Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
136 syf.
10/10 puan verdi
Sağ ol Toprak Ana, sağ ol!
Diş ile tırnak ile işlenen, kan ile ter ile sulanan bir toprak, nasıl olur da dile gelip yaralar yüreğimizi? Nasıl şahitlik eder ilk ve son arasındaki akılalmaz mihnete? Sahi biz insanoğlunun toprakla ilişkisi yağmur sonrası duyduğumuz güzel kokudan mı ibaret? Bağrına atılan her tohumu insan için lezzetli bir yemeğe dönüştüren toprak,
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,4bin okunma
Veri işlem alt sistemi, dış dünyadan bize ulaşan "saf" verileri, diğer alt sistemlerle temas ettirerek, onlara bireysel bir karakter kazandırır. Bu bireysel görüş, insanın hakikatten kopması anlamına gelir. Örneğin, bir insanla temasa geçtiğimizde hafıza alt sistemi devreye girer. O insan, daha önce karşımıza çıkmış olan insanlarla çok hızlı bir karşılaştırmaya tâbi tutularak "tasnif” edilir. Bu şekilde sempati veya antipati dediğimiz sübjektif kavramlar ortaya çıkar.
Sayfa 89
Reklam
Anatomi
_ORGAN SİSTEMLERİ_ _Organ, belirli bir görevi olan doku grubudur. Doku, hücreler topluluğudur. Hücre ise canlıların yapıtaşıdır. _Atom > Molekül > Hücre > Doku > Organ > Sistem > Canlı (Organizma) _Çok hücreli canlılarda aynı yapı ve görevdeki hücreler birleşerek dokuları, dokular birleşerek organları, organlar birleşerek
Özgürlük Yanılsaması
_Albert Einstein: _İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama bu sadece bir yanılsamadır çünkü evrende her şey kozmik manyetik kuvvetin; iç ve dış nedensellik yasasının etkisi altındadır ve bunun bilincine ermiş insan da özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük; bu çabanın kendisi de bir
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
_Asıl mesele, şimdiye dek kimsenin görmediğini görmek değil fakat daha çok şimdiye dek kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmektir. Dolayısıyla bir filozof olmak, doğa bilimcisi olmaktan çok daha fazla şey talep eder. _Orta çağlar bize tecrübe etmeksizin düşündüğümüzde nereye gideceğimizi gösterdi. Yaşadığımız yüzyıl da düşünmeksizin tecrübe
Reklam
En önemli hatası Türkiye yi hafızasız, cahil ve saf zannetmesidir. Devletinin yaşı 50 olan bir toplum için hafıza üç katlıdır. Toplum hafızası, hükümet hafızası ve devlet hafızası. Hükümetin hafızası zayıf olsa bile devlet ve toplum unutmaz
Freud
_Söz ile Sihir eskiden aynı şeydi; sözlerin sihirli güçleri vardır. _Sevgi ve sinir doğru orantılıdır. _Aşk yoktur; libido vardır. Aşık insan deIidir. _Dünün mutsuz çocukları, bugünün psikopatlarıdır. _Hiçbir önerme, kendi kendisinin kanıtı olamaz. _Sanat, çocukluk tecrübelerinin büyüklüğe
111 syf.
·
Puan vermedi
Çocukluğumda büyükleri izlerdim ben, her çocuk gibi. Kim neyi seviyordu, neyle ilgiliydi hatırladım. Esra Kahya bu defa bir durum ve monologdan çok, kısa kısa gerçek mi rüya mı ayırt edemediğimiz zamanlara götürdü beni. Şahane bir düşünce. Hafıza bekçisi gibi, detayları o kadar ince yakalamış ki. Benim halam Zeyna’yı çok izlerdi. İsmi
Benim Rüyalarım Hep Çıkar
Benim Rüyalarım Hep ÇıkarEsra Kahya · İletişim Yayınları · 2023217 okunma
Ruhlarla İletişim ve Sonsuzluk Özlemi
Esasen Metapsychique olayların gerçek mahiyetini pozitif olarak bilmediğimizden ruhların nasıl olup da yaşayanların emri altına girdiğini açıklamak güçtür. Onlar, dirilerle daima münasebet halinde midirler? Muhtelif yerde ve aynı saatte çağırılan bir tek ruh, her çağırılan yerde görünüyor mu? Görünmüyorsa neden bunlardan birini tercih ediyor?
