Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Varlık ,hiçlik , ölüm
Benim Ölümüm [Ma mort] Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
“Ey edeb arayan! Kıyl ü kaal, yani boş söz hâtıra neler getirir.. Yalnız şunu iyi bil ki hâl olmadıkça kaslin faydası olmaz.. Ey gönül arayan! Gönlünde geçici olan bir şeyin karargahını kurma. Muhabbeti ilahiyye karargahını kur. O vakit kalbin Arşullah olur. Şunu iyi bilki Hak, hidayetini, kendine muhabbet edene verir. Sev… sevil! “ Kim ki benim içün olur, ben de onun içün olurum” buyrulmuştur. Hadisat senin kalbini kırmışsa üzülme. Hudâ onu mahsus kırdırtmıştır, kendini bulunsun içün… “ Ben kırık kalplerdeyim” diye adresi Sübhânisini resmen ilan etmemiş midir? Allah için çekilen gamın, aynı sürur olduğunu bil. Şuna çok dikkat et Allah’ı yalnız ağzınla rezzak tanıma. Halinle de Allah’ın rezzak olduğunu göster. İşin kışrında gezen, okumayı, bilmek zanneden, ağzı ile Allah rezzak’tır der, haliyle zalime kulluk eder. Elini açıp Hakk’a yalvarıyorsun, eleminden kurtulmak, emeline nail olmak için Niyazi ediyorsun. Duanın çabuk kabul olunmasını istersen kalbini hakkın dostunun kalbine bağla. Sakın Allah dostunu incitme Sev de seni Sarây-ı lamekanat çıkarsınlar.”
Sayfa 145
Reklam
Efendimizin Bazı Özellikleri
Hz. Ali der ki: "Allah Resûlü, etrafındakilere karşı daima güleçti. Güzel huylu idi. Esirgemesi, bağışlaması çoktu. Asla katı kalpli, acı dilli değildi. (Insanları üzen ve kıran söz söylemezdi) Kimseyle kavga etmez, bağırıp çağırmazdı. Kötü söz söylemezdi. Kimseyi ayıplamazdı. Cimri değildi. Hoşlanmadığı şeyi görmezlikten gelirdi. Umutlu insanı, umutsuzluğa düşürmezdi. Hoşlanmadığı şey hakkında susardı. Şu üç şeyi asla yapmazdı: Kimseyle çekişmez, Çok konuşmaz, Faydasız, boş şeylerle uğraşmazdı. Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz, ayıplamazdı. Hiç kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmazdı. Kimseye, hakkında hayırlı ve sevaplı olmayan bir söz söylemezdi. Konuşurken, yanında bulunanlar başlarına kuş konmuş gibi sessiz ve hareketsiz dururlardı. Sözünü biti- rip sustuktan sonra (onlar) söylemek istediklerini söylerlerdi. Fakat, Onun yanında asla tartışmaz ve kavga etmezlerdi. Sohbetinde bulunanlar, (o an) bir şeye gülerlerse, O da onlara uyarak gülerdi. Bir şeye hayret ederlerse, O da onlara uyarak hayretini ifade ederdi. Yanına gelen gariplerin ve yabancıların kaba, katı ve kırıcı konuşmalarına, sorularına (kızmadan) katlanırdı. Gerçek dışı övmeyi kabul etmezdi. Hakka saygısızlık etmedikçe kimsenin sözünü kesmezdi. Hakka saygısızlık edince de ya o kimseyi konuşmaktan alıkoyup sözünü keserdi, ya da o yerden kalkıp giderdi."
