Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“…yaşamak mı istiyorum, yoksa çekip kendimi vurmak mı istiyorum emin değilim, mesela… bu yüzden her duruma hazırlıklı olarak yanımda sürekli bir tabanca taşıyorum.”
Sevgili Dost, Rejisör bir filmde rol almak isteyen genç kıza, "İki kelimeyi istediğim gibi söyleyebilirsen, sana rol verebilirim," demiş, genç kız da, "Tabii söylerim. Nedir bu iki kelime?" diye sormuştu. Rejisör, "Sadece üç kere bana, 'Gel buraya!' diyeceksin," demiş, genç kız, bundan daha kolay ne var diye düşünürken rejisör konuşmaya devam etmişti: "Birincisinde sevgilinle bir münakaşadan sonra ona artık ayrılman gerektiğini söylüyorsun o başı eğik kapıya doğru giderken, ceketinin cebinde tabanca olduğunu fark ediyorsun. Hayatına son vereceğini seziyor, birdenbire onun senin için her şey olduğunu anlıyor ve büyük bir pişmanlıkla: -Gel buraya! diyorsun. İkinci olarak, kendini küçük bir çocuğun annesi yerine koyacaksın. Çocuk dört yaşında. Sen ona bayramlık elbiselerini giydirmiş, balkonda oturmasını, hiçbir yere gitmemesini sıkı sıkıya tembih etmişsin. Sana itaat etmiyor ve sokağa fırlıyor. Tam o sırada köşede bir kamyon beliriyor ve çocuk bir anda yere düşüp çamurlara bulanıyor. Allah'tan ezilmiyor. Sen dehşet içindesin. Bir yandan Allah'a şükrederken, diğer yandan sana itaat etmediği için çocuğa son derece kızgınsın. İşte bu duygularla ona: - Gel buraya! diyorsun. Son olarak da bir tacirin karısısın. Kocan iflas etmiş. Evin dışında alacaklılar kocanı linç etmek için bekliyor. Fakat kocan, onuruna dokunan bu durum karşısında kalbine sıktığı bir kurşunla can veriyor. Sen de sokak kapısını açıp, dışarıdaki kalabalığın elebaşısına: - Gel buraya! diyorsun."
Sayfa 30
Reklam
Bunlar hep Talat'ın oyunları imiş. Hatta Talat demiş ki: -Canım, Mısır fethi olmazsa bile Cemal Paşa ya şehit olur, yahut ordusu berbat ve perişan olunca beynine bir tabanca sıkarak bizi kendinden kurtarır! Bunlar o zamanki liderler arasındaki gizli husumetleri göstermek bakımından ilgilendirici. Yalnız birinin hakikat olmasını isterdim: Keşke Enver yerine Cemal, Harbiye Nazırı olsaydı! Birinci Dünya Harbi'ne girmezdik ve batmazdık.
Bölüm 7:Geçiş Süreci ve Sunduğu Fırsatlar
Adli bilim ile ilgili gelişim süreci devam etmekteydi. Charles E. Waire Amerika'da, 1850 yılından itibaren üretilen tüm silahların kayıtlarını çıkartarak büyük bir arşivin oluşmasına katkı sağladı. Silahların üretim tarihi, kalibresi ve seri numarası gibi birçok kategoriyi listelemeyi başardı. Waire'nin tespitlerine göre, hiçbir tabanca diğeriyle benzeşmemekteydi. Böylece olay yerinde bulunan kovanlar sayesinde hangi silahtan çıktığını tespit etmek mümkündü. Amerika'daki kayıtlarını tamamladıktan sonra, arşivleme işlemine Avrupa'da üretilen silahlarla devam etti.. Waire, silahların imalatı esnasında işlenen künyeleri çıkartmak için çok iyi bir mikroskoba ihtiyaç duyuyordu. Optikçi Max Poser ile birlikte, merminin çıkış noktasını ve giriş noktasını denetlemek adına cihazlar geliştirdiler. Phillip O. Gravelle'in geliştirdiği mikro fotoğraflama tekniği sayesinde, çalışmaları mükemmelleşti. Sonra ki on yıl içinde Almanya'da elektronik mikroskop icat edildi. Bu icat ile birlikte küçük zerreleri dahi görmek mümkündü.
Herdem KitapKitabı okudu
Bir tabanca edinmek, annemi vurmak; onu boğmak… Romantik, saçma, boş düşünceler… Ama annemin saatler saati avaz avaz haykırdığını oturup işitmek de aklımın alacağı iş değildi.. .
İmge Yayınları.. Bilge KarasuKitabı okudu
...öykünün içinde bir tabanca varsa, bu tabancanın patlaması gerekir.
Sayfa 29
Reklam
Ben alışmıştım böyle tek tabanca takılmaya. Şimdi birileri tutamazdı o tabancayı. Patlar, ellerini yakar, hem onlara hem kendime zarar verirdim...
