Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış. Öyle sanıyorum ki aramıza dağlar, denizler girerse bizi birbirimize bağlayan bu ip kopacak. O zaman da için için kanlarım akacakmış gibi bir kuruntuya kapılıyorum. Sana gelince... Sen hemen unutursun beni!
Sayfa 353 - Can YayınlarıKitabı okudu
İNCİTME Gölgesinde otur amma Yaprak senden incinmesin. Temizlen de gir mezara Toprak senden incinmesin. Yollar uzun, yollar ince Yol kısalır aşk gelince Yat kurban ol İsmail’ce Bıçak senden incinmesin. Burdayım de ararlarsa Doğru söyle sorarlarsa Tabutuna sararlarsa Bayrak senden incinmesin. İl göçsün göçtüğün vakit Yol yansın geçtiğin vakit Suyundan içtiğin vakit Irmak senden incinmesin. Toz konmasın sakın sana Hakkı geçer halkın sana Gücenmesin yakın sana Uzak senden incinmesin.
Reklam
Doğru düşünmek için , sana düzinelerce ceset yetmiyor mu ? Milyonlarca cesetle yüz yüze gelince mi insanlığın ancak uyanıyor ?
Çok doğru.
Yaşlılara gelince; ben yaşlıların her düşüncesine karşı çıkıyorum. İlke olarak yapıyorum bunu. Onlara dün olmuş bir şeyle ilgili görüşlerini sor: Sana 1820'lerde geçerli olan görüşleri aktarırlar, hani herkesin uzun çorap giydiği, her şeye inandığı ve de zırnık bir şey bilmediği günler.
Can yayınlarıKitabı okudu
"Benim artık hiç yaşamaya arzum yok, dostum!" dedi. "Allah'tan dileğim bir an evvel canımı almasıdır. Benim dünyada artık hiçbir ümidim kalmadı." Ihtiyar cevap verdi: "Böyle şeyler söylemeye hakkın yok, Martin. Allah'ın yollarını ölçmeye kudretimiz yok. Karar bizim akıl ve mantığımıza değil, Allah'ın iradesine bağlıdır. Eğer Allah senin oğlunun ölmesini ve senin yaşamanı istediyse, hayırlısı bu olmalı. Senin ümitsiz ve kederli haline gelince, bu senin kendi saadetin için yaşamak istemenden ileri geliyor." Martin sordu: "Peki, insan başka ne için yaşamalı?" Ihtiyar: "Allah için" dedi. "Sana hayat veren Allah'tır ve sen onun için yaşamalısın. Onun için yaşamayı öğrendiğin zaman, artık kederlenmezsin ve her şey sana kolay görünür."
"Kendimi bir nokta kadar hiç olarak gördüm. Bu durmadan akan, yürüyüp kaybolup giden girdap içinde, bu korkunç çağıltıda bir damla su gibi. Yalnız kendimi değil yaptıklarımı da yapmaya tasarladıklarımı da. Sitare'yi de. Her şeyi. Bu akıp giden insan yağının, tek tek her bir önemsiz bir vesile olan şu insanları.. bir arada oluşlarının insana verdiği ağırlık korkunç. Tek tek hepsi sıfır. Bir araya gelince ezip geçiyorlar seni. Çiğniyorlar. Sen tek başınasın, onlarsa yığın olarak sana karşı bütünleşmişler. En iyisi hiç karşına almamak. Görmemek. Belki o zaman güçlü görebilirsin kendini. Onların her birini teke tek yenebileceğin bir konumda tutabilirsen, bunu başarabilirsen, yenersin onları. Yoksa kendi eserin karşısında bile ne kadar cılızsın, önemsiz ve yeniksin."
Sayfa 86 - İz Yayıncılık
Reklam
"...sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış. Öyle sanıyorum ki aramıza dağlar, denizler girerse bizi birbirimize bağlayan bu ip kopacak. O zaman da için için kanlarım akacakmış gibi. Bir kuruntuya kapılıyorum. Sana gelince... Sen hemen unutursun beni!"
[1]
"Sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: 'İnsalık görevi için kalkıyorum.' Eğer bunun için doğduysam, bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanıyorum? Çarşaflara örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? 'Fakat bu daha keyifli.' Öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun? Ve sen insanların görevlerini yerine getirmesini istemiyorsun öyle mi? Kendi doğanın sana buyurduklarını yapmakta acele etmeyeceksin öyle mi? 'Fakat dinlenmem gerek.' Tabii ki, benim de dinlenmem gerek. Yine de doğa yemek, içmek gibi bunun da ölçülerini ve sınırlarını belirlemiştir, oysa sen yararlı dinlenme ölçüsünü aşıyorsun. Fakat eyleme gelince gereğinden azını yapıyorsun, hatta payına düşen ölçünün altında kalıyorsun. Aslında sen kendini sevmiyorsun; sevseydin doğanı ve doğanın gereğini de severdin. İşlerini seven insanlar, çalışırken yemek yemeyi, yıkanmayı dahi unuturlar. Fakat sen kendi doğana, bir işlemecinin işlemesine, dansçının dansa, paragözün paraya, kendi beğenmiş birinin küçücük şöhretine verdiğinden daha az değer veriyorsun. Ve böyle insanlar ne olursa olsun işlerine karşı tutkulu bir sevgi beslerler; yemek yemeyi, uyumayı unuturlar ve zamanlarını harcadıkları işleri daha da ileri götürmek isterler. Toplum yararına olan işler sana daha değersiz ve daha itibarsız mı görünüyor?"
Sayfa 41 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sana gelince... Kavuşalım derim, kavuşalım tezden ... .
Adam YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.