' Gülhan kahkahalar atarak ayaklandı, kabadayı kabadayı dolandı ortadaki koca sehpanın etrafından, burnu yere düşse eğilip almayan cemiyetin en mutena hastanesine gariban bir sokak köpeğini yatıran şu güzel manyağın kucağına zıpladı, şapır şupur öpmeye başladı. "Sevgilimm! " diyordu bir taraftan da.
"Dur kız! Ben gey'im salak." "Ben neyim sevgilim, ben neyim?" '
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bunu söyleyeceğiz bin defa!
Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla
Ben ve sevgilimm ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
Yürüyeceğiz çoğala çoğala ...
Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda.
Sevgilimm
Seni bir akşam-üstü düşündürebilirim...
Artık yazamıyorum. Elveda, sevgilim, elveda, sana teşekkür ederim... Her şey, olduğu şekliyle iyiydi, her şeye rağmen... Bu yüzden sana son nefesime kadar teşekkür etmek istiyorum. Kendimi iyi hissediyorum: sana her şeyi anlattım. Şimdi artık biliyorsun, hayır, yalnızca seziyorsun seni ne kadar çok sevmiş olduğumu ve bu aşk yüzünden omuzlarına hiçbir yük binmiyor. Benim eksikliğimi duymayacaksın -bu beni teselli ediyor. O güzel, aydınlık hayatında hiçbir şey şimdiye kadarkinden farklı olmayacak... ölümümle sana hiçbir üzüntü vermiyorum... bu beni teselli ediyor, sevgilim…
Sevgilimm, dünyamız çok sıkıcı. Bu nedenle, telapati ya da hayaletler, ya da uçan daireler gibi şeyler yok. Dünya kessin kanunlara yönetiliyor, ve dayanılmaz derecede sıkıcı.