Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ORTA BURJUVAZİ
Orta burjuvazi, ulusal burjuvazi olarak da adlandırılır. Kom- prador büyük burjuvazi ve küçük burjuvazi arasındaki orta taba- kadır. "Ulusalcı sanayileşme" ile ilgilenen şehir ve kasabadaki iş adamlarından oluşmaktadır. Ekonomik çıkarları; kır evi endüstrisi, balıkçılık ve hafif üretimden orta ölçekli pazarlama, ulaştırma işlet- melerine
"Kabullenme ve güvenme" üzerinde durmuşum (hep çıkıyordu bunlar, birer sorun olarak, ortaya, değil mi?) sana güvensizlik duymamın -sana güvenmememin kendime güvensizliğimin sonucu olabileceğini de düşünmüşüm:- İlişkimizin sağlamlığına tam (gene!...) inansaydım, sana da tam güvenirdim 'aldatılmak' da aklımın ucundan geçmezdi; kendime de, senin ile olan ilişkim içinde, güvensizlik duymazdım.
Reklam
Sana birkaç gün önce demiştim, "Sana hiç güvenmiyorum" diye - sen bana, "Sen bana tam olarak güvenmiyorsun" dedikten sonra:- Güven, ilişkide, çok temel bir yer tutar - tersinden başlayalım: Güvensizlik, naftalinlenmemişin içine giren güve gibi (-ses benzerliği herhalde rastlantı!), delik deşik eder ilişkiyi. İki kişinin karşılıklı güveni de temel taşı gibidir ilişkinin : onun üstünde sağlam durur.
Temel bir nokta, benim içimi sana yeterince açamamamdı; ama bu (şimdi düşünüyorum) yalnızca benim kişiliğimden (...) kaynaklanan, bana özgü bir durum değildi: ilişkinin özünde vardı : ilişkideki iki kişi -sen ile ben kişi olmanın gereği olarak tam 'aça'mazlardı 'iç'lerini, ötekine - (...) Ya peki, bir 'uçurum' idiyse ilişki, bir olanaksızlığı mı deniyorduk; olmayacak birşeyi mi oldurmağa çalışıyorduk; dolayısıyla, en baştan, bunun 'yürü'meyeceğini, ya da, zamanı gelince, 'sona ere'ceğini biliyor muyduk - bu böyleyse de, böyle bir bilinçle, zaten, kuramaz idi miydik, ilişkimizi? Evet - önemli olan da buydu, işte : bu bilinçle; ama, ona karşın, gene de, kurmağa çalışmamız, ilişkiyi:- Ne kendimizi ne ötekini aldatmak - bilmek, ki bu amaçladığımız hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmeyecek; ama, buna karşın, gene, bilmek ki, bu, dünyanın en önemli şeyidir, ve bunu gerçekleştirmeğe çalışmak, zorundayız-
Aradın, ama ben doğru-dürüst konuşamadım da birileri mi var?" diye sordun -"Etrafın- doğru bildin... Çünkü konuşma biçimim, senin ile benim, yanyana, baş- başa olduğumuzdaki biçim değildi. İlişkide öyle olur, biliyorsun: Gerçek, sahici, som bir ilişki oluşuyorsa iki kişi arasında, her birinin konuşma biçimi de ona uygun hâle gelir gerçek, sahici, som olur o da; başka hiçkimseyle konuşmadıkları bir biçimde, ama tam da kendi oldukları biçimde, konuşmağa başlarlar kişiler, biribirleriyle - dilin, yalnızca anlamını, ya da 'göstergeler düzeneği'ni (!) değil, biçimini bile belirlemeğe başlar ilişki. Hele, kişilerden biri (bazen ikisi birden), zor konuşan, zorlukla konuşan kişi(ler)se, ilişkinin ilerleyen aşamalarında, dillerine ket vuran, onu yapmacıklı kılan herşey bir kenara atılmış olacağından, bülbül kesilir(ler)!...
Kitapların, kalem ve mürekkep ile kâğıtların arasında geçen bu ömrün temiz yaşandığına lähit kopyacısı yemin edebilirdi ve gözlerinde sevinç ile hüznün aynı anda tutuştuğuna bakılırsa yazıcı kölenin bir aşkın tam da alev ateş deminde olduğunu anlamak için kâhin olmak gerekmezdi.
Sayfa 54
Reklam
Baylar, yemin ederim her şeyi anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.