Sayfa 267 - Ahh sedef:(Kitabı okudu
Giritlinin ruhu katı, tek tabanca ve yaban, gergedan gibi…
Sayfa 20 - Can YayınlarıKitabı okudu
Sevgili Dost, Rejisör bir filmde rol almak isteyen genç kıza, "İki kelimeyi istediğim gibi söyleyebilirsen, sana rol ve­rebilirim," demiş, genç kız da, "Tabii söylerim. Nedir bu iki kelime?" diye sormuştu. Rejisör, "Sadece üç kere ba­na, 'Gel buraya!' diyeceksin," demiş, genç kız, bundan daha kolay ne var diye düşünürken rejisör konuşmaya devam etmişti: "Birincisinde sevgilinle bir münakaşadan sonra ona artık ayrılman gerektiğini söylüyorsun o başı eğik kapıya doğru giderken, ceketinin cebinde tabanca ol­duğunu fark ediyorsun. Hayatına son vereceğini sezi­yor, birdenbire onun senin için her şey olduğunu anlı­yor ve büyük bir pişmanlıkla:Gel buraya! diyorsun. İkinci olarak, kendini küçük bir çocuğun annesi yerine koyacaksın. Çocuk dört yaşında. Sen ona bay­ramlık elbiselerini giydirmiş, balkonda oturmasmı, hiç­ bir yere gitmemesini sıkı sıkıya tembih etmişsin. Sana itaat etmiyor ve sokağa fırlıyor. Tam o sırada köşede bir kamyon beliriyor ve çocuk bir anda yere düşüp ça­murlara bulanıyor. Allah'tan ezilmiyor. Sen dehşet içindesin. Bir yandan Allah'a şükrederken, diğer yan­ dan sana itaat etmediği için çocuğa son derece kızgın­sın. İşte bu duygularla ona: -Gel buraya! diyorsun. Son olarak da bir tacirin karısısın. Kocan iflas etmiş. Evin dışında alacaklılar kocanı linç etmek için bekliyor. Fakat kocan, onuruna dokunan bu durum karşısında kalbine sıktığı bir kurşunla can veriyor. Sen de sokak kapısını açıp, dışarıdaki kalabalığın ele­ başısına: -Gel buraya! diyorsun."
Uykum arasında, fare tıkırtısını andıran bir ses duydum. Bu tekdüze ses, uzun uzun sürdü. Yatağımın içinde kımıldadım ve büzüldüm. Çünkü bir yerlerden ıslak bir soğuk esmişti. Başıma yorganı çekerken, bir hışırtı, birtakım fısıltılar duydum: 'Ne kötü bir düş- diye düşündüm- Ne korkunç! Uyansam bari!" Kristal bir şeyin düşüp kırıldığını
Sayfa 293 - Yordam Edebiyat, DüşKitabı okudu
Reklam
Bu çeşit [rehin karşılığı ödünç para veren] emniyet sandıklarının depolarında korunmakta olan eşyalar korkunçtur. Bu zayıf kandil Işığında hepsi de canlıymış gibi durur. Şimdi, yağmurun camları kamçıladığı, rüzgârın bacada acı acı uluduğu şu anda, bütün bu eşyaların iniltili birtakım sesler çıkardıklarını sanır gibi oluyordum. Bu eşyalar buraya
Sayfa 290 - 291 Yordam Edebiyat, DüşKitabı okudu
Ne olursa olsun sonuç hep aynı. Ölüm...
En önden gidecekler kendilerini neyin beklediğini bilirler, onların ardından gideceklere gelince, tabanca ilk kez patladığında herkes paniğe kapılacak olursa başlarına büyük bir olasılıkla ne geleceğini hiç düşünmemek daha iyi olur, kurşun yiyerek öleceklerine, ezilerek ölürler. -- **
Sayfa 188 - Can YayınlarıKitabı okudu
Merdivenlerde ağlayan, çaresiz anneler "mavi şeytanlara" nefretlerini kusuyor, sövüyorlardı. "Erkek misiniz siz!" diye işçilere de bağırıyorlardı. "Rezil herifler, korkak köpekler, kadınlarla çocukların öldürülmesine izin veriyorsunuz!.. Küçük oğlanlar gibi sadece taş fırlatıp kaçıyorsunuz!" "Kemiğinizde kan değil çamur var, korkaklar sizi!.. Sümüklü heriflerin elinde tabanca var diye altınıza yapıyorsunuz, o şeyi ellerinden alsanıza ... bir de 'komünist' olacaksınız!"
… Sabaha karşı Muzaffer Kılıç yanına geldiğinde Mustafa Kemal Paşa tıraşını olmuş, eldivenleri elinde, tabanca kemerini kuşanmaktadır. “Hazır mıyız çocuk?”
Sayfa 209 - Kronik, 6. Baskı | Av Mevsimi, 25 Ağustos 1922Kitabı okudu
Sen ki, Kalabalıklar içinde,  Tek tabanca ve tek yürek; Peşinden sürüklemelisin kalabalıkları…
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.