Günaydın: Beyanîbaş.
Bu benim arkadaşım Bermal’dir: Ev hêvala min Bermal e.
O Kobane’lidir: Ew ji Kobanê ye.
Zanyar Mahabat’lıdır: Zanyar ji Mahabatê ye.
İyi akşamlar: Evarbaş.
İyi geceler: Şevbaş.
İyi günler: Rojbaş.
Selam: Silav.
Tünaydın: Navroj bi xêr.
Hoş geldiniz: Bi xêr hatin.
Nasılsınız?: Çawan in?
İyiyim, teşekkür ederim: Baş im, spas dikim.
Çok şükür, iyiyim: Şukur, baş im.
Memnun oldum: Şanaz bûm.
Tanıştırayım: Bidim nasîn.
Tanıştığımıza çok memnun oldum: Bi nasîna te gelek kefxweş bûm.
Memnuniyetle: Bi şanazî.
Adınız nedir?: Navê te çi ye?
Soyadınız nedir?: Paşnavê te çi ye?
Geçmiş olsun!: Derbazî be.
Giriniz: Kerem bike.
Görüşmek ümidiyle: Bi hêviya hevdîtinê
Gözünüz aydın!: Çavên te ronî.
Güle güle: Bi xer biçî.
Hayır, anlamadım: Na, min fêm nekir
Hayır, doğru değil; yanlış: Na, ne rast e; şaş e.
Hayırlı olsun: Ser xêrê be.
Hiç bilmiyorum: Qet nizanim.
Hoş geldiniz: Bi xêr hatin.
İyi günler, günaydın: Rojbaş.
İyidir: Baş e.
İzin verin: Destûr bidin.
İzin verir misiniz?: Hûn dikarin destûr bidin?
Lütfen: Ji kerema xwe re.
“Kusursuzdur ya Allah O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’ dan ötürü yaratılanı sevmeden ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.”
Aşk mıdır kış gelince başlayan Beyaz bir kılıçla yürüyen aşka...
Bırakmaz olur kuşlarını ülkeler, Yazın her yerde bittiği söylenir;
Yorgunluklar çoğalır silahlardan sonra;
Kardan mezarları görülür ıssızlığın Ölü öpüşlerin koyuluğuyla...
Aşk kalmıştır otlarda yılı götüren, Cesur savaşçıları taşıyan kışa.
Her yerde yazın bittiği söylenir, Çürür çiçeklere yapışan kanlar;
Belki uzaktan iki atlı yaklaşır,
Belki yakından iki yaprak kalkar;
Akşamın örtüsü derelerde yıkanır, Gökyüzünü görünce gecenin devi Çıkarıp şapkasından yıldızlar, saçar,
Cüceler bunu bilir, gürgenler bilir,
Aşkın uyumadığı her yerde söylenir.
Kadın ölür hiç bırakılmadığı kalabalıklardan.
Saçlarına gelip gelip kumrular konar ve sevinir ayrıldığına.
Belki evlenmişti ve yaşamıştı çocukların öldüğü kuytularda, her gece adlarını unuttuğu şehirlerde. Hiç bilmediği dağları aramıştı o zamanlar, çocukluğunda dinlediği hâzineleri.
Kadın ölür, yeniden saçlarına üşüşür kalabalık; uykusundan iki kişinin başlattığı eski bir karanlığa azalır, ölmekten hiç bıkılmayan çağlar geçer gölgesinden.
Gölgesinden haydutlar geçer, dönüp onu kuyulardan çıkarır bir tanesi, atların en iyisini ona verir; özlediği sulardan geçer kadın, ama öteki haydutların çadırlarını görür birden, yorgun atına bakar ve ağlar belki.
Ve büyür uykusunda İstanbul
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinürem
Ne yokluğa yerinürem
Aşkın ile avunuram
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldurur
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Yunus Emre