“Özgürlüğümü sınamak için elimi havaya kaldırıp büyük bir güçle indirebilirim. Bunu yaptım. Ama yanımda bir çocuk duruyor, elimi onun üzerinde kaldırıyorum ve aynı güçle çocuğa indirmek istiyorum. İşte bunu yapamam. Bu çocuğa bir köpek saldırırsa, elimi köpeğe kaldırmazlık da edemem.”
Kendini duymak, gücünü sınamak, istediğini yapmağa gücü yetebileceğini anlamak için güç yoldan gitmek, iyidir, gereklidir, insanın, gerçekleşmesini istediği bir işe önce kendi benliğini koşması, işe önce kendinden başlaması gerekir.
Materyalistler ne derse desin, sadece bana bağlı olan bir eylemi gerçekleştirme ya da gerçekleştirmeme seçimi kesinlikle bana aittir. Kesinlikle kendi irademle elimi kaldırıyor ve indiriyorum. Şu anda yazmayı bırakabilirim. Siz şu anda okumayı bırakabilirsiniz. Şu anda kesinlikle kendi irademle ve hiçbir engelle karşılaşmadan Amerika’yı ya da herhangi bir matematik problemini düşünmeye geçebilirim. Özgürlüğümü sınamak için elimi havaya kaldırıp büyük bir güçle indirebilirim. Bunu yaptım. Ama yanımda bir çocuk duruyor, elimi onun üzerine kaldırıyorum ve aynı güçle çocuğa indirmek istiyorum. İşte bunu yapamam. Bu çocuğa bir köpek saldırırsa, elimi köpeğe kaldırmazlık da edemem.
Alışılmış bir sevdalanma durumunda bile kişinin düşünsel yeteneği azalır, akıl işlevlerinin güvenilirliği azalır. Dürtüsel itkilerini gerçekleştirmek birey için ne kadar önemliyse bu istekleri akılcı biçimde gözden geçirip temellerini sağduyuyla sınamak eğilimi o kadar azalır.
Komiser, dedektiflik eğitimi gören üç adayı görüşmeye alır. Şüpheliyi tespit yeteneklerini sınamak amacıyla ilk adaya beş saniyeliğine bir fotoğraf gösterir ve fotoğrafı hızla arkasına saklar. "Şüphelin bu," der. "Nasıl tanıyacaksın bakalım?"
Aday yanıtlar: "Kolay. Anında tanırım çünkü tek gözlüydü."
Komiser, "Salak," der, "Sana gösterdiğim fotoğraf yandan çekilmişti."
Ardından komiser fotoğrafı bu defa beş saniyeliğine ikinci adaya gösterip saklar. "Şüphelin bu," der. "Nasıl tanıyacaksın bakalım?"
"Hah!" der ikinci aday, "çok kolay çünkü tek kulağı var."
Komiser öfkelenir. "Oğlum," der, "aklınızı toplayın.Tabii tekgözü ve tek kulağı görünüyor çünkü resim yandan çekilmiş! Bu mudur elinizden gelen?"
Öfkesini kontrol etmeye çabalayan komiser, resmi bu sefer üçüncü adaya gösterir ve aynı soruyu sorar.
Üçüncü aday, "Şüpheli lens kullanıyor," der. Komiser şaşalar çünkü şüphelinin lens takıp takmadığını bilmemektedir. "Hım, ilginç bir yanıt," der. "Bir dakika bekle, şunun dosyasına bakayım."
Çıkar, masasına gider, bilgisayardan şüphelinin dosyasını inceler. Döndüğünde gülümsüyordur. "Vallahi aferin," der üçüncü adaya. "Şüpheli sahiden lens kullanıyormuş. Aferin! Böyle keskin bir gözlemi nasıl yapabildin, söyle bakalım."
"Kolay," der üçüncü aday, "hiç kimse tek kulağı ve tek gözü varken gözlük takamaz.”
“Büyük kuramlar geliştiriyoruz, ruhen uyumlu olmak istiyoruz, her şeyi kılı kırk yararcasına sınamak istiyoruz, ama sonunda başka hiçbir işarete bakmadan anın bahşettikleriyle seçiyoruz birbirimizi.”
Lou Andreas- Salomé' den Ruth' tan sonra okuduğum ikinci eser Feniçka.
Feniçka,Moskova’da doğmuş, küçük yaşlarda Güney Almanya’ya ve İsviçre’ye
“If a dragon has already selected you, they’ll be calling.”
Mit varlıklar... Her şeyleriyle hayran bırakırlar insanı kendilerine. Ejderhalar ise her zaman benim favorim olmuşlardır. En vefalı, sahibine sadık canlılardır. Bu kitap ise "ejderhalar" kelimesini duyduğum anda okumaya karar verdiğim ama çevrilmediği ve diline
Taha :131 Onların bazılarına , sınamak için verdiğimiz dünya hayatının süslerine gözünü dikme. Rabbinin senin için hazırladığı nimetler daha iyidir ve süreklidir.
Yüksek bir yerden aynı boyutta bir ahşap ve metal parçası atsaydınız ne olurdu dersiniz? Yere ilk düşen hangisi olurdu? Aristoteles ağır olanın, metal parçanın daha hızlı düşeceğini düşünmüştü. Aslında olan bu değildi. İkisi de aynı hızda düşüyordu. Ama Aristoteles doğru olduğunu söylediği için, ortaçağda herkes de bunun doğru olması gerektiğine inanıyordu. Başka bir kanıta gerek yoktu. On sekizinci yüzyılda Galileo Galilei'nin bunu sınamak için eğik Pisa Kulesinden ahşap bir topu ve savaş güllesini aşağı bıraktığı söylenir. İkisi de aynı anda yere ulaştılar. Yani Aristoteles yanılmıştı.
Teolojinin tuhaf ve metafizik görüşleri insan ruhundaki en basit, en açık, en doğal düşünceleri o derece alt üst etmeyi başarmıştır ki, Allah'ı kötülükçülükle suçlayamayan sofular, talihin en kötü darbelerine, iyilikçi Allah'ın bir kesin kanıtı olarak bakmaya alışmışlardır. Sıkıntı ve keder içinde bulundukları zaman, Tanrının kendilerini sevdiğine, Tanrının kendilerini yokladığına, Tanrının kendilerini sınamak istediğine inanmaları bunlara emredilir. Bu yolla, din, kötülüğü iyiliğe dönüştürmeyi başarmıştır! Bir inançsız, çok haklı olarak, "Tanrı sevdiklerine böyle davranıyorsa, beni hatırına getirmemesini kendisinden pek ziyade rica ederim" diyordu.
Bu dünyada ölümün ve hayatın var oluş sebebi, hangimizin daha çok mutlu olacağını ortaya çıkarmak değil, hangimizin daha güzel işler yapacağını sınamak içindir.
Genellikle sır gibi saklamayı tercih etsek de çoğumuz gerçek bir hikayenin bir parçası olmak için yanıp tutuşuyoruz
ilginç insan olalım diye değil, yaşamı anlamlandırmak, sınırlarımızı öğrenmek ve ahlaki değerimizi sınamak için..