Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bahtiyar'ın kabinesi, parlamento ve senato önünde yemin ediyor. Kraliyet Konseyi de kuruluyor. Şah'a artık gitmekten başka çare kalmıyor. Oyun bitti, perde kapanıyor. Gitmenin zamanı geldi. Eskiden Şah, yurtdışına çıkarken hükümet merkezinden hava alanına arabayla götürülürdü ve yolun iki yanına ellerinde bayraklarla okul çocukları
Tahran'a Doğru
Konakladığımız köylerde bizden soruyorlar, -Hara gidirsiz? Cevaben -Türkiye'ye gideceğiz, diyoruz. Onlar, Türkiye burasidir,diyorlar; biz, -Türkiye'ye burası değildir,diyoruz; Türkiye'nin hükümet merkezi evvelce İstanbul'du şimdi ise Ankara oldu, işte oraya gidiyoruz. Onlar, -Haa orası Osmanlı'dır, diyorlar.
Sayfa 379Kitabı okudu
Reklam
Geleneğe Göre Diyerek Doğru Söylemiş
Geleneğe göre, Peygamber Islamın yetmiş üç mezhep kapsadığını ve sonunda sadece bir tane kalacağını ileri sürmüştür. Yalnızca -benim bildiklerim bile beni şaşırtmaya yeter; kimi zaman, Islam üzerine ba­zı Batılı söylevler karşısında sinidenir yada bıkkınlık gösteririm. Yekpare bir bütün olarak sunulan lslam, yaşanış biçimiyle, Ceza­yir'den Kuala Lumpur'a, Tahran'dan Akra'ya kadar sonsuz değişiklik gösterir. Değişmeyen tek şey lslam karşısındaki cahilliktir.
Kardeşim yufka yürekli ve merhametliydi ama onu birkaç kez Ramazan ayında sokakta bir şeyler yerken, sigara içerken veya kız arkadaşını öperken gördüğü bazı insanları döverken görmüştüm. Örgütte lider konumunda olmama rağmen zor kullanılmasına -özellikle sivillere karşı- karşıydım. Metin'i ve arkadaşlarını ahlak polisi gibi davranarak
Sayfa 191 - Ozan Yayıncılık / 5 - Akıncılar: Bir İslamcı Militanın Tutku Dolu GünleriKitabı okudu
Şiiler'de 1978 Aralık ayı tam bir yas tutma, yürüyüş ve dövünme ayı olmuştu. Bu, İmam Hüse­yin'in şehit edildiği gün olan aşure bayramında doruk noktasına ulaşmış ve meşruiyetten yoksun bir zorba hükümdara gösterilen bağışlanmaz direncin sembolü olmuştu. Humeyni halka o ayın bir intikam ve kan seli ayı olacağını vaat etmişti. Şehit sayısını
Ben çalkaladıkça, onlar da ister istemez birbirleriyle yer değiştiriyorlardı tabii. Başka bir deyişle, dünyanın düzeni dediğimiz düzen benim odamda, insanın başını döndüren korkunç bir hızla altüst oluyordu. Şam, hurmaların gölgesinden kalkarak, sarı sarı yankılanan tef ve zil sesleri eşliğinde Bulgaristan'a gidiyordu sözgelimi; Sofya gürültüyle doğrulup parklarından yükselen ıhlamur kokularını döke saça çöllere iniyor, Budapeşte kartpostallarda gördüğüm hareketli heykelleriyle birlikte Istanbul semalarından geçip Ortadoğu'ya yerleşiyor, Kahire piramitlerini kucaklayıp Moskova'ya taşınıyor, Tahran da âsâsına yaslanarak ayağa kalkıp siyah peçeli devasa bir karanlık halinde, dağların ve vadilerin arasından anlaşılmaz bir telaşla Ankara'nın ışıklarına doğru yürüyordu
Reklam
