Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
OKUNASIII.....
Yine muhteşem bir Ahmet Ümit klasiği daha. Hele ki Başkomiser Nevzat ve acar ekibi Zeynep ile Ali de varya off diyorum. Hani çocukken olurdu ya çok sevdiğimiz bir pasta ya da çok sevdiğimiz bir yiyeceği hem bir an önce yemek tadına varmak isteriz hem de bitmesin diye azıcık azıcık yemek isterdik yaa, hah işte bu kitabı aynen bu duyguları yaşayarak okudum. İçinde birbirine bağlı olmayan ama soruşturması bizim ekip tarafından takip edilen merak duygusunu tavan yaptıran cinayet vakası var. 223 sayfa bitmesin diye çok uğraştım ama bir güne zor yaydım bu okuma keyfini ve bitti. Her zaman olduğu gibi sürükleyici anlatımı, abartısız, (gereksiz olmayan tek kelime bile yok bence ki bazen atlayarak okuduğum kitaplar yok değil yani, ama bu kitabı içtim nokta ) inandırıcılığı en üst düzeyde olması ne bileyim daha nasıl anlatılır ki. Alın okuyun, göreceksiniz siz de.
Aşkımız Eski Bir Roman
Aşkımız Eski Bir RomanAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 201924,6bin okunma
Sevdiğimiz bir müzik eserinin değişmesini öneriyor muyuz hiç? Do'ların yerine Mi'ler gelse dediğimiz oluyor mu? Olmuyor. Çünkü o müzik eserinin, bütünlüğü var. Dokunulamaz. Bir insan ömrüne de, dokunulamaz. Evet, ömrümdeki pek çok olay, yanlış zamanda olmuş gibi gözüküyor. Garip gibi.. Gerçekten de benim gazete yazılarına başlamam, 61 yaşımda gerçekleşti. İlk kitabım 63 yaşındayken çıktı, şimdi 32 oldu. Yabancı dili 35 yaşından sonra öğrendim. Televizyon programlarına, 60 yaşından sonra başladım. Önemli mimarlık eserlerimi 45-80 yaşlar arasında verdim. Şimdi 86.baharımda hâlâ, gelecek yıllarımda neler yapacağımı planlıyorum. Karmaşık gözüken ömrümden çıkardığım en önemli ders şudur: Öğrendim ki zaman, hiçbir iş için, hiçbir zaman ve yaşta, geç kalınmış değildir. Akla ne konabiliyorsa, başlamak gerekir. Bazen elbet, her akla konan işe yetişilmez. Elbet, daha çabuk ölünür. Ama unutmayalım ki insan olarak onurumuz, bizim öleceğimize göre değil, hiiiç ama hiç ölmeyeceğimize göre yaşamamız ve çalışmamızı, vicdan borcumuza dönüştürmüştür.
Reklam
Her şey bir iz bırakır.Her darbe içinizdeki ormanda yankılanır.Her haksızlık oradan bir dal koparır ve her kayıp,devrilen bir ağaçtır.Ama hayat bizi ne kadar yaralarsa yaralasın,türümüze özgü o güzelim cesaretle ve bizi tanımlayan umutla devam ederiz yola.Yürürüz,hep yürürüz.Denize,rüzgara ve ölümün tuzlu gerçeğine karşı yürürüz. Ve attığımız her adım,tükettiğimiz her nefes,gerçekleşen her dilek artık var olmayan bütün hayatlara ve aşklara karşı sorumluluğumuzdur.Zira biz hala o kaynağın ışıltısı ve ritmiyle yaşarız.Gözlerinde gördüğümüz ve sevdiğimiz ruhlarıyla.
Sayfa 414Kitabı okudu
"Aşk hikayemizi anlatamayacağım için matematikten bahsedeceğim. Matematikçi olmayabilirim ama bildiğim bir şey var, o da 0 ile 1 arasında sonsuz sayı olduğu. .1, .12, .112 ve daha başka bir dizi sonsuz var. Tabii ki 0 ile 2 arasında veya 0 ile bir milyon arasında daha büyük sonsuz sayı dizileri var. Bazı sonsuzlar başka sonsuzlardan büyük. Bunu eskiden sevdiğimiz bir yazar öğretti. Bazı günler, aslında çoğu gün sınırı olmayan dizimin boyutuna içerliyorum. Tanrım, elime geçenden daha fazla sayıya sahip olmak istiyorum, tıpkı Augustus Waters'ın eline geçenden daha fazla sayıya sahip olmasını istediğim gibi. Ama Gus, sevgilim, kendi küçük sonsuzumuz için sana ne kadar teşekkür etsem az. Sayılı günler içinde bana bir sonsuzluk verdin ve bunun için sana müteşekkirim."
