Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Taşlanası varlıklar!!!
Greenwich Village'da çok sayıda eşcinsel göreceğiniz söylenir hep, oysa o gün benim gözüme takılanlar hep kısırlar oldu. Bunlar benim gibi insanlardı - kimseden sevgi istememeye benim kadar alışkın, arzu edebilecekleri hemen her şeyin muhtemel bir bubi tuzağı olacağından benim kadar emin. Pek eğlenceli bir fikrim vardı. Bir gün biz kısırlar, hep birlikte kabuklarımızdan çıkıp sokaklarda yürüyecektik. Geçidin en önünde yürüyenlerimizin hangi pankartı taşıması gerektiğine bile karar vermiştim. Beşinci Cadde'nin bir kenarından öbür kenarına uzanacak genişlikteki bir pankartta, bir buçuk metre yüksekliğinde harflerle tek bir İngilizce kelime yazacaktı: EGREGIOUS. Çoğu insan bu sözcüğün, berbat, işitilmedik, affedilmez gibi manalara geldiğini düşünür. Halbuki bundan çok daha ilginç bir hikayesi vardır. "Sürüden ayrı" demektir. Düşünebiliyor musunuz ... sürüden ayrılmış binlerce insan.
Sayfa 149 - Can Çağdaş YayınlarıKitabı okudu
Hepimiz sürüden ayrı olmak isteriz. Hepimiz kendimizi eşsiz olarak görürüz. Bu yüzden kendini kurban olarak sunarsın ve korktuğun da kaybetmek ve sürüye iade edilmektir.
Reklam
Marka giyinmenin hususi değil umumi bir şey olduğunu; marka ve imzanın iki ayrı zihniyeti temsil ettiğini söylesem. Zevki olanların terzisi olduğunu desem. Terziler birer sanatkardır ve imzaları vardır değil mi? Oysa marka kolektif bir çabanın ürünüdür. Aslına bakarsan o da bir nevi konfeksiyon. Marka sahibi şirket, markalı pantolonu giyen erkeği veya marka parfüm sürünen kadını bütün dünyadan devşirdiği sürüsüne katıyor. Kovboyların sığırları damgalaması gibi. Marka hegemonik bir şey. İnsanlar makineye nasıl güle-oynaya teslim olmuş ise markaya da öyle tapıyor. Bu tam bir mistifikasyon. Marka giyerek sürüden ayrıldığını sanıyorsun. Farkı farkedin, diyorsun. Heyhat! Bu aldanışın daniskası. Gerçekte sen de bu markanın bir neferi oluyorsun.
Sayfa 98
"İkimiz de sürüden ayrı düşmüş hayvanlardık."
Sayfa 757Kitabı okudu
AYAKLAR Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden, Ayakları dışarda örtüden. Ölmüş herkes gibi ölen insan, Yalnız ayaklar kalmış yaşayan. Ardından ölüme düşen başın İki kardeş bakakalmış şaşkın. Burada ansızın susup kamış Koyunları başıboş bırakmış. Der ki, bu ayakları görenler, Başım değilmiş düşünen meğer, Ayaklarım, az gide uz gide, Ayaklarım, ümitler peşinde! Yolcu ölmüş; işte ayaklar hür! Yolcu ölmüş; ayaklar düşünür .
Tanrı sürüden ayrı düşen koyunu kendi kaderine bırakmış, bu arada kötü bir canavar da onunla ağıl arasında durmuş, üstüne atılıp parçalamak için fırsat kollamaktaydı.
Sayfa 127 - Yason YayınlarıKitabı okudu
Reklam
«İnsan ayrı olmanın, sürüden birkaç adımcık bile önde olmanın korkusunu, ancak toplumla kaynaşma isteğinin ne denli güçlü olduğunun bilincine varırsa anlar. Bazen herkesten ayrı olmanın doğurduğu bu korku, toplumdan ayrılan kişinin kafasında, onu korkutan sıradan tehlikelere dönüşür.»