Stalin Tahran, Yalta ve Potsdam konferanslarında Amerikalı ve İngilizlere bunların geri verilmelerini kabul ettirdiği için 1945 senesinin Ekim ayına kadar Türk asıllılar da dahil, bu talihsiz insanlar özel trenlerle Rus ve İngiliz Amerikan askeri konvoyları nezaretinde Rusya'ya doğru sevk edilmeye başlandılardı. Bunların arasında kendilerini trenlerden atarak intihar edenlerin bulunduklarını o günlerin İtalyan ve Fransız gazetelerinde görmek mümkündü. Batı gazetelerinde Rusya'ya gitmemek için kendilerini trenlerin altına atarak intihar etmekten çekinmeyenlerin ve bunların sayılarının azımsanmayacak kadar olduğunu gören UNRA (Birleşmiş Milletler Felaketzedelere Yardım Teşekkülü) durumu Amerika'daki merkezlerine bildirmiş olacak ki, 1946 senesinin başlarında Amerika'da bu zorlu iadeye karşı kıpırdamalar görünmeye başladı. Özellikle harp bittiği günlerde, ölmüş olan Amerika Cumhur Başkanı Rooswelt'in eşi Elenor Rooswelt'in Birleşmiş Milletler toplantısında bu feci durumu tenkit etmesi ve hiçbir suçları olmadığı halde sırf memleketlerindeki komünist baskısından kurtulmak ve insan gibi yaşamak isteyen bu talihsizleri zorla komünist zulmüne göndermek bilerek cinayet iştemektir, demesi, etkisini göstermiş olacak ki, 1946 senesinden itibaren sivil mültecilerin iadesi durduruldu. Fakat Kızılordu'da bulunup da, Almanlar'a esir düşmüş olanlar veya iltica edenlerin verilmeleri devam etti.
İran ve Hizbullah
İran'ın uzun zamandır Hizbullah'a verdiği destekle birlikte İsrail'e karşı beslediği aşırı düşmanlık hisleri, aralarında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi - Genel Kumandanlığı, Hamas ve Filistin İslami Cihad örgütünün de bulunduğu (Sünni) Filistin militan gruplarla ilişkilerin geliştirilmesine yol açtı. Ortak ideolojik gö­rüşler
Kürt sorunu; bir ad koyma sorunudur, bir isim koyma sorunudur. Kürt sorunu üzerinde düşündüğüm zaman, aklıma merhum Muhammed Hüseyin Merdukiyi Kurdistani'nin "Tarixi Kurd u Kurdistan" ya da diğer adıyla "Tarixi Merduk" kitabında anlattığı bir anekdot gelir. Tahran'dan Mahabad'a doğru giderken -Mahabad onun doğduğu yerdir- memleketini ziyaret etmeye giderken bu arada bir firsat bulup valiliği ziyaret ediyor. Bakıyor ki; bir masanın üzerine birkaç harita sermişler. Üst düzey tüm memurlar beraber harıl harıl bir şeyler arıyorlar. Soruyor "Ne arıyorsunuz?" Diyorlar ki; "Geçenlerde merkezi hükümet bir İngiliz'i görevlendirdi haritalarla ilgili. Bölgenin haritası çıkarıldı. Bizim bunca yildir bilimediğímiz bir koyümüz varmış. Ağam bir köyü tespit etmiş, şimdiye kadar hiç duymadığimız bir köy." "Peki köyün adı nedir?" Vali bey diyor ki "Köyün adı Nazanım'dir. Nasıl olur?.." diyor "Bir gidip bakalım" diyor. "Bu köy nerededir?" Gidiyorlar, bakıyorlar; gerçekten bir köy var. Ama başka bir ismi var. Bilinen tanınan bir köydür. Meğer Mahabat'tan yanlarina almış oldukları rehbere sormuşlar "Bu köyün adı nedir?" diye, bilmiyorum manasında Soranice "nazanım" demiş ve köyün adını öyle kaydetmişler (Vahdettin İnce)
İnsanı insan yapan nedir?
"Yüz binlerce insan, adı hayatta anlam bulma arayışına ilişkin bir şeyler vadeden bir kitabı alıyorsa, bu sorunu saç diplerine kadar hissediyor demektir." 13 "Başarıyı amaçlamayın; bunu ne kadar amaçlayıp hedef haline getirirseniz, elinizden o kadar kolay kaçırırsınız. Mutluluk gibi başarı da kovalanamaz." 14 "Savaş
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.