Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beni yarım bırakırken Söyle sen tam oldun mu? Sana tek bir sorum var. Aradığını buldun mu?
KLİMA
-Önüne bak lan! -Bakıyordum. -Ha bakıyordun ve bile bile çekilmedin yani yolumdan, öyle mi? -Yolumdan? Yada neyse boş ver ya. Öyle öyle. -Kabul de ediyor bak sen, öyleli böyleli konuşma bak benim asabımı bozma! -Bak dostum. Işıkların orada polisler duruyor. Burada bir arbede çıkartma öğlen sıcağında durduk yere. Ayarla navigasyonunu devam et yoluna. -Oğlum polis gelse ne olur? Sen neyine güveniyorsun da gider yapıyorsun bize? -Favori sorum da geldiğine göre bana müsade. Bak olay çıkacak, e çarşının ortasındayız yani demek istiyorum ki illa alacaklar karakola bizi iki saat dikecekler ayakta. Zaten klima da yok. -Klima da yokmuş. Aklı sıra bize ben karakola çok girip çıkıyorum ayağı yapıyor çakal. -Evet çok girip çıkıyorum, doğrudur. Ama benimki iş gereği. -Polis misin? -Polis olsam, ne diye polisten korkayım acaba? Gerçi sosyal bir devlette korkmam gerekirdi de neyse. -E nesin ya kardeş? -Defterdarım. -O ne iş yapıyor ki karakolda? Karakoldaysa o da polistir yani, bizi istesen tutuklayamaz mısın? -Yok benim sadece deftere isimlerinizi yazıp, aranızdaki en çok konuşanların isimlerinin yanına çarpı atma yetkim var. Mesela gidince sana üç çarpı atacağım. -Memur bey yapmayın, etmeyin biz bilemedik. Baştan deseydiniz. Kusurumuza bakmayın lütfen. -Olmaz öyle. Hiçbir şey yoksa bile bir memurun vaktini çaldınız. -Yemin ederiz, bir daha olmayacak polis bey. -Yok yok. Öyle kolay sıyıramazsınız. Haftaya velileriniz gelecek. Özellikle seninkiler kesin gelecek. -Tabii efendim nasıl buyurursanız da şimdi yaşlı başlı insanlar. Bu sıcakta Allah korusun. -Peki bizleri sizin gibi denyolardan kim koruyacak? -…
Reklam
Küçük bir sorum var...
Selam bu uygulamada yeniyim burası kitap satın alma uygulaması mı yoksa okuma uygulaması mı? Biraz şncelerdim açıkçası çok karışık geldi.
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Dr. Heinrich Georg Baum.
Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve Atsız'ın serbest bırakılması için “bütün imkânlarınızı ve teşebbüslerinizi adalet, insaniyet ve Türk-Alman dostluğu namına rica ederim." cümleleriyle dilekçesini bitiriyor. Georg Baum'un Cumhurbaşkanı'na gönderdiği 20.11.1973 tarihli dilekçedeki “Benim size sorum şudur ki ihtiyar, kimsesiz ve hasta olan bu zatın, keyfine ve bakımına ihtiyacı karşılığında Türkiye'nin mahut hapishanelerinden birinde muhakkak ölümüne bırakılması sizin vicdanınızı sıkmaz mı?" cümlesi dikkat çekicidir.
Basit bir sorum var: Kimi seviyorsun? Kahramanın kim? Herkesten çok kime hayransın?
Reklam
Çoğu zaman, öngörülen sakin(ler)in duygularından kuş- ku duyacak denli kendi tasarım güçlerine güveniyorlardı. Sonuçta, saygı, özen kılıcının iki keskin tarafından biridir, diğeri ise baskıdır. İlgisizlik ve küçümseme iki engeldir; çok sayıda ciddi etik niyet gelip bunlara çarpıp başarısızlığa uğra- mıştır; ahlaki ben'lerin bu engellerin arasından kazasız belasız geçebilmesi için uyanık olmak ve denizcilik becerisi gerekir. Şunu da belirtmeden geçmemeli ki, ahlak -Öteki'nin sorum- luluğunun dikte ettiği ve bir kez üstlenildiğinde eyleme geçi- len bu Fürsein-, bütün etkileyici görünümlerine ve karmaşa- larına, pusularına ve ihanet dolu sapmalarına rağmen, Homo Faber için sipariş üzerine yapılmıştı.
