Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"İman, dünya'da en büyük güçtür. " •|Bediûz-zaman Şeyh Said Nûrsi Hayırlı Cumalar... Selam ve dua ile...
Kin tutan, kâmil bir dine sâhip olamaz. Onu bunu ayıplayan âbid olamaz. Koğuculuk yapana emniyet edilmez. Hased eden kimse yardım görmez.
Reklam
- Tasavvuf, âlemi baştanbaşa noksan görmek; ve her noksandan münezzeh olanın müşahadesi için gözlerini bütün noksanlarından yummaktır.
Sayfa 113 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım taleb Her hüner makbûl imiş illa edeb illâ edeb Bilgeler, meclisinde kendine uygun bir hüner arayan kişinin her hünerden daha çok edebi makbul sayması, sufilerin toplum vicdanına ne derecelerde tesir ettiğinin de delilidir. İslâm, elbette bir edep dinidir; ancak tasavvufta edebin apayrı bir yeri vardır. Tarikat
Cüneyd-i Bağdadi soyle demiştir: '' Tasavvuf, nefsin isteklerini terk etmektir.''
"En faziletli cihad, nefes karşı verilen cihaddır."
Reklam
Nefis bir puttur, nefsine boyun eğen puta tapmış olur.
"kim Allah korkusu ile ağlarsa Allah onun yaş döken gözlerini cehenneme haram kılar."
"Kulun vücudu, Allah korkusu ile ürperdiği zaman, yaprakları dökülen ağaç gibi günahlardan sıyrılır."
"akletmek müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler" -İbn haldun
Reklam
Kelâmın fızza ise, sükût eyle olsun zeheb; Kemâl ehli kemalâtı sükût ile buldular hep. Kelâmın, konuşman, sözün gümüş gibi kıymetli ise bile sükût eyle sus, dinle, altın gibi kıymetli olsun; çünkü kemâl ehli, hikmet ve irfân sâhibi kıymetli insanlar, kemalâtı, hikmet, irfân ve kıymeti, hep sükût ile susup dinleyerek buldular.
Bugün ortada «şucu» veya «bucu»lara karşılık «Abdülhakîm'ci» diye yaftalı bir zümre bulunmaması bile onun büyüklüğünden ayrı bir işaret... O, asrının «kutb-ül-irşad - İrşad Kutbu»ydu ve makamının şânı bakımından satıh nümayişlerinden münezzehti.
Sayfa 207Kitabı okudu
Açılmayan Tahta Kapı
Fatih Sultan Mehmed Han'ın tasavvuf büyüklerine hürmeti ve onların sohbetine rağbeti çok fazlaydı.Bir gün duasını almak, feyiz ve bereketlerine kavuşmak maksadıyla Şeyh Ebu'l-Vefâ Hazretleri'nın ziyaretine gitti. Huzura kabul için müsaade istedi. Lakin Şeyh Efendi, padişahın kendisini ziyaretine müsaade etmedi. Bu hadiseye çok üzülen padişah, yanında bulunan musahibi Veliyyüddinzâde Ahmed Paşa'ya dönerek, "Gördün mü lala! Bizans'ın yüzyıllardır aşılamayan koskoca surlarını aştık da bir dervişin tahta kapısını aşamadık" dedi. Gayet mahzun bir şekilde tekkenin kapısından geri döndü. Şeyh Ebu'l-Vefâ Hazretlerinin talebeleri, gözlerinden yaşlar akan hocalarına, "Efendim neden padişahı kabul etmediniz? Hem siz üzüldünüz, hem de o" dediler. Şeyh Efendi, “O gaza askeridir, biz dua askeriyiz. Bizim tattığımız lezzeti tadacak olursa tahttan soğur. Devlet işlerini tam yapamaz. Halkın işleri yarım kalır. Müslümanların rahat ve huzur içinde yaşayabilmeleri için devletin ayakta kalması şarttır. Dostluğumuz ve sohbetimiz, birçok insanın işinin yarım kalmasına sebep olacaktır. Bunun vebali büyük olur" dedi.Fatih Sultan Mehmed Han vefat ettiginde cenaze namazını Şeyh Ebu'l-Vefâ Hazretleri kıldırdı". Allah onlardan razı olsun...
Hayatın sırrını da akıl değil gönül çözer zira hayat gönülde sırlanmıştır.
Sayfa 131
İntisab
Fatih Sultan Mehmed Han, Istanbul'un fethinden sonra Şeyh'e bağlanmak ve ondan tasavvuf ahkâmını öğrenmek için ricada bulundu. Lakin Şeyh, onun bu isteğini kabul etmedi. Sultan ne kadar ısrar ettiyse de Şeyh fikrini degiştimedi. Sultan, "Sıradan bir kimseyi tek bir sözüyle halvete alıyorsun. Lakin bütün israrlarıma rağmen beni niçin kabul etmiyorsun?" diye sordu. Şeyh, "Halvette bir lezzet vardır ki, onun tadını alan, dünya işlerinden ve saltanattan el çeker. Hâlbuki senin böyle yapman, memleketin perişan olmasına sebep olur.O zaman sen de, ben de günaha gimiş oluruz. Padişaha lazım olan, güzel ahlak ve adaleti temin etmektir" dedi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.