Bazı ana-babalar, okulda ve diğer etkinliklerde başarılı olmaları konusunda çocuklarına aşırı yüklenirler. Çoğu çocuk, ' ana-babalarının bu aşın beklentilerini karşılama gücüne sahip değildir. Gösterdiği çabaya rağmen ana-babasının onayını kazanamayan ve onların istediği kusursuzluk düzeyine ulaşamayan çocuk giderek kendi gözünde de değersizleşir.
Şimdi hangi yola dönmeli
Her şey bitti ve aramzda
Duran yine benim
Her bir hücrem sadece
Senin için nefes alırken
Hangi tarafa koşmalı
Sen varlığınla bile mahvedebiliyorken beni
Nasıl buradan dönüp de
Kendime bakmalı
Gülüşünü anlamaya çalışıyorduk. Yaza, denize ve bizim geciktiğimiz bütün sevinçlere yakışan bir coşku içindeydi. Kaşları ve dudakları birbirine aykırı iki eğri çiziyordu ve gözleri köpüren iki kehribar gibi bu iki eşikten üstümüze dökülüyordu.
Aşk mıdır kış gelince başlayan Beyaz bir kılıçla yürüyen aşka...
Bırakmaz olur kuşlarını ülkeler, Yazın her yerde bittiği söylenir;
Yorgunluklar çoğalır silahlardan sonra;
Kardan mezarları görülür ıssızlığın Ölü öpüşlerin koyuluğuyla...
Aşk kalmıştır otlarda yılı götüren, Cesur savaşçıları taşıyan kışa.
Her yerde yazın bittiği söylenir, Çürür çiçeklere yapışan kanlar;
Belki uzaktan iki atlı yaklaşır,
Belki yakından iki yaprak kalkar;
Akşamın örtüsü derelerde yıkanır, Gökyüzünü görünce gecenin devi Çıkarıp şapkasından yıldızlar, saçar,
Cüceler bunu bilir, gürgenler bilir,
Aşkın uyumadığı her yerde söylenir.
Kadın ölür hiç bırakılmadığı kalabalıklardan.
Saçlarına gelip gelip kumrular konar ve sevinir ayrıldığına.
Belki evlenmişti ve yaşamıştı çocukların öldüğü kuytularda, her gece adlarını unuttuğu şehirlerde. Hiç bilmediği dağları aramıştı o zamanlar, çocukluğunda dinlediği hâzineleri.
Kadın ölür, yeniden saçlarına üşüşür kalabalık; uykusundan iki kişinin başlattığı eski bir karanlığa azalır, ölmekten hiç bıkılmayan çağlar geçer gölgesinden.
Gölgesinden haydutlar geçer, dönüp onu kuyulardan çıkarır bir tanesi, atların en iyisini ona verir; özlediği sulardan geçer kadın, ama öteki haydutların çadırlarını görür birden, yorgun atına bakar ve ağlar belki.
Ve büyür uykusunda İstanbul
BİRİNCİ MEZARCI
(Türkü söyler.)
Yıllar geçti sinsice sezdirmeden
Yaşım büktü belimi
Attı beni karaya denizlerden
Bir var bir yokmuş gibi.
(Bir kafatası çıkarır atar.)
HAMLET
Bu kafanın bir dili vardı içinde, türkü söylerdi bir zaman. Herif nasıl kaldırıp atıyor şimdi yere, Kabil’in eşeğinin çene kemiğiymiş, ilk cinayetin aletiymiş gibi. Belki de