Fahreddin er-Râzî (ra) der ki: “Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin! Onun bu sözünü duyunca; “İşte bu söz Asr sûresinin mânasını izah etmektedir.” dedim. Aslında insana verilen ömür güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir. Eğer bunu ziyan eder veya yanlış yere harcarsa insanın hüsranına sebep olur.” (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 81)
Sayfa 224 - Asr Suresi
127 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Acımak... Reşat Nuri Güntekin'in okuduğum ilk eseri olan bu kitapta bir köy okulunda öğretmenlik yapan Zehra ile tanışıyoruz. Okulu, öğrencileri için elinden geleni yapan ancak iş yaramaz öğrencilere gelince değişip; onlarla empati kurma, onları dinleme ve onlara acıma gibi duygularından tamamen uzak biri olan Zehra öğretmen, hayatının en büyük dersini alıyor belki de. Doğru bildiklerinin aslında birer yalnış olduğunu, inandıklarının birer yalan olduğunu acı bir şekilde öğreniyor.. Ve pişman oluyor ama ne yazık ki son pişmanlık fayda etmez. Hani Mevlana der ya; "Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gibi. Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin." Bu söz kitabın konusunu hemen hemen çok güzel bir şekilde özetlemiş diyebilirim. Ve herkesin ön yargılı olmadan önce bu sözü aklına getirmesini isterim. Çünkü kitap ön yargılar üzerinden kayıp giden bir çöküşün hikayesini ele alıyor. Aslında kitabı birkaç güne yayacaktım sonra kitabın ve bugünün bir anlamı olduğu için bugün bitirmek ve incelemesini girmek istedim.. Son olarak kitabı okurken hiç sıkılmadım çok güzel bir kitap, beğendim. Okumanızı tavsiye ederim. :)
Acımak
AcımakReşat Nuri Güntekin · İnkılap Kitabevi · 200239,3bin okunma
184 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
O kadar güzel bir kitapsın ki sen... 25 yaşında Dostoyevski'nin böyle bir kitap yazmış olmasını hayretle karşıladım. Kitap kâtip Makar Devuşkin ile Varvara Alekseyevna'nın mektuplaşmalarından oluşur. Nisan ve eylül ayları arasında geçer mektuplaşmalar. Yoksulluğu son demine kadar hissettim diyebilirim. Özellikle Devuşkin'in çizmeleri ile olan sıkıntısı beni çok üzdü. İnsanlar ne der diye düşünmekten kendi hayatının tadını çıkaramadı. Bence Devuşkin kişilik olarak çok fedakar bir insan. Alekseyevna( Devuşkin'in güvercini) mutlu olsun, zorluk yaşamasın diye her şeyi yapmaya hazır. Aralarında yaşadıkları ilişki o kadar güzel ki, insan okurken heyecanlanıyor. Kitabın heyecanlandıran kısımları dışında geri kalan kısmı çok hüzünlü, çokça yüreğimizi buruyor. Aynı hissi Gogol'un Palto isimli kitabında da hissetmiştim. Aslında Devuşkin'in hayata tutunma sebebi Varvara. Onun sevgisi ve aşkı ile yeterince mutlu oluyor. İnsanların onları küçümseyeceklerini düşünmeleri bile insanı üzüyor. Çünkü o duyguyu Dostoyevski çok iyi veriyor. Beni her kitabı okuduktan sonra o kadar doyuruyor ki, söyleyecek söz bırakmıyor. Mutlaka okuyun mutlaka.
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202362bin okunma
Reklam
Bak” dedim ve ona şu hikâyeyi anlattım: “Bir inek düşün; ne dünün anlamı var onun için ne de yarının. Sabahtan akşama kadar yiyor, içiyor, sindiriyor, dinleniyor, ertesi gün yine aynı şeyleri yapıyor. O ana bağlı olarak yaşıyor. Ne hüzün var, ne merak, ne kaygı, ne de can sıkıntısı. Sorsan ineğe, desen ki, ‘Niye bana mutluluğundan söz etmiyorsun da öylece bakıp duruyorsun?’, sana der ki: ‘Ne söyleyeceğimi hep unutuyorum.’ Sonra bu cevabı da unutur ve sessizliğe gömülür.” Kız altdudağını büktü: “Aman ne ilginçmiş” dedi. “Bu mu felsefe dediğiniz?” “Evet” dedim. “Kim söylemiş bunu?” Nietzsche
Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman Generale :-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var , der. ”Kadınlar hayatta en çok ne ister?” budur bilmek istediğim Bu sorunun yanıtını getir kurtar kelleni der. General sorar soruşturur bu çetin sorunun yanıtını aramaya başlar ve Kafdağı'ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir. Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı bulur ve sorar: -Kadınlar hayatta en çok ne ister? Korkunç cadı yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur cinsten değil -Evlen benimle! O zaman öğrenirsin ancak istediğini Bu ölümcül teklifi kabul eder General ve doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşit'e ve : -Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister!. Harun Reşit Generalin hayatını bağışlar, ancak General cadıya da evlenmek için söz vermiştir. Neyse evlenirler. İlk gece General bir bakar ki , o korkunç cadı dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş karanlık odada Konuşur cadı: - Benim kaderim böyle Günün sadece yarısı güzel olabilirim, diğer yarısı çirkinim, der. Ne dersin? Geceleri seninleyken mi güzel olayım, yoksa sen gündüzleri dışarıdayken mi? .. General düşünür ve: - Sen bilirsin kararı kendin ver, der. İşte o an korkunç cadı sonsuza dek güzel bir kadın olarak kalır.
