Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Siz bir mareşal düşünün, ordunun tahsisatını ve bütçesini kısarak maarif e, sağlık hizmetlerine veriyor. Türkiye bir­ denbire eğitim meselesini halletmek zorunda olan bir ülke haline geliyor. Bu çok büyük bir atılım. Penisilinin icadından evvel Türkiye'de frengi gibi, sıtma gibi ha s talıkları halleden bir sağlık ordusu iş başına geliyor."
Anneler Günüymüş Pancurları dövdü tüm gece yağmur, şafakla açtım: dupduruydu gök. Çektim içime güllerin kokusunu, çoktan kesilmişti karşı koruluk yine de bekledim bülbül sesini.
Reklam
Kendini Bilmek
Bilgim pek kıt olduğu zamanlarda Azgın bir fil gibi aklım başımdan gitmişti. Burnum Kaf dağındaydı, Bilmediğim yoktur diye böbürlenirdim. Gitgide, akıllı insanlarla düşe kalka Biraz bilgi edindim de Anladım ne budala olduğumu: Sıtma nöbeti gibi geçip gitti çılgınlığım.
Bartrihari (M.S. 7'inci yüzyıl)Kitabı okuyor
"Ama sevginin zamanla ne olduğunu bilirim. Türlü örnekleriyle gördüm nasıl sönüyor Sevginin ateşi, pırıltılar, Bir şey var sevginin alevleri içinde Kendi kendini yiyen bir fitil, bir kömür var. İlk hızını bir daha bulamıyor sevgi. İyilik bile, bir sıtma ateşi gibi yükselip Kendi aşırılığıyla öldürür kendini. Hemen yapmalıyız ne yapmak istiyorsak. Çünkü isteklerimiz değişebilir; Düşer, duraklar eller, diller, raslantılar önünde. Araya zaman girdi mi, can attığımız şey Bir ah çekmeye, sıkıntılı bir iç boşaltmaya döner."
Sayfa 132
yardımsever bir Tanrı'ya inançtan söz edilebilecekse eğer, salgın hastalık ve doğal afetler gibi şeylerin varoluşunun kuşkusuz açıklığa kavuşturulması gerekir. İnsanoğlunu önemseyen bir Tanrı neden çocukların yakalanabileceği lösemi ya da sıtma gibi hastalıkları yaratmış olsun? Böylesi bir Tanrı depremlerin ve tsunamilerin gerçekleşmesine neden müsaade etsin?
İsviçreli kimyacı Paul Hermann Müller, 1935'ten itibaren böcekilaçları üzerin­ de çalışıyordu. Bir süre sonra "bitkilere ve sıcak kanlı hayvanlara zarar verme­ yecek", etkisini uzun süre koruyabilecek, güçlü bir ilaç geliştirmek amacıyla yaptığı yoğun çalışmalar sonucunda "diklorodifeniltrikloroetan" (DOT) adlı maddeyi buldu. 1948 yılında Nobel Ödülü aldı! Gerçekte DOT ilk olarak Al­ man kimyacı Othmar Zeidler tarafından 1874'te bulunmuş, ancak böcek ilacı olarak değeri anlaşılamamıştı. "Böceklerin atom bombası" denen DOT, Dünya Sağlık Örgütü tarfından -sıtma salgınını önlemek için- 76 ülkede kullanıldı. Böcekler zehre karşı bağışıklık geliştirdi ve bu ekosistemde dengesizliklere se­ bep oldu. Örneğin, Malezya Sarawak bölgesinde zehirli böcekleri yiyen kediler ölünce, verem-tifüs hastalıklarının taşıyıcısı fare popülasyonunda inanılmaz patlama yaşandı. Dünya Sağlık Örgütü İngiliz Kraliyet Hava Ordusu'nu yardı­ ma çağırdı. Bölgeye kediler bırakıldı! DOT yasaklandı.
Reklam
Ölüm yokluktan iyi. Sıtma yokluktan iyi. Verem yokluktan iyi.
Yanan Ormanlarda Elli Gün
55 yaşımdayım.Ben bu eli beşin beş yılını yaşadım.Elli yıl yalınayak gezdim.Ekmeksiz,tarlasız,yataksız gezdim.Tarla çıkarmak için sürün. düm.Mahkeme mahkeme süründüm. Bütün dağ köyleri de bizim gibi.Benim gibi.Bel yılın iki yılını asker likte,üç yılımı İzmir mahpushanesin. de.Rezillik ve sefillik.Bir de sıtma hastalığı var.
Sayfa 120 - YkyKitabı okudu
Ölümün Rengi
“Zaten sarıyı hep ölüme yakıştırmışımdır.Öldüren ishalin, sıtma sıcağının, Azrail’in dişlerinin sarısı…”
Sayfa 16 - Doğan KitapKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.