Zen insanları der ki: Orijinal yüzünü ara. Kendine has olanın ne olduğunu bul. Sen kimsin? Kim olduğunu bilmezsen her zaman bir kazaya uğrayacaksın; her zaman. Hayatın uzun bir kazalar silsilesi olacak ve her ne olursa olsun hiçbir zaman tatmin edici olmayacak. Tatminsizlik hayatının yegâne tadı olacak.
Tatminsizlik hayata hâkimdir. Tatmin olduğumuz anlar ve belirli süreler vardır fakat hepsinin arka planında sonucunda doyuma ulaşılamayan mücadeleler yatar.
Kadının psikoseksüel ihtiyaçlarının evlilikle ve aile hayatıyla tatmin edilmeye çalışıldığı her durum, evlilik ilişkisinin zamanından önce sona ermesinden veya duygusal hayatındaki ataletten kaynaklanan tatminsizlik tehlikesini de daima barındırır. Yaşlanmakta olan anne, bu tatminsizlikten, çocuklarına empati göstererek, onlarla özdeşleşerek, onların duygusal deneyimlerini kendininmiş gibi yaşayarak korunur. Ana babayı çocukların genç tuttuğu söylenir; gerçekten de ana babanın çocuklarından sağladığı en değerli ruhsal kazanımlardan biri budur. Çocuksuz kalan bir evlilikte kadın, evliliğine tevekkülle katlanmasını sağlayan en iyi olanaklardan birinden mahrum kalır.
“Tanrı’nın var olup olmadığını bilmiyorum ama var olduğu varsayıldığında, eğer onun kendisinden edindiği tüketici bilgiyi sunarsam ve bu bilgiye, içimizdeki kavrama yetisine eklenen tatmin ve onaylama duygularını bağlarsam, beni yeni bir temel tatminsizlik duygusu sarar.”
Huzursuzluk, gerginlik,can sıkıntısı, endişe, tatminsizlik, sürekli istemenin sonuçlarıdır. İstemek yapısaldır, dolayısıyla o zihinsel yapı yerinde kaldığı sürece, hiçbir şey kalıcı bir tatmin sağlayamaz.
Şarkıyı şuraya linkliyorum!!!
m.youtube.com/watch?v=lwSdV3O...
Çehov sen ne yapıyorsun Anton Çehov 68 sayfalık kitapla beni yerle bir ettin, iki saatlik işi vardı bu kitabın bir günlük değil... Ruslar yazmayı biliyor. Gerçekten yazarken ne düşündüklerini bilmek isterdim.
Çehov tarzı öykü kavramını hep duyuyordum ama hiç bu Anton Çehov
Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi'nin okuduğum ilk kitabı oldu, dil olarak akıcı olsa da teması olan kültür çatışması olan muadil konulu kitaplara göre daha basit bir kitap kalmış gibi bir hava vardı. Kitabın dili akıcı hatta yer yer geçen diyalogların formatı ile bazı kısımlarda adeta bir tiyatro kitabını andırıyor. Kitap okuyucuyu sıkmıyor ve içinde çok da derin anlamlı güzel sözler var ve yer yer
Hafız-ı Şirazi 'nin divanından, şiirlerinden alıntı yapması kitabı daha da güzel yapmış ama dediğim gibi bence konu bakımından benzerlerinin altında kalmış. Yine bence Felatun Bey'in sonu sonrası ne olmuş diye son bir bölüm yazılabilirdi. Felatun Bey'in hikayesinin gemide bitmesi de okuyucu da bir tatminsizlik ve merak duygusu bırakıyor... Şu anlık okuduğum Türk klasikleri içinde beni en tatmin etmeyen kitap oldu. Nasip olursa Ahmet Mithat Efendi'den Dolaptan Temaşa'yı da okuyacağım...
Çünkü yaşamın özü hareket etmek, edebilmek ve edebileceğinin bilincinde olmak. Hayatın kendisi insanı tatmin etmiyor, ama ölümü beklemek daha da büyük tatminsizlik.