Türkçe
YAZI VE DİL DEVRİMİ'NİN EN BÜYÜK NEDENİ AŞAĞIDAKİ ŞU İKİ DÖRTLÜKTEN RAHATLIKLA ANLAYABİLİYORUZ ASLINDA 17.Yüzyıl Halk edebiyatçılardan Karacaoğlan'ın yazdıkları: ''Nedendir de kömür gözlüm nedendir ? Şu geceki benim uyumadığım Çetin derler ayrılığın derdini Ayrılık derdine doyamadığım'' Yukarıda ki dörtlük 16.ve 17. yüzyılda yazılmış ve günümzde rahatlıkla okunabiliyorken Aynı dönemlerde yazılmış Arapça Farsça ağırlıklı bir dörtlük yazan Nefi'nin çok sadece yazılmış bir örneğini verelim. ''Girdi miftâh-ı der-i günc-i ma'ânî elime Âleme bezz-i gevher eylesem itlâf değil Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil'' Günümüz de bunu anlayabilecek kaç insan mevcuttur acaba ? Mesele yazı değil tamamen dil meselesidir.Önceleri Türkçe olarak adlandırılan dil zamanla Arapça ve Farsça'nın hücumuna uğraması sonucu Osmanlıca olarak adlandırılmak zorunda kalmış ve sanki yeni bir dil gibi davranılmış. Türkçe, Osmanlı'da artık sadece halkın konuşma dili olarak bırakılmış ve çok uzun süre uyku haline geçmiş. Ve 1928'de yeniden Mustafa Kemal'in uzun çalışmaları ve kurulan heyetler ile Türkçe uyandırılmıştır. Bugün de dilimize Batı dillerinden bir tecavüz söz konusu belki de 50 sene sonra Türkçe yeniden bir uyku dönemine geçebilir. Türkçe'ne sahip çık.
160 syf.
10/10 puan verdi
Kişisel gelişim kitabı okumuşsunuzdur mutlaka, peki kişisel değişim kitabı okudunuz mu hiç? Gelişim ve değişim. Birbirine benzer ama temelinde iki farklı kavram. Gelişim var olanın üstüne katmak, değişim ise var olandan bağımsız yeni bir şeye dönüştürmek. Bu kitap bir ademoğlunun değişimini anlatan bir anlatı kitabı. Bir kere öncelikle şunu
`Ben’e Yolculuk
`Ben’e YolculukÖzgür Baykut · Sola Unitas · 202233 okunma
Reklam
384 syf.
10/10 puan verdi
*Dilimiz Kimliğimizdir: Dilimize Sahip Çıkalım!*
Türk Einstein'ı, bilim âşığı, ilim-irfan adamı, Türkçe öğretim savaşçısı, Dünya'nın en genç profesörü ve daha niceleri... Evet, yazdığım ve daha yazamadığım bu nice sıfatlar Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'na ait. Sinanoğlu, kitabının girişine çok değerli cümlelerle başlıyor. "Akla ne işle uğraşacağını Gönül öğretir, Gönül
Bye Bye Türkçe
Bye Bye TürkçeOktay Sinanoğlu · Bilim & Gönül Yayınevi · 20194,919 okunma
Bu mu felsefe dediğiniz?
Bir inek düşün; ne dünün anlamı var onun için ne de yarının. Sabahtan akşama kadar yiyor, içiyor,sindiriyor, dinleniyor, ertesi gün yine aynı şeyleri yapıyor. O ana bağlı olarak yaşıyor. Ne hüzün var, ne merak, ne kaygı, ne de can sıkıntısı.Sorsan ineğe, desen ki, ‘Niye bana mutluluğundan söz etmiyorsun da öylece bakıp duruyorsun?’, sana der ki: ‘Ne söyleyeceğimi hep unutuyorum.’ Sonra bu cevabı da unutur ve sessizliğe gömülür.” Kız altdudağını büktü: “Aman ne ilginçmiş” dedi. “Bu mu felsefe dediğiniz?”
Azrail, son söz insana der ki;
Kulağım onun (Allah’ın) sözünden başka sözlere sağırdır. O bana tatlı canımdan da tatlı candır
Sayfa 121 - 9. Cilt 17839. BeyitKitabı okuyor
375 syf.
9/10 puan verdi
Kitap, Kâbil'in Vezir Ekber Han Mahallesi'nden Emir adlı bir çocuğun hikayesini anlatmaktadır. *** Sonradan hatırlamak üzere inceleme yazdığımdan bundan sonraki kısım ipucu (spoiler, tatkaçıran, sürprizbozan) içerebilir. Kitapla ilgili daha genel bilgiler edinmek isteyenler bundan sonraki kısmı
Uçurtma Avcısı
Uçurtma AvcısıKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2021164,6bin okunma
Sade kadın değil, insan. Hür olsak der, Eşit olsak der.
Bu kadın yürek basınını o denli iyi okumuştu ki, sınıfsız toplumun kurulacağını bildiren bir aydının güven ve inancıyla söz ediyordu aşktan.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.