri, Yahudilikte Davut Peygamber'in bin yıl önce gönlüne ve ömrüne düşen şehir. Süleyman Peygamber'in başkenti, Hz. Zekeriya'nın çilesi, Hz. Meryem'in çığlığı, Hz. Yahya'nın hüznü ve elbette Hz. Ömer'in adalet anahtarı.. Selahaddin'in göz bebeği, Yavuz'un duası, Kanuninin hayratı, Selim'in infakı, II. Abdülhamid'in çiniyle işlenmiş Kur'an aşkı Kudüs ki, Hürrem Sultan'ın asırları aşan şefkat eli....
Bil ki ilmin nevi'leri çoktur. En üstünü, öğren­mek isteyen kimseyi Allah'a yaklaştıran ilimdir. Bu ilim de çok çeşitlidir. Salik için en iyisi, en faydalı olanından, yolunda kendisine azık olacak kadar almaktır. Bunu okuyarak, dinliyerek öğrenir. Bundan sonra salih âmel ile, nefis ve heva mücahedesiyle en yüksek gayeye yönelmelidir ki, bu veraset ilmi­dir. Çünkü Peygamber Aleyhisselam : «Bir kimse bildiğiyle amel ederse Allah onu bilmediğinin ilmine varis kılar.» ve : «Kim kırk sabah halisane iba­det ederse kalbinden diline hikmet pınarları fışkırır .» buyurmuşlardır. Bu ilim peygamberlerin ve ve­lilerin ilmidir. Çünkü nebiler ve veliler okuyup öğ­renme (diraset) ilmiyle değil, veraset ilmiyle yani âmel ve mücahede neticesinde elde edilen ilimle Peygamberliğe veya veliliğe ermişlerdir. Bu ilim, kulun kalbine Allah korkusunu sokar. Kul, bu ilim sayesinde Allah'ın nuriyle işitir, görür, konuşur ve yürür. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur : «Kulum ba­na nafilelerle de yaklaşır o kadar ki onu severim . Ben onu seversem, onun kulağı , gözü... olurum.» İşte Adem'in ibadetleri de böyle idi. Yani az bir za­manda kendisinde muhabbetullah (Allah aşkı) zu­hur etti. Sonra kendisinden küçük bir günah çıkın­ca sevgilinin ayrılığına dayanamadı. Kalbinden piş­manlık, dilinden tevbe eksik olmadı. Dâima şöyle di­yordu : «Ey Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen elbet­ te ziyan edenlerden oluruz. Araf, 23 » Öyle üzüldü ki iki yüz sene ağladı. Tevbesi kabul edilinceye kadar kalbi ra­hat etmedi.
Aşkı olmayan yüzeyseldir, sathidir, öze nüfuz edememiştir.
Reklam
Hz. Peygamber, “Habibullah”tır. Bu tâbir, Allahın Hz. Peygamber'e olan muhabbetini, aşkını ortaya koyuyor. Kimi insanlar bu aşkı anlaşılmaz buluyorlar. Aşkı, insani bir hâl olarak algılıyor, insani olanı Allah'a yakıştıramadıkları için de bu aşkı mümkün görmüyorlar. Bir kere bu perspektif yanlıştır. Çünkü Allah'ın isimleri insanda tecelli ediyor. Aşk insani bir hâl diye Allah'ı aşktan münezzeh göremeyiz. Allah sadece insani bir vasıf olan eksiklikten münezzehtir; Allah'ta eksiklik, noksanlık yoktur!
Sayfa 21 - PDFKitabı okudu
Güzel ahlaka sahip insanlar : Hayatta peygamber olmadığı halde bu güzel ahlakın, tamamına değilse de bir kısmına sahip olarak yaratılan kimseler görürüz. O kimseler, Allah Teala'nın yardımıyla bu güzel huyların tamamına kolayca sahip olurlar. Nitekim Cenab-ı Hakk'ın bazı çoçukları güzel tavra, keskin bir zeka ve anlayışa, doğru ve düzgün konuşmaya, çömert bir tabiata sahip olarak yarattığını, bazı çoçukların da bunların aski bir tabiata sahip olduğunu görürüz. İnsan, yaratılıştan sahip olmadığı güzel huyları, özel gayretiyle ve çalışıp didinmesiyle elde edebilir : güzel olmayan huylarını düzeltebilir. Güzel ahlakın yaratılıştan varolması ve sonradan kazanılmasına göre insanların huyları da birbirinden üstün veya aşağı olabilir. Ve "herkes niçin yaratıldıysa onu kolayca elde eder". Bu söz, bir hadis-i şerifin son kısmıdır. Hz. Ali (r.a) anlatıyor : " Bakiul garkad Kabristan'ında bir cenazenin defni için bulunuyorduk. Derken Resulullah (sav) elinde baston olduğu halde yanımıza gelip oturdu. Bir de çevresinde dizildik. Mübarek başını yere eğdi ve bastanoyla toprağa bir şeyler çizmeye başladı. Ardında da "İçinizde Cennet veya Cehannem'deki yeri önceden bilinmeyen bir kimse yoktur" buyurdu. Orada bulunanlar " Ey Allah'ın Resulü. Biz akibetimizi ezeldeki o yazıya havale edip çalışmayı bırakalım mı ? " dediler. Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu :" Hayır siz görevinizi mutlaka yapmaya bakın. Herkes niçin yaratıldıysa onu kolayca elde eder.."
Bu kutsal insanın (Peder Sergey) kişiliğinde, çok şeffaf bir örtü altında Tolstoy Yasnaya Polyana'daki kendi durumunu anlatır: Nasıl inananlar, meraklılar ve hayran olan hacılar kendisine geldiyse, o mucizevî rahibe de yüzlerce tövbekâr ve hayranı akın eder. Fakat herkesin kutsal saydığı, Tolstoy'un vicdanının ikizi olan bu kişi, aynı
Sayfa 372 - 373, 374 İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
Mutluluk, her gün yeni bir şey öğrenmektir. Bu nedenle Peygamber efendimiz, "İki günü eşit olan zarardadır..." buyurmuştur.
377 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.