Sayfa 263Kitabı okudu
Dillerin nasıl doğduğunu bilmediğimiz gibi, sanatın da nasıl doğduğunu bilmiyoruz. Eğer tapınak ve ev inşası, resim ve heykel yapımı veya doku­ma gibi etkinlikleri sanat olarak sayarsak, dünyada sanatçının bulunmadı­ğı tek bir topluluk yoktur. Yok, sanat deyince, müze ve sergilerde tadına varılan bir şey veya seçkin salonların güzel süslemelerinde
İkinci pişmanlık:
“Keşke bu kadar çok çalışmamış olsaydım. Ne kadar da aptalmışım.” “Oynadığım rol bir şekilde beni tanımlamaya başlamıştı. Tabii artık ölmek üzere biri olarak burada otururken hayatta sadece iyi bir insan olmanın yetip arttığını görebiliyorum. Neden bizi doğrulaması için maddi dünyaya bu kadar bağımlıyız ki?” “Daha iyi bir hayat istemenin yanlış bir tarafı yok. Beni yanlış anlama. Sadece, daha fazlasının peşinden koşmamız ya da başarılarımız ve sahip olduğumuz şeyler yoluyla tanınma ihtiyacımız bizi, sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek, sevdiğimiz şeyleri yapmak ve bir denge kurmak gibi asıl önemli şeyler konusunda engelleyebilir. Sanırım asıl mesele bu denge, öyle değil mi?” “Sana hayat hakkında söyleyebileceğim tek bir şey varsa, o da budur. Kendine, çok çalıştığın için sonradan pişman olacağın bir hayat kurma. Şimdi hayatımın sonuna gelene kadar bundan pişman olacağımı bilmediğimi söyleyebilirim. Ama kalbimin derinliklerinde bir yerde, çok fazla çalıştığımı biliyordum. O zamanlar şu anda olduğu gibi başkalarının benim hakkımda ne düşündüğünü önemsememeyi çok isterdim. Bunun gibi şeyleri anlamak için neden hayatımızın en sonuna kadar beklememiz gerektiğini çok merak ediyorum. Yaptığın işi sevmenin ve kendini buna adamak istemenin yanlış bir tarafı yok. Ama hayatta bunun dışında da bir sürü şey var. Önemli olan denge, dengeyi sağlamak.” -JOHN
Keşke bu kadar çok çalışmasaydım
Reklam
“+öğretmenim aşk ne demek -sevgi var ya, işte ondan bir sürü demek, bir sürü sevmek +iyi bir şey o zaman -hem de çok iyi bir şey +annemizi sevdiğimiz gibi mi -biraz benziyor ama daha çok babamızın annemizi sevdiği gibi +öğretmenim -efendim Salih +o zaman ben seni bi sürü seviyorum... 🌾”
136 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yaşlı bir adamın seksen dört günün ardından güneş doğmadan teknesiyle çıktığı yolculuğu ve üç gün üç gece dev bir kılıç balığının ardından sürüklenişini ve evine dönüşünü anlatan ödüllü Hemingway kitabı. Hayatında balık tutmamış bir okuyucu olarak kitapta bazı yerleri zihnimde canlandırmakta biraz zorlandım ama bu durum, ihtiyarın okyanusa açılma serüveninde teknenin bir köşesine oturup yaptıklarını sessizce izlememe engel olmadı tabii. Kendine kızması, yer yer pişmanlığı, kafasını dinç tutmak için daha ilk günkü tazeliğini koruyan anıları ama bün bunlarsan daha kuvvetli olan bedenine bişe aldırış etmeyen o güçü, balıkla olan mücadelesi ve hırsı gerçekten çok etkileyiciydi. Yaşının getirdiği beden yorgunluğunun sonucu olan nasırlaşmış avuç içlerinin yanısıra uykusuz geçirdiği gecelerin sonucu yorgun zihninin dikkatsiz davranmasıyla parmaklarında oluşan okuyanın içini sızlatan yaralar... Her okunduğunda başka bir anlam çıkartılabilecek olan bu kitapta, hayatımızda bizi seven ya da bizim sevdiğimiz ne kadar insan olursa olsun aslında bu hayatta yalnız başımıza mücadele verdiğimizi konu alan bu kitabı ihtiyarın şu sözleriyle bitirmek istiyorum: "Her gün yeni bir başlangıçtır. Elbette insanın şansa da ihtiyacı var ama önce gerekeni yapmalı ki, şans kapıyı çaldığında insan hazır bulunsun!" İYİ OKUMALAR...
