İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için:
youtu.be/HiKEhlIdVcA
Öyle bir roman ki kendisine puan bile verdirtmedi. Bu durum kitabın ne iyiliğinden ne de kötülüğünden kaynaklı. Yakın zamanda iki kez Ulysses, Finnegan Uyanması, 49 Numaralı Parçanın Nidası gibi cidden çok değişik kitapları
Tuhaf: acayip, değişik, alışılmışın dışında olarak kullandığımız kelimenin bir diğer anlamı arapçada "hediyeler" demek. Tuhafiye ise hediyelik eşya satan kişi.
Herkese iyi geceler dilerim sevgili dostlar. Böyle değerli altın değerinde bir eserin incelemesini size yazarken çok heyecanlıyım. Çünkü dostlar cidden kıymete değer muazzam bir eser. Eseri anlatmadan bunu başta demem saçma gelebilir size ama inanın okuduğunuzda mübalağa yapmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. İhiim neyse sözü uzatmadan konuya
Orhan Pamuk’la Kırmızı saçlı kadın kitabıyla tanışmıştım ve hayran kalmıştım çok severek okumuştum. Ardından hemen masumiyet müzesini okudum ve onu da çok beğendim. Muhteşem bir üslupla yazılmıştı. Ki kara kitapta öyle , kitabı tam anlamıyla sevdim diyemeyeceğim sanırım ama çok kötü de diyemem. Geniş bir zaman diliminde , sakin bir kafayla okunmasının fayda vereceğini düşünüyorum. Ben biraz okurken hızlı okudum sanırım. Yazarın kendi kitabı için yaptığı ‘tuhaf,acayip ve değişik’ yoruma kesinlikle katılıyorum.
Kara Kitap; Pamuk’un bu romanı dünya çapında çokça konuşulmuş, belli başlı dillere çevrilmiş, Pamuk’un daha da ünlenmesine katkıda bulunmuş. Konusu ise ünlü bir köşe yazarı Celal, onun kardeşi Rüya ve Rüya’nın eşi Galip arasında geçiyor. Rüya, bir gün bir not bırakarak ortadan kayboluyor ve eşi Galip onu aramaya başlıyor. Sonrasındaki yolculuğu ise başka bir şekilde şekilleniyor.
Kara KitapOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20229bin okunma
1-ZAZA!
İtalya'nın ıssız bir kasabasındaydım.Yapmam gereken işi erken bitirmiş,15 gün seyahat etme hakkı kazanmıştım ama hiç seyahat etme isteğim yoktu.Otel görevlisine bu civarlarda Türkiye'den kimse olup olmadığını sordum.Bir yeri tarif etti.Akşam üzeri oraya doğru yürüdüm.
2-Eski görkemli taş evlerin ve yokuş sokakların olduğu,sadece kedi ve
O zamanki miyavlaması, Şozo'nun hiç duymadığı bir sesti: Tabii ki "miyav" diyordu ama o miyavlamaya, şimdiki miyavlarda bulunmayan, değişik bir anlam karışmıştı. İnsan diliyle söylemeyi denersek, sesi kulağa şöyle geliyordu: “Ah ne yapacağım ben? Neden bilmem vücudum bir tuhaf oldu acayip bir şey olacağını seziyorum. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Ay nedir bu başıma gelenler, korkmalı mıyım sizce?"
Şozo kedinin başını okşayarak ona şöyle demişti: ''Kaygılanma yavrum, bir şeyciğin yok. Yakında anne olacaksın sadece...''
"Tuhaf:
Davranışlarıyla, görünüşüyle anlaşılmaz bulunan, alışılagelenin dışında, değişik kimse. Anlaşılması güç tutum, davranış. Alışılagelene uymadığı için bilinmeyen, yadırganan, gülünç bulunan, şaşkınlık uyandıran şey; acayip; garip. Bir eylemin, değişik veya şaşırtıcı bir biçimde yapılması.
Hayat tuhaflıklarla doludur ve katlanılabilir olmasını bu tuhaflıklara borçludur."
Bu kitap tuhaflıklarla ve tuhaflarla doludur ve hissettirdiklerinin tüm gerçekliğini ve gerçeküstülüğünü bu tuhaflıklara borçludur. Tuhaflıkları seviyorum; tuhaf kitapları, tuhaf kitaplardaki tuhaf karakterleri, tuhaf kitaplar yazan tuhaf yazarları seviyorum. Bu tuhaf yazarların tuhaf karakterlerinin olduğu tuhaf kitapları beğenen tuhaf biri olmayı da seviyorum bazen. Kırmızı zamanlardan gelmiş Zaman Dayı'yı da. Menekşe kokusuyla Hüsran'ı da :) tüm deliliğiyle Halat'ı da seviyorum. Sevmek için gerçek olmalarına ihtiyaç duymadan seviyorum.
Kırmızı ZamanMine Söğüt · Can Yayınları · 20221,792 okunma
İç içe geçmiş hikayeler.. Yazarın kendi kitabı için yaptığı ‘tuhaf,acayip ve değişik’ yoruma kesinlikle katılıyorum. Okuduğum,anlaşılması en zor kitaplardan biriydi. Yine de bitince inanılmaz zekice yazıldığını düşündüm. Birinci bölümünü okumak ilk bölümüne göre daha kolaydı.
Kara KitapOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20229bin okunma
İçimde her şeye lanet okuyan bir canavar var. Sanki her şey çoktan bitmiş tükenmiş de öylesine yaşıyormuşum gbi.
"Benim için hiçbir şeyin önemli olmaması çok acayip, korkuyorum bundan." sözünü hep aklıma getirmişimdir.
