Ama iyisi mi ben size geçen yıl tanıştığım başka birinin öyküsünü anlatayım. Çok tuhaf, sık rastlanmayan bir olay geçmişti başından. İdam edilecek öteki mahkûmlarla birlikte onu da idam sehpasına çıkarmışlar. Siyasi bir suçu nedeniyle kurşuna dizilerek idam edileceği kararı okunmuş kendisine. Yirmi dakika sonra da bağışlandığı, ölüm cezasının
Uçakta sarışın bir kadınla bir avukat yan yana düşer. Avukat vakit geçirmek için kimin genel kültürü daha iyi oyunu oynamayı teklif eder. Kadın aldırmaz. Bunun üzerine, "Her bilemediğiniz soru için siz bana beş dolar verin, ben her bilemediğim sorunuz için size elli dolar vereyim," der. Kadın kabul eder.
"Peki," der avukat, "Dünyanın güneşe uzaklığı ne kadardır?"
Kadın yanıt vermez, çantasından çıkardığı beş doları uzatır. Sıra ondadır:
"Dağa üç ayakla tırmanıp dört ayakla inen nedir?" Avukat düşünür, düşünür ama bulamaz. Elli dolar çıkarıp kadına uzatır. Sarışın, tek söz etmeden parayı çantasına koyar.
Avukat, "Dur bir dakika," der. "Yanıt neydi?"
Kadın avukata beş dolar uzatır.”
Kitaptaki en çok beğendiğim fıkra buydu
Olmayacak şeyler üzerine neden soru soruyorsunuz bana?
Bu Tanrı’nın işi, ben nereden bilebilirim?...Filancanın yaşamasına, filancanın yaşamamasına karar vermek hakkını bana kim verdi?
.... eğer her şey sizin elinizde olsaydı, yani birilerinin yaşaması ya da ölmesi, diyelim Lujin’in yaşaması ve alçaklıklarına devam etmesi ya da Katerina İvanovna’nın ölmesi size bırakılmış olsaydı, nasıl bir karar verirdiniz? Bunlardan hangisi ölmeli size göre? Evet, soruyorum.
Albert Camus, yegâne ciddi soru, kişinin kendisini öldürüp öldürmeyeceğidir, diye yazdı.
Tom Robbins, yegâne ciddi soru, zamanın bir başlangıcı ve sonu olup olmadığıdır, diye yazdı.
Belliki Camus ters tarafından kalkmıştı. Robbins ise saatin alarmını kurmayı unutmuş olmalı.
Sadece tek bir ciddi soru var. O da şu:
Aşkı kalıcı kılmayı kim biliyor?
Bana bunun yanıtını verin, ben de size kendinizi öldürüp öldürmeyeceğinizi söyleyeyim.
Bana bunun yanıtını verin, ben de zamanın başlangıcı ve sonu konusunda içinizi rahatlatayım.
Bana bunun yanıtını verin, ben de size Ay’ın amacını açıklayayım.
.
Avukatlarda BİLE meslek etiği vardır. Örneğin bir müşteri 300 dolarlık hizmet için yanlışlıkla 400 dolarlık çek yazarsa hemen şu etik soru gündeme gelecektir: Çeki alan avukat ortağına durumu haber vermeli midir, vermemeli midir?
Defterlerin büyük çoğunluğunda soru eki -mi'ler bitişik yazılırdı, Türkçe öğretmenlerinin büyük çoğunluğu soru eklerinin ayrı yazılacağını ne yazık ki öğretememişti.
Sen.
Makinenin başındaki adam, atölyedeki adam.
Yarın sana su boruları ve yemek kapları yapmayı bırakıp
miğferler ve mitralyözler yapmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!
Sen.
Tezgâhın ardındaki kız ve büroda çalışan kız.
Yarın sana el bombalarını doldurmanı ve keskin nişancı tüfeklerine dürbün takmanı emrederlerse,
yapacağın
İşte Avrupa ve Amerika gibi teknolojide en modern ülkelerin durumu: Kaybolan onur ve namuslar, zina sonucu yapılan kürtaj cinayetleri, intiharlar!... Burada size içtenlikle bir soru sormak istiyorum:
Allah'a itaati geri kalmışlık olarak adlandırabilir misiniz? Eğer böyleyse biz iftiharla ve şerefle gericiyiz deriz.