Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
YANGIN Önce gelincikleri yolduk, Nar ağaçlarını tuttuk kurşuna, Ardından andızları devirdik Aptallık, bilinçsizlik, bir hiç uğruna. Sonra sıra ormanlara geldi, Yüzbinlerce dönüm ateş yaktık, Sivas'a kadar gidip bulduk, Dikili tek ağaç bırakmadık. Şimdi damlarda yanıp söner İsli lambalar gibi insan gözleri. Daha çok atılacak, it gibi sokaklara Delik deşik insan ölüleri.
Sayfa 66 - Cahit Külebi
Seyit onbaşı 215 kiloluk top mermisini sırtında taşırken, ordu komutanımız Liman von Sanders paşaydı. * İstihkam komutanımız… Erich Paul Weber paşaydı. İstihbarat komutanımız… Perrinet von Thauvenay paşaydı. Donanma komutanımız… Wilhelm Anton Souchon paşaydı. Genelkurmay ikinci başkanımız… Bronsart von Schellendorf paşaydı. Boğazlar
Sayfa 49
Reklam
Sivas Acısı Ben tanırım Bu bulut bizim oranın bulutu Hemşeriyiz ne de olsa Benim için kalkmış ta Sivas’tan gelmiş Yurdumun bulutu Başımın üstünde yeri var
Sivas'ta katliam! 37 kişi, Madımak Oteli'nin yobazlarca ateşe verilmesi neticesinde, yanarak can verdi. Türkiye bu utanç tablosuna Maraş'la, Çorum'la alışıktı ve tarih bir kere daha utanıyordu. ... Sivas katliamı hakkında söylenmiş onca söz varken halen dahi söylenecek çok şey var.
Bazen insan nasıl bir iş başardığının farkında olmaz. Keza o gün(Malazgirt Savaşı) Alparslan'a sorsanız on sene sonra Türklerin Sivas'a, iki yüz sene sonra da Balkanlara açılacağını bilemezdi.
Sayfa 147Kitabı okudu
1961 yılıydı. Bir sabah, Öğretmen Mukaddes Hanım, iki oğluyla birlikte okula gidiyordu. Sivas hükümet konağının bulunduğu meydana varıp sağ taraftaki askerî binanın önüne geldiklerinde birden dehşetle durdular. Binanın bahçesine bir darağacı kurulmuştu. Darağacında, bir kadının bedeni sallanıyordu. Tedirgin adımlarla önünden geçtiler. Çevrede meraklılar vardı. İpte dönen kadının boynu kırılmış, dili dışarı taşmıştı. Ayağında ayakkabısı yoktu; yün çorap giymişti. Yoksul bir köylü kadını olduğu giysilerinden anlaşılıyordu. Boynunda bir yafta asılıydı. Suçu; sevgilisiyle bir olup kocasını öldürmekti. İbret olsun diye, zor kullanılarak meydana getirilmiş, infaz edilmiş, sonra da teşhir edilmişti. Nasıl olabilirdi; bir insana kıymak? Onu uluorta darağacına asmak? Herkes görsün diye orada bırakmak? Bir ipte gün boyu sallandırmak? Hızla oradan uzaklaştılar.
Reklam
Diyarbakır Türkiye'nin hinterlandı değil, kendisidir. Türkiye Konya değildir, Sivas, Edirne, Kars ve Van değildir. Türkiye vilayetlerinin ve halklarının toplamı değildir; bütün bunlardan fazla bir şeydir. Türkiye Bulgaristan, Kosova, Bosna, Çeçenistan, Basra, Musul ve Azerbeycan'dır. Türkiye resmi sınırlarının içinde değil, dışında korunmalıdır.
Sayfa 105Kitabı okudu
(...) Sansür kurulu, tarlaların göründüğü sahnelerde, başakları çok kısa ve cılız bularak "Türk toprakalrının böyle bereketsiz olamayacağı" gerekçesiyle o sahneleri filmden kaldırır. 1952 yılında çekilen filmde, Âşık Veysel'in yaşadığı Sivas'ın Şarkışla ilçesindeki son derece gür ve bereketli hasat sahnelerine aldanmayın. Bu sahneler, o yıllarda Amerika propagandası için çekilen fillerden kesilerek, Âşık Veysel'in hayatına eklenmiştir! O yerler Sivas değil, Amerika'nın Hudson Ovası'dır!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.