Ömür İklim Demir’in tek kitabını çıktıktan dört yıl sonra okuyabildim ancak. Bu dört yıl içerisinde gitgide artan bir ivmeyle beğenilmiş kitap. Başta Haldun Taner Öykü Ödülü olmak üzere 3-4 tane de ödül kazanmış öykü üstüne. Ödüle de baktım, detaylarını öğrenmek için. 1987 yılından itibaren, Milliyet Gazetesi tarafından yazarın anısına verilmeye
Daha ilk öyküden neden bu kadar geç kalmışım okumak için dediğim bir yazarla tanışmanın keyfiyle başladım Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı okumaya.
Karşıma çıkan ilk öyküde Melda ve İhsan'ın hikayesi alıp beni taa gençliğime götürürken, yüzümde önce bir gülümseme sonrasında bir kaç damla yaş olup aktı. Ardından gelen ikinci öykü Vasati 40
SPOİLER İÇERİR
Nereden başlasam bilemiyorum aslında...
Kitap kesinlikle herkesin okuyabileceği bir kitap değil... özellikle bazı müstehcen kısımlar var.
Fakat onları saymazsak kesinlikle mükemmel bir kitap ve mükemmel bir hikâyeydi.
Anlatmaya başliyim...
Kitap Kemal'in çok sevdiği nişanlısına hediye olarak bir çanta almasıyla başlıyor. Fakat
".. Yokluğu hissetmek kolay da anlatması zor. Bir vardı, bir yok oldu işte, gerisi boş laf."
Ömür İklim Demir ve Muhtelif Evhamlar Kitabı
Bir öykü kitabı diye başlıyorsunuz.
Ne kadar zor olabilir okuyabilmek.
Benim için zor bir okuma oldu. 10 hikaye var kitapta..
Hikayelerdeki kahramanlarının her biri hayattan azar işitmiş.
Kimi
Bu esere (eser diyorum çünkü her kitap eser değildir ama bu kitap bir eserdir) eserin yazarı olan Senai Demirci ile ilgili iki çift laf ederek başlamak istiyorum. Kendisi tıp doktoru-televizyoncu radyocu şair ve yazar. Birçok deneme ve öykü kitabı olmasına rağmen Öldüğüm Gün yazarın muazzam bir edebiyat, felsefe,aşk,din, ilim, bilim ve kurgu
Bilinçli Okumaların Sentezi: 2
Bu kitaba inceleme yazarken bu türdeki incelemelerime ekleyeceğim hayatta aklıma gelmezdi!
1. incelememde de anlattığım gibi roman-anı vb. basit türden kitaplar yerine felsefe,sosyoloji,psikoloji gibi ağır ve dolu dolu bilgi içeren konular için yazdığım incelemeleri bu isimleri yazacaktım. Peki sorun bakalım; roman
Ben şöyle yapıyorum: her lekenin üstüne bir tuzluk, bir biberlik, bir hardal şişesi, bir ketçap şişesi, bir mayonez kâsesi, bir limon suyu kadehi, bir ekşi krema tabağı koyuyorum. Hiçbir şey belli olmuyor.
Sofra başında bodur hasırlı iskemlelerde oturulurdu. Sofra kurulunca ilk gelen şey ağaçtan oyma bir "tuzluk" olurdu, "tuz", sofranın uğur ve bereketini temsil ederdi. Meyhaneye masa girdikten sonra da, her masanın üstünde, müşterisiz, boş da dursalar bir tuzluk mutlaka bulunurdu.