Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Odanızın dağınık olduğunu ve ortalığı temizlemeyi hedef aldığınızı düşünün. Odanızı toplayacak enerjiyi bulursanız temiz bir odanız olur. Şimdilik. Ama en başından odanın dağılmasına yol açan o baştan savma ve eline geçeni bir yere tıkma alışkanlığını korursanız çok geçmeden karşınızda yine dağınıklık bulur ve yeni bir motivasyon hücumu beklemeye başlarsınız. Bu durumun ardındaki sistemi değiştirmediğiniz için aynı sonucun peşine düşmek zorunda kalırsınız. Bir semptomu, nedenini ele almadan iyileştirmiş olursunuz. Bir hedefe ulaşmak hayatınızı sadece şimdilik değiştirir. İlerleme konusunda genel kanıya aykırı olan budur. Sonuçları değiştirmemiz gerektiğini düşünürüz ama sorun sonuçlar değildir. Asıl değiştirmemiz gereken, o sonuçlara yol açan sistemlerdir. Sorunları sonuç düzeyinde çözdüğümüz zaman sadece geçici olarak çözersiniz. Temelli bir iyileşme için sorunları sistem düzeyinde çözmelisiniz. Girdileri düzeltirseniz çıktılar kendi kendilerini düzeltir.
Sayfa 28 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
"Eğer iyiliğin bir nedeni varsa o artık iyilik değildir,eğer bir sonucu yani bir ödülü varsa yine iyilik değildir.Kısacası iyilik,neden ve sonuç zincirinin dışındadır."
Sayfa 491Kitabı okudu
Reklam
2003'te Çin Devleti tüm Doğu Türkistan'daki ilk ve Ortaokullarda "çift dilli" eğitim sistemini uygulamaya başladı. Sonuç olarak, binlerce Uygur öğretmen işlerini Çinceleri "yetersiz" olduğu gerekçesiyle kaybettiler. Bu çift dilli eğitim sistemi Uygur halkı tarafından bir "beyin yıkama" uygulaması olarak görülmektedir. 2004 yılından itibaren Çin Devleti zor kullanarak yaşları 16-25 arasında değişen binlerce genç Uygur kızı, memleketlerinden koparıp Çin'in iç bölgelerine ucuz iş gücü olarak kullanmak üzere yolladı. Bu kızlardan birçoğu ya kendi canlarına kıydı ya da Çinli patronları tarafından tacize maruz kaldılar.
"Evet ama bu süre zarfında o bilimsel değerleri olabilecek en rezilce ve kabul edilmez maskaralıklarla süslemek zorunda kaldınız. Bu işi yarı din yarı palavra haline soktunuz. Sonuç olarak da bir rahipler hiyerarşisi ve karmaşık, anlamsız bir dizi ayin yarattınız." Hardin'ın kaşları çatılmıştı. "Ne olmuş yani? Bunun şimdiki
Sayfa 116
İçine zehir katılmış bir etteki hoş lezzet, beni bu zehri alıp yanılgıya düşmeye sevk edebilir. Buna karşın şurası bir gerçektir ki böyle bir durumda tabiat mazur görülebilir zira beni kendisine yabancı zehre değil, yalnızca içinde muazzam bir lezzet barındıran eti arzulamaya sevk ediyor. Böylece buradan, tabiatımın her şeyi büsbütün ve evrensel şekilde bilmediğinden başka bir sonuç çıkmıyor. Elbette buna şaşırmak yersiz zira insan fani bir mahiyet olarak sadece kısıtlı bir mükemmelliğin bilgisine sahip olabilir.
Sistemleşmiş, şahane bir felsefi düşünce.
Bir varlık nedir?.. Bir takım yönelimlerin toplamı... Ben bir yönelimden başka bir şey olabilir miyim? Hayır, bende bir sona doğru yol alıyorum. Ya türler?.. Türler de kendilerine özgü ortak bir sonuç olan yönelimlerden başka bir şey değillerdir? Ya hayat?.. Birbiri ardınca gelen etkiler ve tepkiler.. Yaşarken bütün kütlemle etkilenip tepkiler veriyorum... Öldüğümde de moleküllerimle etkilenip tepkiler vereceğim... Yani hiç ölmeyecek miyim? Hayır, şüphesiz ki bu anlamda ne ben ölüyorum, ne de herhangi bir şey... Doğmak, yaşamak ve ölmek, şekil değiştirmekten başka bir şey değildir... Her şeyin başlangıcı olan canlı ve duyarlı moleküle varıncaya kadar doğa da acı çekmeyen ve zevk almayan hiç bir şey yoktur.
Reklam
Biz birbirimize tutunmuştuk ve 17 yaşımda bize tutunmak isteyen yavrumla huzur dolu evimiz cennet bahçesine dön­dü adeta. Tek sıkıntımız maddiyattı. Her ne kadar dert etme­sem de eşim zorlanıyordu. Bir şeyler yapmalıydım, ama na­sıl? Kızım daha 1 yaşındaydı, ben ise henüz 18. Sonunda kızımla çalışabileceğim bir iş buldum: Kreşte aşçılık. Hem yemek
Sayfa 20
Sonuç olarak aynı topraklar üzerinde asırlardır bir arada yaşayan, ortak bir mirası paylaşan Ermenilerin Avrupalı devletler tarafından kendi emellerine alet edilmek için kışkırtıldıklarını ve kullandıklarını söylemek var olan belgeler ışığında hiç de yanlış olmaz.
Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 76
Demek oluyor ki ayrılığı farkettiren hasret ise, belki sona değil ama sonuna erdirecek olan da aşktır. Hasılı dört menzile sahip bir dairenin içindeyiz: ayrılık menzili, hasret menzili, acı-ızdırab menzili, aşk menzili. Dikkat edilirse düz bir çizginin, bir doğru'nun içine bu menzilleri yerleştirmekten kaçınıyorum; yani 'önce'
Sayfa 76
Şimdi size ilginç bir soru: Hedeflerinizi tamamen yok sayıp sisteminize odaklansanız yine de başarılı olur musunuz? Diyelim ki basketbol koçusunuz ve bir şampiyonluğu kazanma hedefini yok sayıp sadece takımınızın her gün antrenmanda yaptıklarına odaklansanız yine de sonuç alabilir misiniz? Bence alırsınız. Her türlü spor dalında hedef, müsabakayı en iyi skorla tamamlamaktır ama bütün oyunu sayı tahtasına bakarak geçirmek saçma olacaktır. Kazanmanın tek yolu her gün daha iyi olmak­tır. Super Bowl'u üç kez kazanmış bir koç olan Bill Walsh'un sözleriyle: "Skor kendi kendini halleder." Aynı şey hayatın diğer alanları için de geçerlidir. Daha iyi sonuçlar istiyorsanız hedef koymayı unutun. Onun yerine sisteminize odaklanın. Bununla neyi kastediyorum? Hedefler tamamen işe yaramaz mıdır? Elbette hayır. Hedefler bir yön belirlemek açısından iyi­dir ama ilerleme kaydetmede sistemler en iyisidir. Hedeflerinizi düşünmeye çok fazla zaman ayırıp sistemlerinizi tasarlamaya yeterince zaman ayırmadığınızda bir avuç problem doğar.
Sayfa 27 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Gönül tarlasına kin ve düşmanlık tohumu bir defa düşmeye görsün, ihanetten başka bir sonuç çıkmaz.”
Sayfa 21 - İskele YayıncılıkKitabı okuyor
Tüm bu söylediklerimden basit bir sonuç çıkaracağım. Tarihimizin gürültü patırtısına ve hiddetine rağmen "bunların keyfini çıkaralım". Yalancı ve konfor düşkünü bir Avrupa'nın ölüşü­nü görmenin ve zalim gerçeklerle yüzleşmenin keyfini çıkara­lım . Uzun süredir etkisi altında kaldığımız aldatmacaların sona erişinin ve bizi tehdit eden şeyleri açıkça görebilmenin keyfini çıkaralım.
İnanca Yapılan Yatırım ve Direnç İlişkisi
Festinger bunlardan ne sonuç çıkarıyordu? Bir inanç kümesine ne kadar çok yatırım yaparsanız -o inanç uğruna ne kadar çok özveride bulunursanız- yanıldığınızı gösteren kanıtlar karşısında o kadar dirençli olursunuz. Asla pes etmezsiniz. Çabanızı ikiye katlarsınız.
Sayfa 100
Hava Kuvvetlerinin Savaştaki Gücüne Dair
Fairchild'ın çıkardığı sonuç şöyleydi: "Doğru noktalara isabet eden on yedi bomba tüm metropol bölgesini tümüyle elektriksiz bırakmasa da, enerji dağıtımını önleyecektir!" On yedi bomba! Klasik akla kalsa, tüm şehir bombalanacaktı - bunun üzerine dalga dalga maliyetli ve tehlikeli bombalama akınları eklenecekti. Fairchild'ın göstermek istediği şuydu: Koca bir kenti tek bir darbeyle etkisiz hâle getirmek için aklınızı ve Norden'in bombalama vizörünü kullanmak dururken, buna ne gerek var? Pape bana dedi ki: Kesinlikle tek başına bombacının ya da yalnız hava gücünün savaşı kazanacağına inanıyorlardı. Üstelik savaşı kazanarak, kara ordularının yıllarca çarpışıp durduğu ve insan öğüten siperlerde milyonlarca kişinin telef olduğu Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi bir kitlesel kırımı önleyeceklerini düşünüyorlardı. Donald Wilson'un neden yarı şaka yarı ciddi, Maxwell'de neler döndüğünü bilse Ordu'nun Bombacı Mafya ekibinin tamamını hapse tıkacağını söylediğini şimdi daha iyi anlayabilirsiniz. Bu adamlar Ordu'nun parçası oldukları hâlde, Ordu'nun geri kalanının geçersiz ve eskimiş olduğunu söylüyorlardı. Kanada sınırına, ağır toplar, tanklar ve akla gelebilecek her türlü silahla desteklenen yüzbinlerce asker yığabilirdiniz ama bombacılar bunların ve bütün konvansiyonel savunma hatlarının üzerinden uçarak geçer ve sınırdan yüzlerce kilometre uzakta özenle seçilmiş birkaç hava akınıyla düşmana ağır bir darbe vurabilirdi.
Sayfa 49
Saramago tarzı :)
Anlatıcının, boş oy kullanmaya karar vermiş bu şehrin bu hiç görülmemiş hikayesini iyi bir sona nasıl taşıyacağından hiç bu kadar emin olmadığını ve sonuç olarak, cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki şiddetli laf atışmasının, mutlu sonla bitse de, onun için ekmeğin bala düşmesini görmek olduğunu itiraf etmek gibi alışılmadık bir açıkyüreklilik göstermesi hariç, bu sorulardan herhangi birine bu okuru tamamen hoşnut kılacak bir cevap bulmak güçtür. Yazarın, olmamış olsa da olabilecek olan üzerinde değil, olmuş olsa da olamayacak olan hakkında sebepsiz açıklamalarda bulunmak üzere karmaşık anlatı akışını hiç uyarısız terk etmesi başka nasıl açıklanabilir.
Sayfa 185Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.