Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ikdam ve Mevlana'nın milliyetçi torunu veled Çelebi izbudak
İkdam gazetesi 1894 yılında bir tütün tüccarının oğlu olan Ahmed Cevdet68 tarafından kuruldu. Genç yaşta Tercüman-ı Hakikat’te yazı yazmağa başlayan Ahmed Cevdet, daha sonra Sabah ve diğer gazetelerin başyazarlığını yaptı, İkdam, bir müddet sonra 15.000 tirajı ile İstanbul’da en çok aranan gazete oldu.69 İnkılâptan sonra Avrupa’ya kaçmasına rağmen gazete 1928 yılına kadar çıkmaya devam etti. Ahmed Cevdet, İkdam gazetesi çevresinde, gazeteye kuvvetli bir millî ruh verecek birçok genç yazarı topladı. Bu grup arasında Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin soyundan gelen, dil ve edebiyat konularında yazan Veled Çelebi (İzbudak)70; Türklerin Ulûm Ve Fünûna Hizmetleri (İstanbul, 1341 [1898] ) adlı kitabıyla olduğu kadar biyografik ve bibliyografik eserleriyle tanına asker öğretmen Bursalı M. Tahir71; şarkiyat ve Türk müziği konularında yazılar yazan Rauf Yekta72 vardı. İkdam gazetesine hizmeti geçenler arasında belki de en tanınmışı Necib Âsım (Yazıksız)’dır. Necib Âsım, Gaziantep’in Kilis ilçesinde 1861 yılında doğdu. Eski bir aile olan Balhasanoğulları’ndandı. İstanbul’da askerî öğrenim gördü ve 1880 yılında teğmen olarak mezun oldu. Askerî okullarda Türkçe, Fransızca ve tarih okuttu, albay rütbesine kadar yükseldi. Öğretmenliğe devam ederken bir yandan da dilbilgisi, tarih ve coğrafya kitapları yazdı, çeşitli konularda küçük eserler yayımladı. En büyük merakı Türkçe ve Türk tarihi olan Necib Âsım, bu konularda birçoğu İkdam’da yayımlanan pek çok makale yazmıştır. Geniş planlı bir Türk tarihi hazırlama projesine girişti, fakat Osmanlılardan önceki Türklerin tarihine ayrılan kısmın 1. cildi yayımlanabildi.
1926 yılında Akşam gazetesinin açtığı "Latin Harflerini Kabul Etmeli mi, Etmemeli mi?" başlıklı ankete verilen iki yanıt: Hüseyin Suat (Yalçın): "Latin harfleriyle okumakta müşkilât çekeceğiz, şimdiki harflerimizle yazılmış bir mektubu Latin harfleriyle yazmak ve okumak istersek hemen hemen üç misli vakit kaybedeceğiz" Dr. Abdullah Cevdet: "Arap harfleri Türkçenin gelişmesine engel olmuştur. Onbeş sene evvel: Bu harfleri atmadıkça Türk için gerçek kurtuluş yolu açılmayacaktır" demiştim. Ankete verilen başka yanıtlar: Necip Asım (Yazıksız): "Taraftar değilim, çünkü otuz asırlık kütüphanemize veda etmek gerekecek." Avram Galanti (Bodrumlu): "Şimdiki harflerimizin kalmasında siyasal zorunluluk da vardır." Veled Çelebi (İzbudak): "Latince sesli ve sessiz harfler bizim dilimizi anlatmaya yeterli değildir." Halid Ziya Uşaklıgil: "Memleketin resmi ve ilmi hayatında Latin harflerinin yeri yoktur."
Sayfa 166 - SEBİL YAYINEVİKitabı okudu
Reklam
Önsöz
Kimdir Mevlana? Bir sufi mi? bir düşünce adamı mı? Bir filozof mu? Bir bilim adamı mı? Bir kâhin mi yoksa bir zaman yolcusu mu? Onun eserlerini okuduğumuz zaman, şu kanaate varılır ki, " O elbette bunların hepsidir hatta bunlardan fazlasıdır. Bundan dolayı, başta Mesnevi'si olmak üzere, eserlerini çok iyi irdelemek gerekir. Malum olduğu
Sayfa 11 - URZENİ YAYINEVİ, 1.Baskı, Aralık 2019Kitabı okuyacak
" Enver'le Niyazi dağa çıkmışlar, 'hürriyet' istiyorlarmış." - Tekke'den Meclis'e Sıra Dışı Bir Çelebi'nin Hatıraları Veled Çelebi İzbudak / S. 108
Sayfa 108Kitabı okudu
HASBIHAL Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları, Bildiğiniz gibi, 2007 yılı UNESCO tarafından bütün dünyada doğumunun 800. yılı dolayısıyla "Mevlânâ Yılı" olarak ilan edildi. Büyük sufi, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede sempozyumlar, sergiler, konserlerle anılıyor. Bu arada önemli yayınlar da yapıldı. Biz de Türk Edebiyatı olarak
Sayfa 1 - Türk Edebiyatı Dergisi ☪ Sayı 408 (2007 Ekim)Kitabı okudu
Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün emri ile Mevlana'nın eserleri de Türkçeye tercüme edilmiştir. Örneğin, Mesnevi-i Şerif, 1929-1937 yılları arasında Ahmet Avni Konuk tarafından şerh edilmiştir. Toplam 34 ayrı defterden oluşan şerh, Mevlana'nın 6 ciltlik "Mesnevi"sinin Türkçe şerhidir. 1937-1940 yılları arasında Veled Çelebi İzbudak da toplam 30 ayrı defterden meydana gelen Mesnevi tercümesi yapmıştır. Bu "Mesnevi"nin ilk Türkçe mensur tam tercümesidir.