Istırap çekmenin biyolojik olarak yararlı olması gibi basit bir nedenle ıstırap çekeriz. Bize değişim konusunda esin vermek için doğanın verdiği bir araçtır. Belli derecede tatminsizlik ve güvensizlik duyarak yaşayacak şekilde evrildik çünkü bu tatminsizlik ve güvensizlik yaratıcılığımızı körükler ve hayatta kalma konusunda çaba göstermemizi sağlar. Neye sahip olursak olalım tatminsiz olmaya ve ancak sahip olamadıklarımızla tatmin olmaya donatılmışız. Yani ıstırabımız ve sefaletimiz insan evriminin bir hatası değil, bir özelliğidir..
Toplumlara tatmin sunmadan önce tatminsizlik duygusu aşılanarak ruhsal boşluğun yaratılması gerekir. Ruhsal boşluk yaratmanın yolu da bireylere küresel oyuncuların sunduğu mal ve hizmet şeklindeki yeni değerlerle donatılmış kültürel hapları yutturmaktan geçer. Zira bireyler ve toplumlar bu hapları yutmadıkları sürece bir şeylerinin eksikliklerini bünyelerinde duymazlar. Işık gölgesiyle geldiği gibi, tatmin için sunulan mal ve hizmetler de kendi dokusu içinde yeni tatminsizlik duygusunu geliştirir. Artık bireyi topluma bağlayan damarlardaki kan çekilmiştir ve yaratılan boşluk da küresel şirketlerin sunduğu değerler ile doldurulmaya hazır demektir. Bireyin hayatına müzik, otomobil, seks, spor vb sürekli boşalıp dolan kontürler vasıtasıyla yeni heyecanlar ve yeni anlamlar yüklenir. Birey kendisini satın aldığı kontür miktarı kadar mutlu ve değerli görmeye başlar.
(Biraz abartarak söylüyorum,dikkat)
Bu kitabın; kendimle ilgili ifade edemediğim şeyleri ifade ettiğini,bilmediğim şeyleri bildiğini,fazlasıyla beni kapsadığını bilen, kitabın benimle olan bağından haberdar olan bir yakınımın bu kitabı okumasını istemezdim. Başkasının hakkımda bilmedikleriyle var etmeye çalıştığım özümü çökertebilir bu ifşa,
Biraz araştırırken şöyle bir anlatım buldum.(link vermek yasak diye biliyorum o yüzden link vermedim)
Madam Bovary Sendromu 19. yüzyılda edebi bir akım olan romantizm etkisinde yazılan romanlarla beraber ortaya çıkmış bir davranış bozukluğudur.
O zamandan beri aşkın idealleştirilmesi binlerce insanı (özellikle de kadınları) sürekli sinir
Zweig’in ilginç ve duygusal bir öyküsüdür. Öykü belki sizi tatmin etmeyebilir ancak savaş döneminin ruhunu yansıtması, çaresizlik ve nefreti işliyor olması bakımından önemlidir bu eser. Yarıda kalmış yasak bir aşk da bu üçlünün arasında işleniyor. Bunu 40-50 sayfada yapmaksa büyük bir başarı.
Hatırlıyorum kendini anlattığı bir yazısında 200 sayfayı 100’e onu da 50’e nasıl indirdiğini anlatmıştı bizlere. Gereksiz gördüğüm her şeyi yazdıktan sonra atarım ben sorun olmaz diyordu. En son kalan ise beni en iyi yansıtan yazıdır diyordu devamında. Bu da onun neden en iyiler arasında olduğunu açıklıyor sanırım.
Demek ki neymiş? Zaman her şeyin ilacı DEĞİLMİŞ. Bazen de olmuyormuş işte. Araya mesafe girer, insan girer, ayrı kalınan uzun zaman girer. Hani filmde de dediği gibi bazen ayrılmak kalana değil gidene de acı verir. Sonu böyle değildi de ne yapalım şimdi. Etkileyici bir hikayedir ancak tatminsizlik yaşatabilir. İyi okumalar dilerim..
Geçmişe YolculukStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202326,5bin okunma
Partnerimizle yakınlığımızı sarsan yirmi bir aile dinamiği aşağıdadır. Bu dinamiklerden bazıları bizleri bir ilişkiye girmekten bile alıkoyabilmektedir.
1. Annenizle zor bir ilişkiniz vardı.
Annenizle aranızda bitmemiş olan ne varsa partnerinizle ilişkinizde tekrar etmesi muhtemeldir.
2. Ebeveynlerden birini reddediyor, yargılıyor veya