Giderek daha yakına yaklaşarak çıplak vü- cudunu, onun, onu ne kadar çok istediğini gizleye- meyen vücuduna, sırılsıklam olmuş pantolonuna ve gömleğine yapıştırdı. Onun dudaklarından dökülen inlemeleri, iç çekmeleri ve mırıldanmaları duymak istiyordu. Kalçasını ona sürttüğünde Clay inledi.
Ses oldukça seksiydi ama bundan çok daha faz- lasıydı. Bu
Sayfa 202
VUKUATIM YOKTUR KOMUTANIM
(…)Cezaevinden tahliye olacağım gün, beni odasına çağırdı. Yüzü gülüyordu.
-Şimdi yeniden askere gidiyorsun, diye konuşmaya başladı. Ve devam etti:
-Devletin iki düşmanı vardır. Biri komünizm, öteki Siyonizm…her ikisi de aynı şeydir. İkisiyle de mücadele etmek gerekir.
Ben gülmemeye çalışıyorum. O anlatıyor:
-Sen iyi aile çocuğusun. Annen geliyor, görüyordum. Ailen asil aile…Ankara’nın yerlisiymişsin. İyi aile terbiyesi almışsın…Bundan sonra solculukla uğraşma. Yakışır mı efendim?
-Hadi güle güle…
İyi aile terbiyesi almış ve buna rağmen solculuğa bulaşmış asil aile çocuğu olarak, nizamiyeden çıkıyordum ki, yeniden bir gülme aldı.
“Dikkaaaat! 11-1 nöbetçisiyim, nöbetim esnasında vukuatım yoktur komutanım…Dikkaaaaaat!”
Ulan, insan canavar be! dedi. Kitapları bırak, utanmıyor musun, insan canavardır, canavarlar okumaz!
Biraz sustuktan sonra güldü:
"Biliyor musun," dedi, "Allah insanı nasıl yarattı, insanın, bu canavarın, ilk olarak Allah'a hangi sözleri söylediğini biliyor musun?"
"Hayır! Nereden bileceğim? Orada değildim
Sayfa 155 - Can YayınlarıKitabı okudu
O zaman beni aldı bir gülme: durmadan gülüyor, dizlerime vurarak deliler gibi gülüyordum. Ancak gırtlağımdan bir tek ses bile çıkmıyordu, gülüşlerim dilsiz ve hummalıydı, ağlama özlemiyle doluydu.
Sayfa 62Kitabı okudu
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır.
_Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Beni bir gülme aldı…
Bu kadar serbestliğe nasıl müsaade etmişler, pes doğrusu! Tüccarların halkı kazıkladığını açık açık söylemelerini sansürün görmemesi anlaşılır gibi değil.
Sayfa 188 - Bir delinin hatıra defteriKitabı okudu
Beni bir gülme aldı şu satırları okuyunca....
Bundan sonra spordan ve karşılaşmalardan söz ettik. Onlara Amerika'da sportif olayları büyük bilgi duyulduğunu, hatta top oyuncularına öğretmenlerden daha fazla maaş verildiğini anlattım.
Sayfa 173 - Amerika da yalnız bırakmamış öğretmenleri bu konudaKitabı okudu
akıllısı beni bulmaz, delisi dibimden ayrılmaz...
Bir arkadaşım vardı, kara sevdasından kafayı yemişti. Bir gün bana; "tekkenin birinde cehri zikir var, gelir misin benle?" dedi. Tabi o zamanlar lisans dönemlerim olduğundan merakım da üst radede; "tabi gelirim" demiş bulundum. Olayı ciddiye aldığım için soruyordum kendisine; nasıl giyinmeliyim? nasıl davranmalıyım?... vb. diye... Akşam oldu yola düştük... arkadaşımın mecnunî halde olmuş olduğunu unuttuğumdan her şeyi ciddiye alıyorum ve vakur bir biçimde davranmaya çalışıyordum. Neyse, sözde tekkeye girdik uygun bir yere oturduk. Bir süre sohbet edildi müzik meşki başladı. Ardından insanlar başladı bir öne bir arkaya salınarak Allah Allah demeye, zikirdeki virdler değiştikçe değişiyor... Ama ben duruma sadece seyirciyim... Bir ara kulağımı arkadaşımın virdine verdiğimde ağzından sevgilisinin ismi çıkıyordu; Yıldız, yıldız, yıldız... diye zikir çekiyordu. Tabi o an dayanamadım beni aldı bir gülme, başımı yerden kaldıramıyordum... Birileri yanlış anlar da ortam gerilir diye... Bu absürd olaydan şu dersi çıkardım; kara sevdalı bir mecnunî nin peşine takılıp bilmediğin bir yere asla gitmeyeceksin ;)