1849 yılının Amerika’sındayız. Irkçılığın had safhada olduğu yıllar, Amerika’da insanların zengin olma hayalleriyle kıtayı aşarak altın avına katıldığı yıllar. Baş kahramanımız Samantha yaşadıkları kasabadaki Çinli tek ailenin üyesi ve bir keman virtüözü; o yıllarda özellikle bir kadın ve bir Çinli için bunu çok zor olduğunu bilmesine rağmen hayatını müzikten kazanmak konusunda kararlı. 16 yaşına basmasına birkaç ay kala hayat onun için çok kötü sürprizler hazırlıyor ve bunun sonucunda yanında yeni tanıştığı köle bir kız olan Annamae’le kendilerini oğlan kılığında Oregon Yolu’nda buluyorlar. Kitap bize bu yolculuğu, dostluğu ve tarihi anlatıyor...
Kötü şans peşlerini bırakacak mı? Yol boyunca nelerle kaşılaşacaklar? Hedeflerine ulaşabilecekler mi?
Tüm çevirdiğim kitaplar çocuğum gibi olduğundan kendimi onları sevmek zorunda hissediyorum ama bu kitap konu olarak hiç benim tarzım değildi. Saçımı başımı yolduran şeylerin sayısı da düşünülünce kendisinin biraz üvey evlat konumunda kaldığını söylemeden geçemeyeceğim. Yine de ben Külkedisi’nin kötü kalpli üvey annesi olmadığımdan evlat evlattır diyorum ve onu da diğerlerinden ayırmıyorum.
Çok derin çok karışık geldi bana ne istediği yada ne yapmak istediği belli olmayan bir adam.
Karmaşık duygularının içinde kendini oradan oraya atıyor, hayatı kendine zehir etmek için herşeyi yapıyor.
Ben çok beyenmedim açıkçası belkide benim tarzım değildi.
Kötü bir kitaptı diyemem. Sanki acemi bir yazarın yazdığı bir kitaptı gerek olay örgüsü, gerek kitabın dili bana öyleymiş gibi hissettirdi. Güzel bir hikayeydi ama pek benim tarzım değildi.
Mart MenekşeleriSarah Jio · Arkadya Yayınları · 201622,3bin okunma
Bir Adam Fawer hayranı olarak... Öncelikle kitabı okurken defalarca kitabı yarım bırakmak için can attım. Her defasında yine de devam ettim. O kadar öfkeyle okuyordum ki bir de baktım kitap bitmiş. Öfkeliydim, çünkü kandırıldığımı düşünüyordum. Sanırsın televizyon siparişi vermişsin de sana radyo göndermişler. Arkadaşım, tamam belki radyo da hoş bir şeydir ama ben televizyon istedim ve belki ben radyo sevmiyorumdur. Bu kitabın bende uyandırdığı duygu böyle bir şeydi. Kitabın bildiğimiz Adam Fawer'ın üslubu, tarzı, olay örgüsü vb. ile uzaktan yakından alakası yok. Sanırsın kitabı Fawer'ın küçük kardeşi yazmış. Ha, Adam Fawer hayranlığım tabi ki devam edecek. Böylesine farklı bir kitap yazmak isteyebilir (Ki kesinlikle benim tarzım değil). Hakkıdır. Ona olan saygımı düşürmez. Ki zaten bu kitap da fena değildi, sadece tarz olarak farklıydı. Burada sadece yayın evine kızıyorum. Kitabın arkasına yanıltıcı bilgi verilmiş. Kitabı alırken olasılıksız veya empati gibi bir şey bekliyorsun o yazılandan. En büyük kandırılmışlık burada. Ha tabi bir de, yazara zorla bir kitap çıkarttırmak ne kadar doğru orasını da bilemem:)) Olsun, yine de heyecanla Adam Fawer'ı bekliyor olacağım...
OzAdam Fawer · April Yayıncılık · 20176,8bin okunma
Büyük heyecanla okusam da üzgünüm ama hiç sevemedim.Sonu gelmeyen olaylar,astral seyehatler hiç bana göre değildi murakaminin benim tarzim olmadığına kesinlikle karar verdim.Maalesef tarzının çok abartıldığını düşünüyorum.
Sahilde KafkaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20209,8bin okunma
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç, fikirleri, demokratlığı, bilgeliği ve gerçek dindarlığı ile çok büyük saygı duyduğum, hatta açık söyleyeyim hayranlık beslediğim bir liderdir. Onun birbirinden değerli eserleri Türkçeye çevrildi ve ben de daha önce bazılarını okumuştum. Son olarak Türkiye’de ‘Köle Olmayacağız’ adıyla neşredilen eserini okuma fırsatı
Aslında ; “Gizli Anların Yolcusu”, “Bora’ nın Kitabı” ile devam eden üçlemesinin son kitabıymış "Dönüş". Bana biraz etik olarak farklı geldi, pek tarzım değildi. Belki de üçlemenin sadece bu kitabını okuduğum içindir. Fakat akıcı bir romandı.
Lisede felsefe hocamızın zorla aldırdığı bir kitaptı ve üzülerekte olsa almak zorunda kalmıştık ancak bir hefesle başlamıştım okumaya bitiremedim bir türlü... Belki de tarzım değildi...
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,6bin okunma
Kitap çok anlamlı yerler içeriyor. Oraları okurken gözlerimin dolduğu oldu. Kitabı yavaş yavaş okudum. Kahvem ve koltuğumda başladım ve anlayarak okudum. Anlamlar... Güzeldi. Güzel sözler vardı ve aşk, ayrılık, sevgi konuları güzel anlatılmış. Biraz tarzım değildi ama güzeldi.
Sıcak AyazSerkan Özel · Destek Yayınları · 2013887 okunma
Türkçe öğretmeni olmama ve kitap okumayı çok sevip çok kitap okumama rağmen şiir türünü bir türlü sevemedim. Zaten hayatımda okuduğum şiir kitabı sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Cahit Zarifoğlu adını da ilk kez Yedi Güzel Adam dizisinde duymuştum. Baktım kitap haftalardır çok satanlar listesinde ben de merak edip aldım. Sonuç: Şiir benim tarzım değil :-) Kitaptaki şiirlerden hiç zevk almadım ve okurken çok sıkıldım. Neyse ki kitap çok kalın değildi (133 sayfa) de çabuk bitti. Kitaptan aklımda kalan ve hoşuma giden tek cümle şu oldu: “Halk aşksızsa sokaklar, banka dükkanlarıyla doludur.”
Şaire ve kitabına haksızlık etmek istemem. Dediğim gibi ben şiir sevmiyorum. Şiir seven arkadaşlar zevkle okurlar belki.
Yedi Güzel AdamCahit Zarifoğlu · Beyan Yayıncılık · 202318,3bin okunma