Ama olanca güzelliğine rağmen yorgun, bomboş, yitik, harap, saklı bir şehirdi burası. Sıfatları çoktu, yalnızdı, terk edilmişti. Ölü bir şehirdi ve ölesiye sessizdi. O kadar sessiz di ki gündüzü istila eden yaşamın sesinin, kurumuş toprağın üzerine çöken gecenin sessizliğinden hiçbir farkı yoktu. Sadece yıldızlar elmas parçaları gibi parıldıyordu gökte geceleyin ve ay doğduğunda hepsini hükümsüz bırakıyordu. Tarih kadar sabitti ki bütün bir ihtişamın ve zenginliğin, dört başı mamur edilmiş güzelliğin yüzyıllara yayılan varlığıyla bir yandan eskirken bir yandan yenilenmişti beyaz mermer şehir. Her yaşayan şey tükendiği içindi eskimesi. Ama bir bağış gibi değil bir ceza gibi sürekli de yenilenmişti. Ceza gibi, çünkü göreni yok, bileni yok. Taş kalbine kimse dokunmadığı gibi güzel ellerini de kimse görmüyor. Bir kez daha, ölesiye sessiz.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Sayfa 51 - İstanbul Fetih Cemiyeti İktisadi İşletmesi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmiyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Sayfa 59 - Yapı Kredi Yayınları, 7.baskı, Mart 2005Kitabı okudu
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,
Günlerce siyâh ufka bakar gözleri nemli.
Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmİyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden."
�RUVA SAVAfi'NIN N E DENi Tarihteki Onlü Çatışmanın Açıklanması Truva Savaşı olarak bilinen Akalar (çeşitli Yunan kabilelerinin ordu larına verilen ortak isim) ile Truvalılar arasındaki on yıllık çatışma klasik mitolojideki en ünlü olaydır. Bu, sayısız trajedilere yol açan uzun, kanlı ve yıkıcı bir savaştı. Bu savaş çeşitli savaşçıların
Ne güzel sırtüstü uzanılır şiralçın otları arasına, gök kubbeye bakılır. Önce gözyaşı dökülür, dökülür hiçbir şey göremezsin. Derken sessizce koca bulutlar yüzerek gelir ve aklından geçirdiğin her şeyi gerçekleştirir. Yüreğinde olanları, rahat olmadığını bilir bulutlar. Senin buralardan uzaklaşmak, uçup bir yere gitmek istediğini, kimse tarafından aranmak, kimsenin yapmacık yapmacık "Sersem çocuk, kayboldu gitti şimdi, nerede arayalım bunu?" diye dövünmesini istemediğini de bilir bulutlar. Senin bir yere kaçmaman, kaybolmaman, sadece sessiz sessiz sırtüstü yatıp bulutları seyretmen için, bulutlar aklından geçirdiğin her biçime girer, seni avuturlar. Bulutlar hep aynıdır ama türlü hallere girer. Yeter ki sen bil, senin için nasıl görünmek istediklerini...
Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin
Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
Sen benim adını koyamadığımdın
Senin adın kavuşmak olsun..
Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
Teslim olmuşken kaderine
Apansız sana rastladım o limanda
Sen