Ben bir harp esiriyim
Korku, tehdit, sefalet var
Bu şehrin havasında,
Bu şehrin mahzenleri
İrin kokar, kan kokar
Şehrin mahzenlerinde
Cinayet var, ölüm var.
Sevişmek bir zevktir,
Ama ayrılmak acı.
Yalancı bir sevgiliyse,
Hırsızdan yakıcı.
Hırsız seni soyar,
Nen varsa alır gider.
Yalancı bir sevgiliyse,
Mezara terk eder.
Martin’i en derinden etkileyen şey bütün bilgilerin birbiriyle ilintili olmasıydı. Uzayın derinliklerindeki en ücra yıldızdan insanın ayağının altındaki kum taneciklerindeki sayısız atoma kadar her şey birbiriyle bağıntılıydı. Birbiriyle en uyumsuz şeylerin listesini yaptı ve onların arasında bir ilişki kuruncaya kadar mutsuz mutsuz dolaştı: aşk, şiir, deprem, yangın, çıngıraklı yılan, gökkuşağı, değerli taşlar, hilkat garibeleri, günbatımı, aslanların kükremesi, gazlı aydınlatma, yamyamlık, güzellik, cinayet, sevgililer, manivelanın dayanağı ve tütün. Sonunda bütün evreni birleştirmiş, avucuna almış, ona bakıyordu; gizemlerin arasında korkudan ne yapacağını şaşırmış halde, bilmediği bir hedefe varmak için koşuşturan dehşete düşmüş bir gezgin olarak değil; gözlemleyerek, çözerek ve öğrenilmesi gereken her şeye aşina olarak evrenin dar sokaklarında, sapa yollarında ve ormanlarında dolaşıyordu. Daha çok öğrendikçe evrene, hayata ve bütün bunların ortasında kendi hayatına daha çok hayran oluyordu.
Sayfa 126 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar,
İnsanların alt tabakası
Ümitsiz, kırgın ve şaşkın
Cesetlerinin uğursuz yükü altında
Gurbetten gurbete koşuyordu
Ve acı dolu cinayet arzusu
Ellerinde kabarıyordu
aşksızlığım küçültüyor beni
korkum ve çirkinliğim utandırıyor beni
gecikilmiş bir aşkı yaşamaya
cinayet tek kurtuluşsa bir yanlışlıktan
önce acıya direnmeyi öğrenmeliyim
Başkaları sana bağırmışçasına
kendi sesinden başın ağrıyor,
yoruluyorsun yaptığın hareketlerden.
Gerçi kendi başınasın burada
ama kendin olamıyorsun
olamıyorsun başkası da. This or that,
suicide is inevitable for a poet*
ve imkanı yok aydınlatmanın
her ölüm cinayet.
*Şöyle ya da böyle, intihar kaçınılmaz bir şair içinKitabı okudu
Açık denizler düşünürdüm beynimdeki korsanlardan önce
bazı kelimelerin eti yenmez bazı yerlere hiç gidilmezdi bindiğin dalı değil, ne kestiğini bilmekti şiir, öğrendim dünyaya ilk dokunuş ateşe dokunmak kadar tehlikeliydi
Bir imtinadayım fakat kitaplar niçin serbest
en iyi mısraı hiç yazılmayacak şiire mi saklayayım
ölüm bile dökümlü durmuyorsa dilimde artık
sorabilirsin, aşkın insanı korkutan dizeleri kaldı mı yoksa her an cinayet süsü verilmiş bir kaza
her an dostoyevski romanlarından çıkmış bir dünya
kılı kırk yarmak, kırk ölçüp bir biçmek, şair farkı
Artık yaşamak şiir yazmaya ikna ederse beni
ben de ikna edebilirim yaşamak hususunda her şairi bir ölünün ilk gecesi kadar yorgun ve acemi
şimdi söyleyemezsen bir daha söyleyemezsin
kelimeleri tut kalbini tut kendini unut
madem kalp krizi de affetmiyor kalbi temizleri
öyleyse benimle bir daha tekrar et, bir daha: şiir evet
Size,
bu odanın alacakaranlığından,
okyanusundan, beni boğan dalgalarından,
tenimde kalan tuzdan ve
yastıklarda kuruyan gözyaşından
hiç bahsetmedim.
Size,
Nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
(garip, tuhaf aslında)
beyaz bembeyaz tabiatımla
"iyiyim" diyorum.
Yani aslında korkuyorum
bütün bunlar kıyamet
bütün bunlar cinnet
bütün bunlar cinayet demeye,
bir daha düzeltilemeyecek sözler
söylemeye korkuyorum.
«Her okur hain ve alçaktır.« Ama bunu İlân etmeyi göze alacak kaç yazar vardır yeryüzünde? Hem bir yerde şunu da ilâçsız ortaya yıkmak gerekir:
«Yazarlar da ikiyüzlü ve nankördür.»
Putlaştırmak, kafasını işletmeye üşenen ya da omuzlarının üstünde kafa yerine kavanoz taşıyan insanların işidir. Bu gibiler baştacı ettikleri insanların gerçek değerlerini anlayacak, onlarla gönül birliği edecek durumda olmasalar da putlaştırmakla, putlaştırdıkları kişilerin düşüncelerini kavramış, değerini anlamış sayılacaklarına inanırlar.