Yeni parti, dini düşünce ve inançlara saygı perdesi altında: ‘Biz Hilafet’i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü Mustafa Kemal’in partisi Hilafet’i kaldırdı. İslâmiyet’e zarar veriyor; siz gavur yapacak, size şapka giydirecek’ diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?
Toplumsal birikim çok önemlidir. Bugün hâlâ aramızda, özellikle Anadolu'da biçok taşra kasabalarında, Kurtuluş Savaşı'nı Gazi'nin ordusu değil de, ateşin yakmadığı, kılıcın kesmediği, kurşunun işlemediği bu dervişlerin kazandığını yayan gericiler varsa, ve onların sözleri halkta yer edebiliyorsa, bu, birazcık anlatmaya çalıştığım bu tekke geleneği birikiminden ötürüdür. Düşmanı ordularımız değil, şeyhler ve dervişler İzmir'de denize dökmüştür. Yunan ordusunun erleri ve komutanları derlermiş ki:
— Biz Türk ordusuna yenilmedik. Türk ordusunu perişan ederdik ama, ne yapalım ki karşımıza koca kavuklu, ak sakalları göbeklerinde, ellerinde palalar, kılıçlarla dervişler çıktı. Bunlara ne top, ne tüfek mermisi işliyordu. Yangının içinden geçip üstümüze yürüyorlardı. Bizi kılıçtan geçirdiler...
Sahtekar müşridlerle dolandırıcı şeyhler ve dervişler alayı yumruk ve tehdit vaveylaları arasında yol alırken, nikah kaçakçısı hocalar, çığlıkçı, duacı ve mevlitçiler, pazarlıkla Kur'an ayetleri satan hafızlar, Kabe yolunda birbirini soyan alimler, ve serâpâ taasub sermayesini kullanan sözde dinî neşriyat, siyasetle ve masonlukla el ele veren dini faaliyet, soyguncu tüccardan yardım dinlenen idareciler, hepsi de tarihin kaydettiği en ileri küstahlığa bürünmüş, İslam'ı, tüyler ürpertici bir karanlığa götürüyorlar.
Memleketin yüzüne yayılmış şeyhler, hacılar, hocalar var. Bunları tutan ağalar var. Bunların çömezleri mollalar var. Şeyhlerin halkı soyabilmeleri, hurafelerle korkutabilmeleri onları kara cahil koymakla olasıdır. Başka hiçbir çıkar yolları yoktur. İlkokulu bitirmiş bir kimse gidip de bu zamanda bir şeyhe tapmıyor. Onların yalanlarına, karalarına inanmıyor. Okumuş aklı başına gelmiş bir kimse gidip de bir ağanın kapısında boğaz tokluğuna çalışmıyor. Hakkını istiyor.
Her yaşadığımız gün, farkında olmadan kullandığımız kelimelerden bir tanesi, belki de en önemlisinden söz etmek istiyorum. Belki dedim ama aslında benim için en önemli kelimesinden, “İNANMAK”tan. Kelimelerin en büyük güç olduğunu düşünen bir insan olarak şöyle bir “inancım” vardır: Her kelimenin anlam bakımından bir özelliği olduğu kadar, sahip
Uzun zaman sonra bir efsaneyle dönelim istedim. Nur Baba da tam aradığım kitaptı doğrusu. Hayatını severim, siyasi hayatı ve dürüstlüğüne de hayranımdır. Özellikle 60lı yıllardaki hareketine. 1922”de yayımlanan Nur Baba romanını ise biraz açalım. Şu tüberküloz lanetine tutulduktan sonra kaleme aldığı, çok eleştirildiği, Bektaşi kokan mısralar
Sen anlat dedi... Sen sadece anlat! Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu, çareye yol açsın diye çaresizliği anlat... Ders verme dedi kimseye, çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene! Çırakları olan bir çıraktır usta, olsa olsa...
Hablemitoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor. " diyor ve devlet içinde yapılanmaya başlayan terör örgütü tehdidini kademe kademe, hiç bir kuşkuya yer bırakmadan açıklıyor. Bir tarafta Atatürk ilke ve devrimlerinin sahibi ve takipçisi, ilerici, ulusalcı kesim ve Atatürk devrimini korumaya çalışan aydınların görevlerinde ve devlet kademelerindeki yerlerinin pasifleştirilmesi; diğer tarafta ise ülkeyi etnik ve mezhepsel esasa dayalı olarak bölmeye, Cumhuriyet'in başına numara koymaya kararlı dış destekli, örgütlü ve işbirlikçilerinin yeri... Toplumsal hayatın en içlerine kadar giren bir yapılanmanın belgeleriyle anlatıldığı "Köstebek" yapıtı bu yapılanmayı tanıma ve 'deşifre etmeyi' isteyen herkesin okumasını öneriyorum.
Peygamber deyince ilk aklınıza gelen nedir? Sakal bırakmak, sarık sarmak, cübbe giymek, oturarak yemek yemek, misvak kullanmak ya da namazın sünnetleri, Öyle değil mi?
Biz peygamberin sakal-ı şerifini, hırka-i saadetini, şemail-i şerifini öne çıkardık. Yeryüzünü, gökyüzünü mucizât-ı ahmediyye ile doldurduk. Lakin onun risaletini, getirdiği