Kollarından başladı giymeye ,karanlık tam oldu üstüne.
Diğer yandan sık yaptığım bir saptamayla belirttiğim gibi, en çok zamanı kaybettiren başlanmış ve bitirilmemiş işlerdir. İnsanda uzun süredir çözümü aranan ama buluna­mayan bir probleminkine benzer bir rahatsızlık duygusu bırakırlar: Bir hoşnutsuzluk hissedilir; bir kenara bıraktığı­mız çalışma konusu onu ihmal edişimizi zihnimizi meşgul ederek, bizi başka işlerimizde rahatsız ederek öcünü alır; bu durum uyarılmış dikkatin meşru tatminine erişememesinden kaynaklanır. Tam tersine, dürüstçe tamamlanmış iş zihinde bir hoşnutluk ve bir anlamda açlığın giderilmesi duygusu bı­rakır: Düşünce bir kaygısından kurtulmuştur ve yeni uğraş­lara yönelmekte kendini özgür hisseder .
Çıplaklıktan utanmak doğal bir şey miydi? Eğer bir şey doğalsa, bütün insanlar için geçerli olmalıydı. Oysa dünyanın bir çok ülkesinde tam tersine, çıplak olmak doğal sayılıyordu! Demek ki neye izin verilip neye verilmeyeceği toplum tarafından kararlaştırılıyordu.
Reklam
Çok Gizli Açıklama :)
İlluminati’nin bu konuda ne söylediğini araştırdığım çalışmalarımda örgütün kurucularından Adam Weishaupt’un aşağıdaki açıklamasıyla karşılaştım. Sırrımız şudur: Eğer dinleri yok edeceksek kendimizi tam dindar göstermeliyiz. Unutmayın ki amaca bizi ulaştıran her yol mübahtır ve iyi insanlar kötülerin yaptıkları gibi amaçlarına ulaşmak için her yolu denemelidirler. Bunu yapmanın tek yolu gizli bir cemaat olarak çalışmak, sessizlik içinde devlet yönetimlerini ele geçirmek ve onların olanaklarını kendi amaçlarımız için kullanmaktır.
"(...)Tam da söz 'mutluluk'tan açılmışken, lütfen söyler misiniz bana, niçin bir müzikle tam olarak bütünleştikten sonra güzel geçmiş bir akşamdan, sevimli insanlarla konuştuktan sonra, bütün bunlardan başka bir yerdeki bir mutluluğun çağrışımı gibi geliyor da, gerçek bizim sahip olduğumuz bir mutluluk olmuyor? Neden böyle? Fakat belki siz bu tür duyguları bilmezsiniz?"
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da olmalı, dudakların Çin'de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik kalmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım. Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.
Sayfa 118
Günümüzde tam tersine, Avrupa'da yalnızca sürü hayvanının onurlandırılıp onur dağıttığı yerde, "hakların eşitliği"nin çok kolaylıkla "haksızlıkların eşitliği"ne dönüşebildiği yerde: demem şu ki, tüm ender, tuhaf, ayrıcalıklı, yüksek insanlara, tüm yüksek ruhlara, yüksek görevlere, yüksek sorumluluklara, yaratıcı güç bolluğuna ve asalete karşı hep birlikte savaşılan yerde - bugün seçkin-olmak, kendisi-için-olmayı-istemek, başka-türlü-olabilmek, yalnız-başına-durmak ve kendi-gücüne-dayanarak-yaşamak-zorunda-olmak "büyüklük" kavramına dahildir; ve filozof da şunları ileri sürerek açığa vuracak kendi idealinin bir kısmını: "en yalnız başına, en gizli saklı, en yabani olabilen en büyük olacak, iyinin ve kötünün ötesindeki insan, erdemlerin efendisi, aşırı istem zengini; tam da buna büyük denecek: bütün olduğu kadar çok yönlü, tam olduğu kadar geniş olabilmeye." Bir kez daha soralım: günümüzde - büyüklük mümkün müdür?
Sayfa 139 - İş bankası kültür yayınları
“Kendini sevmek bencil olmanın tam tersidir. Kendi içimizde iyi hissetmek sevgiyle dolu bir kuyumuzun olması gibidir: Başkalarına verecek bir sürü sevgimiz vardır. Boş bir kuyudan su çekemezsiniz; içimizde kendimize karşı nefret ve güvensizlik olduğunda, başkalarına sadece onları verebiliriz.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.