Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
❝Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!❞
Sayfa 248 - Otantik Kitap 1.BaskıKitabı okudu
“Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!”
Sayfa 248 - OtantikKitabı okudu
Reklam
Sükûtun da bir dili vardır....
Sessizliğin bir güç olduğu söylenir; bambaşka bir anlamda, sevilen kişinin emrinde, korkunç bir güçtür. Bekleyenin sıkıntısını artırır. Bir kişiye yaklaşmaya insanı en fazla davet eden şey, kendisini ondan ayıran şeydir; sessizlikse, aşılması en imkânsız engeldir.
Sayfa 116Kitabı okudu
Sükûtun bir parçası kuşların hem ciğer-sûz hem neş'e-âver ötüşleriymiş. Yaprakların hüzünlü titreyişleri, semanın yağmurlarla konuşan dili... Yosun tutmuş mezar taşlarının lisân-ı hâli, kayıp göz yaşının menbaı, devrik cümlelerin diz çöküşü, kelimelerin hicabı dahilmiş sükûtun sırrına... Kalabalıklar içinde yüreğin tutunduğu bir ince ses
“Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!”
Sayfa 248 - Otantik YayınlarıKitabı okudu
Sükûtun Dili
... Şeylerin hakikati sözden ibaretse, kelimelerin ilahî tınısını nasıl işiteceğiz peki? ...
Reklam
Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!
Sükûtun bir dili olsa ve efendi'nin hâlini şerh etmeye kalksa diyecek ki :Neşeliyim, zira sizi tekrar gördüm ; mahzunum, zira bir daha göremeyeceğim
"Bir kadının suya değiyor ayakları İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı" Bazen ansızın beliren şiir susuzluğumu dindirdiğim mısralardan biridir. Dudaklarımı dayadığım bir kaç kelime nedeninin bilmediğim bir şekilde rahatlatır beni. Bu defa düşünmek istedim nedenini. Orhan Veliyi pek sevmem itiraf edeyim. Ama neden onun iki mısraı bu
Susarız; zîra çok defâ düşüncemizin âfet kesilmiş dehşetine denk olan ifâde, söz değil sükûttur. İşte bu içli bu şuurlu sükût hengâmesinde bir zaman gelir ki mâzî, içtiği afyonlu şerbetin tesîrinden kurtulan bir sarhoş gibi, yavaş yavaş uyanarak, bize sırlrını, mâcerâlarını, yılların ardına gizlenmiş aziz hâtıralarını, sükûtun dilsiz dili ile anlatmaya başlar.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Saate bakarken üşüyor insan. Rüzgarın dilini anlamaya çalışıyorum, yağmur damlaları tercüman olmaya çalışıyor. Yeni Caminin kubbesiyle gökkube aynı renk. Kurşun rengi kulak çınlaması gibi ağırlaşıyor, ruhun derinlerinde rezonansını buluyor. Sükûtun başladığı yere kadar uzanıyor hudutları. Farkına varamadığımın farkına varıyorum. Farkına
Susarız; zira çok defa düşüncemizin âfet kesilmiş dehşetine denk olan ifade, söz değil sükûttur. İşte bu içli bu şuurlu sükût hengâmesinde bir zaman gelir ki mazi, içtiği afyonlu şerbetin tesirinden kurtulan bir sarhoş gibi, yavaş yavaş uyanarak, bize sırlarını, maceralarını, yılların ardına gizlenmiş aziz hatıralarım, sükûtun dilsiz dili ile anlatmaya başlar. Hüzün sandığımız zevklerimiz, zevk namına giriştiğimiz hazin cüretlerimiz, kırılışların içimize hız veren uyandırıcı kudreti, masum yorgunluklarımız, buhranla biten teşebbüslerimiz, çile örtüsüne sarılmış hazlarımız, feragatlerin, evvelce ham bir meyve gibi kekremsi gelen, fakat senelerin şefkatinde ısınıp olgunlaşan tadları, içimize hazlarını, bölük bölük olmuş hikâyelerini nakş edip geçmiş günlerimiz, nereden sızdığı belli olmayan bir ışık, nereden gönderildiği belli olmayan bir elçinin eliyle uyandırılarak gönlümüzün mahşerinden gelip geçmeye başlar. O zaman zan ederiz ki mazinin ihtiyar hançeresi, bize kısılmış sesinden yalnız bir ömrün ufalanmış, tozlaşmış, vüzuhunu, mahiyetini değiştirmiş sesini dinletip çekilecektir.
Herşeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!
Sayfa 248 - Otantik Kitap, 1. Baskı, Nisan 2021Kitabı okudu
Şu karşı duvardaki çini fırına girdiğinde Hz. Musa gibi ateşi tutup ağzına götürmüştü. Bu yüzden mavi ile yeşili konuşurken dili tutuk. Mavi ile yeşil arasında incelen bir lisan turkuaz. Sükûtun incelttiği bir lehçe-i nâz.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.