Sayfa 21
Marka giymenin hususi değil umumi bir şey olduğunu; marka ve imzanın iki ayrı zihniyeti temsil ettiğini söylesem. Zevki olanların ter­zisi olduğunu desem. Terziler birer sanatkardır ve im­zaları vardır değil mi? Oysa marka kolektif bir çabanın ürünüdür. Aslına bakarsan o da bir nevi konfeksiyon. Marka sahibi şirket, markalı pantalonu giyen erkeği veya marka parfüm sürünen kadını bütün dünyadan devşirdiği sürüsüne katıyor. Kovboyların sığırları damgalaması gibi. Marka hegemonik bir şey. İnsanlar makineye nasıl güle-oynaya teslim olmuş ise markaya da öyle tapıyor. Bu tam bir mistifikasyon. Marka giye­ rek sürüden ayrıldığını sanıyorsun. Farkı farkedin, di­yorsun. Heyhat! Bu aldanışın daniskası. Gerçekte sen de bu markanın bir neferi oluyorsun. Oysa imza şahsi ve muhteremdir. Tektir, biriciktir. Ec­dadımız içinde bazı sanatçılar benlik davası gütme­mek için eserlerinin altına imza atmamıştır. Var olmak, kesretten kurtulup vahdete erişmektir. "Ah teslimiyet" sözü bu manadadır. Mesela dünyadaki onca minare arasında Türk minaresi bir imzadır. Uzaktan gördüğü­ nüz bir beldede Türk minaresi varsa, ecdadımız oraya bir imza ahnışhr. Marka insanların şahsiyetini siler, on-lan tek-tip yapar. İmza çeşitliliktir. Şahsiyetin muhafa­ zası, kimliğin ispatıdır. Türk minaresi milletin imzası ise her minare camiyi yapan mimarın imzasını taşır. Her caminin minaresi farklıdır.
İnsan ayrı olmanın, sürüden birkaç adımcık bile önde olmanın korkusunu, ancak toplumla kaynaşma isteğinin ne denli güçlü olduğunun bilincine varırsa anlar.
Marka ve İmza" başlıklı yazılmamış bir makaleden cümleler uçuşuyor. Marka giymenin hususi değil umumi bir şey olduğunu; marka ve imzanın iki ayrı zihniyeti temsil ettiğini söylesem. Zevki olanların ter­ zisi olduğunu desem. Terziler birer sanatkardır ve im­ zaları vardır değil mi? Oysa marka kolektif bir çabanın ürünüdür. Aslına bakarsan o da bir nevi konfeksiyon. Marka sahibi şirket, markalı pantalonu giyen erkeği veya marka parfüm sürünen kadını bütün dünyadan devşirdiği sürüsüne katıyor. Kovboyların sığırları damgalaması gibi. Marka hegemonik bir şey. İnsanlar makineye nasıl güle-oynaya teslim olmuş ise markaya da öyle tapıyor. Bu tam bir mistifikasyon. Marka giye­ rek sürüden ayrıldığını sanıyorsun. Farkı farkedin, di­ yorsun. Heyhat! Bu aldanışın daniskası. Gerçekte sen de bu markanın bir neferi oluyorsun. Oysa imza şahsi ve muhteremdir. Tektir, biriciktir. Ec­ dadımız içinde bazı sanatçılar benlik davası gütme­ mek için eserlerinin altına imza atmamıştır. Var olmak, kesretten kurtulup vahdete erişmektir. "Ah teslimiyet" sözü bu manadadır. Mesela dünyadaki onca minare arasında Türk minaresi bir imzadır. Uzaktan gördüğü­ nüz bir beldede Türk minaresi varsa, ecdadımız oraya bir imza ahnışhr. Marka insanların şahsiyetini siler, tek-tip yapar. İmza çeşitliliktir. Şahsiyetin muhafa­ zası, kimliğin ispatıdır. Türk minaresi milletin imzası ise her minare camiyi yapan mimarın imzasını taşır. Her caminin minaresi farklıdır.
242 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.