Öfke var içimde. Anlaşılamamaktan, sesimi kimseye duyuramamaktan doğan bir isyan var. Her şeyi yakıp yıkma isteği
"Düşüncelerin hiç de tuhaf değil; küçük bir çocuğun düşüneceği kadar değişik ve güzel düşünceler bunlar. Yüzyıl uğraşsalar da böyle şeyler düşünemeyecek olan insanlar, bunların acayip olduğunu sanırlar."
"Düşüncelerin hiç de tuhaf değil; küçük bir çocuğun düşüneceği kadar değişik ve güzel düşünceler bunlar. Yüz yıl uğraşsalar da böyle şeyler düşünmeyecek olan insanlar bunların acayip olduğunu sanırlar."
Yüzyıllık Yalnızlık Kitap Yorumum:
Okuyalı birkaç hafta oldu .
Oldukça değişik , sürekli aynı isimlerin kullanıldığı , çoğu zaman ruhumu darlayan , tuhaf ilişkileri ile bazen beni kızdıran ,
yaşanılan olaylarla şaşırtan bı acayip kitaptı.
Baya zorla ve zorlanarak okudum .
Ama öyle de bir yönü var ki kitabın başladın mı bırakman mümkün değil ,
Orhan Pamuk ve Kara Kitap.
Açıkçası Orhan Pamuğun Kırmızı Saçlı Kadın'ından sonra büyük bir hevesle aldığım bir kitaptı. Kitap hakkında bir ön araştırma yaptığımda sevenlerinin bayıldığı , sevmeyenlerinin ise çok sert eleştiriler yaptığı uçarı bir kitaptı. Yani ortası yoktu.
Kitabın dilini açıkçası beğenemedim. Orhan Pamuğun çok fazla anlatım bozukluklarına sahip , Türkçeyi dil kurallarıyla çok iyi aktaramadığını zaten biliyordum ancak bu kitapta tamimiyle kendini hissettirdi diyebilirim. Kitap beni alıp sürükleyemedi, içinde kaybolamadım açıkçası. Bilmiyorum belki böyle bir dili bilerek tercih etmiştir ancak benim dil konusunda söyleyebileceklerim bu şekilde.
Kurgusuna gelirsek kurgusu da dili kadar karışıktı. Ama içinde yoğun bir temanın var olduğunu sizlere söyleyebilirim. Kitabın başı ve sonu benim sevdiğim kısımlarıydı. Ortalara doğru açıkçası Celal'in hikayeleri içinde kayboldum ve nerede olduğumu bile unuttuğum anlar oldu.
Kendime bir eleştiri yapmam gerekirse ; sanırsam kitabı çok bölerek okudum. 10 gün okumadığım bir dönem oldu. Okuduğum zamanlarda da hızlı okuduğum için belki de anlayamadığım kısımları buna yorabilirim. Benden size tavsiye okurken az ama anlayarak okumanız. Kitap gerçekten ağır bir kitap ve bence böyle okunmasında fayda var. Belli bir süre içinde kitabı bu yüzden bir daha okumak istiyorum.
Özetle Orhan Pamuğun bu kitabı kendisinin de dediği gibi 'tuhaf , acayip ve değişik’ bir şeydi. Herkesin farklı yorumlayabileceği , bugüne kadar okuduğum farklı , nadide bir eserdi.
Kara KitapOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20229bin okunma
Bir Orhan Pamuk şaheseri. Kendi tabiriyle; "tuhaf, acayip, değişik" bir kitap. Etkilenmemek elde değil. Kitabın yazımı beş yıl sürmüş. Hatta kitabın sonunda yazarın kendi kaleminden romanın yazılış hikâyesi yer alıyor.
Kitap bir gün işten döndüğünde çok sevdiği güzel eşi, aynı zamanda amca kızı Rüya' nın evi terk ettiğini söyleyen mektupla birlikte onu aramaya koyulan Galip'in hikayesini anlatıyor. Kitapta kendine has bir polisiye havası da var ama en başta söylendiği gibi tuhaf kitabın tuhaf polisiyesi.
Galip koca İstanbul'da Rüya' yı ararken rehber olarakta kendine amca oğlu Celal' in ilginç köşe yazıları alıyor. Bu köşe yazılarında her türden konuya değiniliyor. Bir ara Mevlana üzerine yazılan yazılar bir anda kabadayılara, oradan Hurufilik'e kayıp sizi pek çok konuda düşünmeye zorluyor.
İstanbul' u gezerken Galip her gittiği yerde bir sürü hikayeyle karşılaşıyor ve hüznüne hüzün katıyor. Yorgun bir karaktere dönüşüyor. Bu yüzden tanıdığım en hüzünlü karakterlerden biri diyebilirim.Karısı rüyanın polisiye kitaplara gömülürken başka hayatlara olan özlemini her an görmüş bir adam o.
Bu arayış sonunda Celal ile bir oluşunu, hiç ummadığı olaylarla karşılaşmasını büyük bir hüzünle görüyoruz. Ben kitabın sonlarına doğru Galip' in içinde bulunduğu duruma o kadar üzüldüm ki gözyaşlarımı tutamadım.
Okurken yoran bir roman ama bu onu daha da mükemmel kılıyor.
Kara KitapOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20229bin okunma
Ahmet Hamdi Tanpınar, 1950 senesinin 9 Mart’ı ile 26 Mayıs’ı arasında
Yeni İstanbul gazetesinde, Mahur Beste ve Huzur’dan sonra gelen üçüncü
romanı Sahnenin Dışındakiler’i tefrika etmişti. Ne var ki, tefrikanın kitap
haline gelmesi ancak Tanpınar’ın ölümünden 11 sene sonra, 1973’te
mümkün olacaktı. Sahnenin Dışındakiler, gerek kendisinden önce