Aramızda hâlâ o yazılamayan, bulunamayan cümle var çünkü. O günlerde, bazı sözcüklerin gerçek yerlerini bulup bulamayacaklarını sormuştum kendime. Bu günlerde, bu soruyu bir kez daha sorma gereksinimini duyuyorum. Sorum şimdilik yanıtsız. Zamana bir kez inanmaktan yanayım ama. Zamana, o ertelemeler için bir kez daha inanmaktan, tutunmaktan, beni ben yapan tüm aldanmalarımla, yalanlarımla, kaçışlarımla, kendime kapanışlarımla inanmaktan yana...
İçinizden hiçbirinize ait hissedemiyorum Davanıza davam diyemiyorum Bilemiyorum, sorun bende mi? Ne yapsam kendimi? Anlatsam derdimi Yarından umudum yok Aslında sorum çok ve cevaplar sayfalar dolusu önümde Ne kadar görmek istesem de gözümle Her yer karanlık..
arkadaslar bi sorum olacakti simdi hidirellez seyleri var ya ben tuz yedim ama hala uyuyamadim akdhkahdjahe ve tuz yedikten sonra konuşmamak gerekiyor dediler?? bilen bir kisi beni bilgilendirebilir mi tesekkurler
Reklam
Neml Suresi'nin 88. ayeti bak ne diyor: 'Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır.' "Dağların hareket içinde olduklarını, kıtaların sürekli birbirine yaklaşmakta veya uzaklaşmakta olduklarını anlatmak için, yakın zamanlarda ne kadar bilimsel kitap yayınlandı, biliyor musun?" Şimdi sana soruyorum: Elinin altındaki bir tek kitabı okumak zahmetine bile katlanamayan insanoğlu, binlerce cilt dolusu bir kütüphaneye adımını atar mıydı?" "İkinci sorum da şu: Binbeşyüz sene öncesinin cahil Arap insanına, tektonik hareketlerden bahsetseydin, sana inanırlar veya seni anlarlar mıydı? "Onlara, gözle görülmeyen bazı yaratıkların insan vücuduna girdiğini ve bu canlıların hastalık yaptığını söyleseydin, tepkileri ne olurdu? Gözle görülmeyecek kadar ufak canlıları, o günün insanına nasıl anlatacaktın?”
H i ç k i ms e sorumlu değildir, varoluşundan, şu ve şu yapıda oluşundan, bu koşullarda, bu ortamda oluşundan. Varlığın yazgısallığı, var olmuş ve var olacak olan her şeyin yazgısallığından ko panlamaz. Kendine ait bir niyetin, bir istencin, bir amacın sonucu d e ğ i l d i r o; onunla bir “ insan ideali” ne ya da bir “mutluluk ideali” ne ya da bir “ ahlaksallık ideali” ne ulaşma denemesi yapılıyor d e ğ i l d i r , — onun varlığını herhangi bir amaca a r m a ğ a n e tme k istemek saçmadır. “Amaç” kavramını biz uydurduk: gerçeklikte y o k t u r amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait tir, bütünün içinde v a r d ı r , — bizim varlığımızı yargıla yabilecek, ölçebilecek, kıyaslayabilecek, mahkûm edebilecek bir şey yoktur... Z a t e n , b ü t ü n ü n d ı ş ı n d a h i ç bi r ş ey y o k t u r ! — Hiç kimsenin daha fazla sorum lu kılınamayacağı, var olma tarzının bir causa prima’ya9 da yandırılamayacağı, dünyanın ne bilinç ne de “ tin” olarak bir birlik oluşturduğu, i ş t e b u d u r i l k b ü y ü k ö z g ü r l e ş m e , — ancak böylelikle yeniden kurulmuştur, oluşun m a s u m i y e t i . . . “Tanrı” kavramı şimdiye ka dar, varoluşa karşı en büyük i t i r a z d ı . . . Tanrıyı yadsı yoruz, tanrıya karşı sorumlu olmayı yadsıyoruz: ancak b ö y l e l i k l e kurtarıyoruz dünyayı. —
Sayfa 41
Gözlerinde korkuyu görüyorum, çünkü sorum seni derinden vuruyor.
Merhaba 1K Ailesi.
Öğretmenlik yapan arkadaşlara bir sorum olacaktı. Bir rica da diyebiliriz. Köy okulunda olan, okulunda kitap kırtasiye ihtiyacı olan var mı. Yardımcı olmak istiyorum. Ben kitap okurken hayallere dalıyorum. Umut dolu oluyorum. Bu yüzden çocuklarında kalbine dokunmak, onların yeni hayallere, yeni başlangıçlara, yeni düşüncelere gitmeleri için yardımcı olmak istiyorum. Yorumlarda buluşmak dileğiyle. Sevgiler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.