Yaşlı Adam ve Deniz
Yaşlı Adam ve DenizErnest Hemingway · Bilgi Yayınları · 202332bin okunma
Cevher Dudayev'in şehit oluşu
21 Nisan Pazar Cevher ile son gün: "Kalbim deli gibi çarpıyor, her şeyin iyi olduğunu umut etmek istiyordum. Birden, yukarıdan Vishan’ın ağla­ması duyuldu. Tanrım, biri ölmüş olmasın? Uçurumdan çıktım ve hiçbir şey anlamadan etrafa bakmaya başladım. İşte başörtüm çalıların dallarında dalgalanıyordu. Titreyen ellerimle aldım onu ve başımı
Bütün bu kötülükler, mutluluk ve mutsuzluğun tamamen sevdiğimiz nesnenin niteliğine bağlı hale getirilmesinden kaynaklanıyor. Bir şey sevilmediğinde buna dair hiçbir tartışma yaşanmayacaktır; üzüntü, nefret kısacası zihni rahatsız eden hiçbir şey hissedilmeyecektir. Bütün bunlar, daha önce bahsedilen türde fani şeylere duyulan sevgiden kaynaklanmaktadır. Ama ebedi ve ezeli bir şeye duyulan sevgi zihni hızla doldurur ve üzüntüden muaftır, dolayısıyla bu şeyi arzulamalı ve var gücümüzle aramalıyız.
Sayfa 314Kitabı okudu
Reklam
Sevdiğimiz bir insanın bize verdiği keder, o insanla ilgili olmayan kaygıların, meşguliyetlerin, sevinçlerin ortasında yer alsa da, dikkatimizi bunlardan ancak zaman zaman ayırıp kederimize yöneltsek bile, acı olabilir. Ama bu keder -bu durumda olduğu gibi- o insanı görme mutluluğuyla dolup taştığımız bir anda doğmuşsa, o ana kadar güneşli, durgun ve sakin olan ruhumuzda meydana gelen ani çöküntü, içimizde öyle zorlu bir fırtına yaratır ki, sonuna kadar karşısında mücadele edebileceğimizden emin olamayız. Kalbimde esen fırtına o kadar şiddetliydi ki, eve allak bullak, yaralanmış halde dönerken, ancak geri döner, herhangi bir bahaneyle tekrar Gilberte'in yanına gidersem yeniden nefes almaya başlayabileceğimi hissediyordum. Ama o zaman da, ''Yine o! belli ki her şeyi yapabilirim; her defasında geri dönecek, hem de yanımdan ne kadar mutsuz ayrılmışsa o kadar uysal dönecek'' diye düşünecekti. Ne var ki düşüncem karşı konulmaz biçimde beni tekrar Gilberte'e doğru yönlendiriyordu. bu değişik yönelişler, içimdeki pusulanın fır dönüşleri eve vardığımda da devam etti ve Gilberte'e yazdığım çelişkili ifadeler mektup müsveddelerinde ifade buldu.
256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Içimizdeki şeytan hakkında Sabahattin Ali… Hayatı,kitapları,kişiliği hakkında söyleyecek konuşacak çok şey var ileride bir yazımı Sabahattin Ali hakkında yazmayı düşünüyorum ama şu an romanlarını değerlendirerek başlamak istiyorum. Içimizdeki şeytan çok önemli bir şeye parmak basıyor. Insanın zayıf yönleri, iradesizliği ve bunların sonunda
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,5bin okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.