Bir zamanlar oldukları kişi, artık onları tatmin etmiyordu. Yaşadıkları şimdiki zamana karşı sabırsız, geçmişlerine düşman ve gelecekten yoksun bir halde, insana dair bir adalet ya da nefret duygusunun parmaklıklar arkasında yaşamaya mahkûm ettiği kişilere benziyorduk biz de. Son olarak, bu katlanılmaz tatilden kaçabilmenin tek yolu hayal gücüyle trenleri yeniden harekete geçirmek ve saatleri kararlı bir biçimde sessiz kalan çanların sesiyle doldurmaktı.