Sıcak ağustos gecesinin bulanık göğünde kaynaşan iri yıldızlarla ay üzerine konuşuyorlardı: Allah onlardan birinde miydi? Herhalde. Dünyayı oradan yönetiyordu demek ki. Şimdi oturmuş konuştuklarını da duyuyordu. Peki nasıl duyuyordu? Kucağındaki en küçük oğluyla kapı eşiğine oturmuş kupkuru annenin böyle sorulara verecek yanıtı olmamakla beraber, umurunda da değildi. Allah nereden yönetirse yönetsindi dünyayı. Olup olmadığını bile düşünmeye hiçbir zaman vakti olmamıştı. Allah var, yok... Önemli olan, tükendi tükenecek yağdı. Şu kütlü toplama mevsimi geliverse de şuradan çekip gitseler, hepsi her yandan çalışsa, kışa bari bu dirlikten kurtulsalardı!
Sayfa 29 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Çok güzel anlatmış durumumuzu
Avcı toplayıcıların yaşamı, bölgeden bölgeye ve mevsimden mevsime ciddi şekilde değişirdi ama genel olarak kendilerinden sonra gelen çoğu köylünün, çobanın, işçinin ve ofis çalışanının yaşamından daha konforlu ve ödüllendiriciydi. Günümüzün zengin toplumlarındaki insanlar haftada 40-45 saat, gelişmekte olan ülkelerde haftada 60 hatta kimi zaman 80 saat çalışırken, bugün dünyanın yaşamaya en uygun olmayan bölgelerinde —örneğin Kalahari Çölü— yaşayan avcı toplayıcılar haftada ortalama sadece 35-45 saat çalışırlardı. Üç günde bir avlanır ve toplama işine de günde sadece 3-6 saat ayırırlardı. Normal zamanda, kampı beslemeye yeterlidir bu. Kalahari Çölü'nden daha bereketli bölgelerde yaşayan avcı toplayıcılar ise gıda ve hammadde toplamak için muhtemelen bundan da az zaman harcıyorlardı. Bunlara ek olarak, avcı toplayıcıların ev işleri daha azdı. Yıkayacak bulaşıkları, süpürecek halıları, silinecek parkeleri, değiştirilecek bezleri ve ödenecek faturaları yoktu.
Reklam
- Sadece erkeklerden oluşan grupların, özellikle de "biraderlik" kavramının zararlı etkilerini de ele almak gerektiğini düşünüyorum. Sebastian Haffner kendi öğrencilik deneyimlerinden yola çıkarak bunun tehlikelerini açıkça gözler önüne sermiştir. Hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bir Nazi eğitim kampına giren Haffner, bireyselliği ve bireysel sorumluluğu tamamen ortadan kaldırma amacını taşıyan "biraderliğin" korkunçluklarını anlatır. Haffner'e göre grup psikolojisi, kişisel bilinci ve düşünme yetisini öldüren bir anestezik etkisi göstermektedir. Akşamları koğuşta herkesin kendinden geçerek aşkı alaya alan ve kadın bedenini kirleten müstehcen konuşmalar yapması adet olmuştur. Aslında herkes "diğer herkesin yaptığından farklı bir şey yapmadığı için kendini temize çıkarmaktadır". Aziz Augustinus İtiraflar'ında çok benzer bir yorumda bulunur. Kadınlar toplama kampı gibi insanlık dışı muamelelerle bir araya getirildiklerinde bile, benzer deneyimler yaşamazlar. Bunu kadınları idealize etmek için söylemiyorum. Sadece kadınlarda bu tür bir "topluluk psikolojisi" yoktur. Hatta Hegel, kadınları Antigone üzerinden "toplumun ebedi ironisi" olarak görür.
Toplama Kampı Deneyimleri
Yaşamımda ilk kez onca şair tarafından dile getirilen, onca düşünür tarafından nihai bilgelik olarak ortaya konan gerçeği gördüm. İnsanın özleyebileceği nihai ve en yüksek hedef sevgidir.
Çoçukluğundan beri, Tereza çıplaklığı toplama kampı birörnekliğinin göstergesi, acının, utancın göstergesi olarak görmüştü.
İnsanlık için can veren tüm dünya devrimcilerinin anısına saygıyla.
"... İdam düpedüz ölüm değildir. Toplama kampı nasıl salt hapishane değilse, idam da yalnızca kişinin canından olması değildir. Önceden en inceden inceye düşünülüp tasarlanan cinayet idamdır. Hiç bir caninin eylemi, ne kadar ince hesapla hazırlanmış olursa olsun, bununla kıyaslanamaz. Çünkü, kıyaslanabilmesi için, kurbanına kendisini öldüreceği günü önceden haber vermiş ve o andan itibaren kurbanını aylarca kendi merhametine terketmiş bir caniye ölüm cezasının uygulanması gerekirdi. Böylesi bir canavara özel yaşamda rastlanamaz. " Albert Camus...
Reklam
1.000 öğeden 801 ile 810 arasındakiler gösteriliyor.