bu kitabın filmi olmalı denir ya hani, tüm genellemelerin aksine bu kitabın tiyatrosu olmalı. belki vardır ben bilmiyorum varsa lütfen uyarın.. canlı canlı izlerken ağlamak istiyorum bir de...
gençleri intihara sürüklüyor diye bir dönem basımı durdurulmuş bir kitap. yine aynı etkiden bir dönem sarı pantolon mavi ceket furyası başlamış (werther gibi giyinme) fakat gerçekten etkilenmemek elde değil... bir hayata dair tüm çabaların umuduna dur demek. sonsuzluğa uzanmak isteyen fakat her seferinde kendi sınırlarına çarpan; kendini ölüme hazırlayan, aynı zamanda gerçek yaşamla harmanlanan werther'in hikayesi...
goethe'yi ikinci kez okudum ve etkisini uzun süre üzerimde hissedeceğim ikinci bir sarsıntı geçiriyorum. şiirsel kaleminden süzülen destansı sözlerini hafızamda unutulmayacaklar arasında biriktirmek, hiç de zor olmayacak. okuyanlara iyi bunalımlar.. okumayanlar da; alın, okuyun. beğeneceğinize eminim. beğenmezseniz bana getirin ben bir daha okurum.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,5bin okunma
Uzanmak İlya İliç için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hali idi. Evde olduğu zamanlar -evde olmadığı zaman da yok gibiydi- hep uzanırdı; hem de hep aynı odada.
Uyumak, farkında değilken uzakta olmak, uzanmak, kendi bedeniyle unutmaktır; uzun dalların altında yatan kayıp bir göle benzeyen bir sığınakta, ormanların engin yalnızlığında bilinçsiz olma özgürlüğüdür.
Varolan tüm kişilerin, diğer varlıklara katılmak için kendi merkeziliklerinden dışarı uzanmak olanakları ve gereksinimleri vardır. Bu dışarı çıkış tehlikelidir; organizma çok uzağa giderse, kendi merkezlenmişliğini, kendi kimliğini yitirir -bu fenomene biyolojik düzeyde kolaylıkla rastlanabilir. Nevrotik, kendi çelişkili merkezini yitirmekten çok korkuyorsa, dışarı uzanmayı reddeder ve kendini kasarak geri çeker, dünya alanını ve reaksiyonlarını kıstıkça büyümesi ve gelişmesi durur. Bu durum Freud'un zamanında yaygın bir biçimde rastlanan nevrotik bastırmaları ve ketlemeleri oluşturuyor. Oysa, günümüzün dışa yönelimli uyumculuk dünyasında, yaygın nevrotik tarz tam tersiyle karşımıza çıkıyor; benliğin diğerlerine katılımı ve diğerleriyle özdeşleşmesi içinde varlığı iyice boşalana kadar dağılıp yok oluyor.
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
etmiş olmasalardı eğer!!
‘’Bir baba akşam yorgun argın işten eve dönerken, hayalinde pijamalarını çekip şöyle bir koltuğa geçip uzanmak ve televizyonda haberleri seyrederken hafif kestirmek geçiyor.
Eve gelen babayı kapıda evladı karşılıyor ve ona seslenerek hoş geldin babacığım diyor.
Çocuğun hayali de babası eve dönünce onunla şöyle parka kadar gidip biraz eğlenmek belki de yanında hediye olarak bir dondurma yemek var.
-Çocuk; babacığım beni parka götürür müsün? Orada biraz seninle oynayalım mı? Diye sorar.
-Baba da; evladım çok yorgunum başka bir zaman gitsek olmaz mı der?
Ancak çocuğun yüz ifadesini gören baba içi burkulur ve dayanamaz, o anda gözüne büyük bir kâğıda basılı bir dünya haritası takılır.
Aklına bir fikir gelir. Dünya haritasını alır böler, böler, böler bunu üç beş kez tekrarlar. Daha sonra evladına uzatarak, şöyle der.
-Evladım der, bunu içerde birleştirdiğin zaman gel seninle parka gidip istediğin kadar oyun oynayacağım, belki bir de sürpriz bile olabilir senin için, der.
Çocuk içeri geçer, baba gayet rahat pijamalarını giyer koltuğa uzanmışken tam o sırada çocuk çıkagelir.
-Babacığım buyur birleştirdim der.
Baba afallamış bir vaziyette evladına sorar.
-Evladım ben bile bunu üç beş saatte anca yapacakken sen nasıl oldu da hemen yaptın.
Çocuğun cevabı manidardır.
-Babacığım dünya haritasının arkasında bir insan resmi vardı onu düzeltince dünya da düzelmiş oldu, buyur.’’
Alıntıdır
Her ne kadar bir paradoks gibi görünse de yaratılış bakımından şair Ben’inin kendisiyle dolaysız, bire bir hesaplaşması olarak ortaya çıkan şiirin asıl amacının bireysellikten toplumsallığa uzanmak ve bütünsel insanı kucaklamak olduğunu söyleyebiliriz.
Sıralar boyunca çizik içinde kalbimiz,
denize paralel uzanmak bile iyi gelmiyor dağlara
-Orta Asya’yı terk ettiği günden beri huzursuzdur kavmim
Güven Adıgüzel
Uzanmak İlya İlyiç için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hali idi.
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu