1853-1856 Kırım harbinde Osmanlı devleti, Avrupalı müttefikleri ile beraber yürüttüğü Sivastopol muharebesinden, gerçi galip çıkar. Ama bundan bir fayda sağlayamaz.
Dikkat spoiler içerir.
Sene 1853 olmuş, Danilov ve Domnikiia'nın kızı Tamara 33 yaşına gelmiştir. Özel Polis biriminde çalışan Tamara, bir süre doktor kocası Vitya'nın huzuru için metreslik yapmış, sonra ona zorla sahip olan adamın rezil olmasını sağlamıştır. Kocası ve çocukları kolera salgınında öldükten sonra Moskova'ya tayini
Madam Drancy, Tiflis'e karayoluyla mı yoksa Karadeniz üzerinden gemiyle mi ulaştı, bilmiyoruz. 1852 yılının sonlarında şehre varınca, burada bir tür ticari teşebbüsle iştigal etti. 1853 yılının yaz aylarında, Rusya ve Fransa arasındaki ilişkiler gerilmeye başladı. Kırım Savaşı'nın ayak sesleri duyuluyordu. Yaklaşık dokuz ay daha bu
Sivastopol 1853-1855 yılları arasında Ruslar ile Türkler arasında yapılan savaşa İngiltere ve Fransa; Osmanlı Devleti'nin yanında yer almıştır.
Savaşa subay olarak katılan
Lev Tolstoy ilk eserlerinden birisi olduğundan diğer gelecek olan romanlarınında habercisi olmuştur.
Sivastopol kitabı içerisinde savaş sahneleri, savaşın şiddet dolu yönlerini, insan ruhunu ve psikolojisini kitabında yer vermiştir. Savaşta canlı olarak gözlem yapması çok büyük avantaj olmuştur kitabını yazmak açısından.
Kitabın sosyolojik ve psikolojik tahlilleri muazzam. En belirgin sosyal mesajı ise kibrin ne menem olduğu şu #alıntı
'Kibir, kibir, kibir… Her yerde kibir. Hatta bir mezarın ağzında, yüce bir amaç uğrunda ölmeye hazır insanlar arasında bile kibir. Kibir! İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın bir karakteristik özelliği ve özel bir hastalığı sanki
"...ruhunuzu allak bullak eden bir görüntüye tanık oluyorsunuz: Savaşı bando mızıka ve dalgalanan sancaklar eşliğinde at oynatan generaller, düzgün sıralar oluşturup pırıltılı giysiler içinde geçit yapan askerler olarak değil, gerçek yüzüyle görüyorsunuz: Kan, acı ve ölüm olarak."
.
.
.
Savaşın gerçek yüzünü mükemmel anlatan eser:
1853 - 1856 Kırım Savaşı'nda savaşa subay olarak katılan Tolstoy bu döneme dair izlenimlerini Sivastopol'da yaşanan Rus - Fransız savaşını anlatıyor. Kitaptaki karakter Sivastopol'a gidip vatanını korumak icin gidiyor fakat savaş alanına girince isler değişiyor gördükleri karşında ölüm korku vs. derken kendini sorgulamaya başlıyor ben korkağın teki miyim vs gibi sorular vs soruyor. Betimlemelerle birlesince birden kendinize şu soruyu sorabiliyorsunuz acaba ayni durumda ben olsam ne yapardım nasıl tepki verirdim gibi sorulara yanıt arıyorsunuz. Tarihi bir yanı var tarih sevmeyen biriyseniz sikilma ihtimaliniz çok yüksek.
SivastopolLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,225 okunma
Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu, Yunan bağımsızlığına dair anlaşmalarının parçası olarak Osmanlı'nın Tuna prenslikar üzerinde uzlaştı: Rusya, donanmasını Kırım'a yerleştirecek ama Avrupa emellerinden vazgeçecekti. Fakat 1853 Temmuz'unda, Çar 1. Nikolay Fransa ve Britanya'nın (Müslümanları korumak için uğraşmalarına rağmen) asla ortak harekete geçmeyeceklerini düşünerek risk aldı ve saldırıya geçti. Yanılmıştı: Fransız ve İngiliz birlikleri kısa sürede Çanakkale Boğazı'na vardı ve desteği alan Osmanlılar ekimde savaş ilan ettiler. 1854'te aralarına katılan Avusturya, Rusya'yı geri çekilmeye zorladı. Binlerce asker koleradan öldükten ve dolambaçlı şekilde Balaklava'ya vardıktan sonra Fransa ve Britanya Sivastopol'daki deniz üssünü zorladı: Rus donanması çatışmaya girmeden kaçtı.
Bu, ilk medya savaşıydı: Fotoğraf ve telgraf rüşdünü ispatladı. felaketle sonuçlanan yanlış kararlar kısa sürede Londra'ya bildiriliyordu. Britanya'nın şairi Tennyson, meşhur fiyaskoyu eleştirmek için "Hafif Tugayın Yükü"nü (The Charge of the Light Brigade) yazdı. Ayrıca modern hemşirelik de Florence Nightingale ve Mary Seacole ile burada başladı.
Avrupa'da Ateizmin Yükselişi
Ateizm, Tanrı'ya özel vurgu yaparak doğaüstü varlıkların varlığını reddeden bir inanç sistemidir. Ateistler bunun yerine dünya görüşlerini bilim, mantık ve insanların sorunlarını kendi başlarına çözmeleri gerektiği inancıyla tanımlarlar. Ateizmin temel ilkeleri binlerce yıldır var, ancak ateizm
“Savaşı bando, mızıka ve dalgalanan sancaklar
eşliğinde at oynatan generaller, düzgün
sıralar oluşturup pırıltılı giysiler içinde geçit
yapan askerler olarak değil, gerçek yüzüyle
görüyorsunuz: Kan, acı ve ölüm olarak” (s.11).
Bu yıl içerisinde savaşın yıkıcılığını, doğaya, insan ve toplumlara verdiği zararı Leonid Andreyev’in “