Sayfa 113-114
Reklam
Düşünce gü.cü yedinci alt ırkta (Moğollar; sanının burada da Eski Turanlar ya da Uygurlar kastedilmekte) da gelişti. Fa­ kat onlarda önceki alt ırkların özellikleri de baş gösterdi, bu onlarda beşinci ve albnalardan çok daha etkili bir şekilde yer etti. Anılardaki anlama sadık kaldılar. Böylece en eski olanın en iyi olduğu ve kendilerini düşünce gücünden en iyi şekilde koruyabilecek olanın da yine bu olduğu fikrine ulaştılar. Tabiat gücünün kontrolü onların da ellerinden kaymıştı; ancak iç­ lerinde gelişen bu düşünce gücünde, bizzat yaşam enerjisinin barındırdığı tabiat güçlerine benzeyen bir şeyler (animizm, parapsikolojik güçler, ak büyü/ maji) vardı. Bunlar yaşamda­ ki o gücü kaybetmişlerdi, ancak yine de ona karşı duyulan saf inancı asla kaybetmemişlerdi. Onlara göre bu güç, kendi Tanrıları olmuştu ve onun emrinde, kendilerinin doğru bul­ duğu her şeyi yaparlardı. Böylece komşu ülke halkları, onları bu gizli gücün etkisi altında kendilerini iradesiz kör bir güven duygusuyla onun ellerine bırakmış (büyülenmiş, efsunlu) bir halk olarak görüyorlardı. Onların nesilleri Asya ve bazı Av­ rupa bölgelerinde, o zamanlarda olduğu gibi, bugün de bu özelliklerinden bir çoğunu taşımaktadırlar. İnsanın içine ekilen düşünce gücü asıl gelişim değerine, ancak beşinci ana ırkta gerçekleşebilen yeni bir ivme aracı­ lığıyla ulaşabildi. Dördüncü (ana ırk) bu gücü ancak hafıza yetisiyle eğitilen kişilerin hizmetine sunabiliyordu. Beşincide ise bu tür yaşam tarzlarına ancak düşünce yetisini yerinde kullanabilen kişiler ulaşabiliyorlardı.
Neden acılar mutluluktan daha fazla hatırlanır?
Buna birisinin sözüyle cevap vermek isterim. “Acıyı unutmak çok zordur, ama güzelliği hatırlamak daha da zordur. Mutluluğu gösterecek bir yara izine sahip değiliz. Bizler huzurdan çok az şey öğreniyoruz.” Chuck Palahniuk İnsanın doğası bundan ibarettir. Hatta kendimize bu soruyu soralım. “Hayatta iyi-kötü hatırladığınız hatıralarınızda mutluluk mu yoksa acı mı daha çok hakim? Hangisi daha uzun sürmüştür?” Bu soruya çok büyük çoğunluk acı diye cevap verir. Acı her zaman insana çok fazla şey öğretir. Bu yüzden izleri çok belirgindir. Mutluluksa anlık meydana gelebilir ve unutulması daha kolaydır. Bu yüzden tarihte en büyük, en etkili ve toplumu değiştiren tiyatro oyunlarında saf trajedi vardır. Bildiklerinize bakın mesela, Shakespeare, Hamlet gibi klasik yazarların oyunları genel de trajedidir ve yüzyıllardır silinmemiştir. Bunun sebebi onların ünlü olmalarından değil. Yazdıklarındaki saf trajedi de insanların kendini bulmasıdır. Acılar üzüntü ve hayal kırıklıkları geçmişindeki kötü anılardır, bunun üstesinden gelmek çok kolay bir iş değildir. Mutluluklar anlık heyecanlardır, hayatında bir çok kez bunu sığdırabilme imkanın vardır ama acının bir tanesi küçük dâhi olsa çok can acıtabilir. Acılarla mücadele etmekle mutluluğu hatırlamak arasında çok çok büyük fark vardır. Çünkü acında hem kalbine, hem de aklına hükmetmek gerek. Orhan Kemal : "Güçlü bir hafıza, ağır bir cezadır. Ve işin kötüsü, iyi anları nadiren, kötü anları sıklıkla hatırlatır." Der.
168 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.