Sayfa 70 - İnkılap Kitabevi Yayınları
Reklam
XIX. yüzyılın başlarından itibaren Türk dünyasının farklı bölgelerinde yaşayan Necip Asım Yazıksız, Veled Çelebi İzbudak, Cemaleddin Afgani, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçuraoğlu, Ahmet Ferit Tek, Hüseyinzade Ali Bey yazıları, şiirleri ve değerli eserleri ile Türkçülük fikrini sistemleştirmeye başladılar. Türkçülüğün en belirgin özelliği Türkçe
çünkü bir adam birkaç yıl anlamadığı, zevk almadığı şeylerle uğraşırsa aklına ziyan gelebilir.
Odamda yarım dakika kadar hareketsiz durdum; kitaplarıma, her biri için göz nuru döktüğüm, beyin patlattığım, ömrümü ifnâ ettiğim kitaplarıma kemâl-i hürmetle baktım. Her birisi, *Bana olan aşk ve muhabbetin, uzun müddet alışkanlığın hatırı için aman beni kurtar, cayır cayır yanıp kül olmaklığımı reva görme!" diye istimdat ediyorlardı. Ne çare ki yangın etrafımı kuşatmıştı..
Sayfa 91 - timaşKitabı okudu
Mevleviliğe Dair
Hazret-i Mevlâna zamanında semâhane yoktu. Türbe'nin yanına semâhaneyi yaptıran oğlu Sultan Veled'dir. Anadolu'daki Mevlevî dergâhlarını da Sultan Veled açtırmıştır. Sultan Veled'den sonra da oğlu Ulu Arif Çelebi, makâm-ı Mevlâna'ya geçerek Çelebi olmuştur. Bu suretle Çelebilik babadan oğula geçmiştir. Mevlevîlik tarikatının âdâp ve merasimini kuran Sultan Veled İle oğlu Ulu Arif Çelebi olmuştur.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Bir gün Hazret-i Mevlâna medreseye giderken, bir kuyumcu dükkânının önünden geçiyormuş. Bir kuyumcunun çırağı çekiç ile bir şey döğüyormuş. Mevlâna bu dükkânın içinden gelen "tik, tak!” sesinden bir vecd duymuş. Derhal kollarını havaya kaldırarak sokakta dönmeye başlamış. Kuyumcu, Hazret-i Mevlâna'nın sokakta durmadan döndüğünü görünce: "Salâ ey ahali, mallarımı yağma ediniz!" demiş ve ahali de kuyumcu dükkânını yağma etmiş. [Kendisi] Mevlâna'nın arkasına takılarak ona derviş olmuştur. Bu zâtın adı Şeyh Salâhaddin-i Zerkûb'dur. Artık Salâhaddin-i Zerkûb, Mevlâna'nın yanından ayrılmamış, ona âşık olmuştur. İşte semâya bu suretle başladılar. Müteaddit Mevlevîler arasında bu rivayet dolaşmaktadır. Bundan sonra semâhanede semâ başlamıştır. Mevlâna'nın sandukaları da semâhaneden görünerek, onlara ayrı bir huşu vermektedir.
Sayfa 142 - TimaşKitabı okudu
Şapka Destanı
... Devlet İzbudak'ın naklettiği bir diğer hatırayı da burada muhakkak belirtmek istiyoruz. Şöyle diyor: "Babamın hafif buruşuk bir şapkası vardı. Bir gün Galata Köprüsü'nden geçerken eskiden tanıdığı bir hocaefendi selam vermediği gibi bir de ters ters şapkasına bakmış. Veled Çelebi'nin bu olay üzerine uzunca bir şiiri vardır.
Mevlâna'nın Mesnevî, Dîvân-ı Kebîr, Dîvân-ı Şemsü'l-Hakayık gibi manzum ve Fihi mâ-Fih, Mektubât gibi mensur eserleri vardır. Mesnevî'si 6 cilttir, ilâve yedinci cildin kendilerinin olmadığı hakkındaki zan kuvvetlidir. Mesnevî, didaktik (öğ- retici) bir kitap olarak kaleme alınmıştır. Hikâyelerle büyük ve derin hakikatlar izah edilmiştir. Hem avama, hem havâssa hitâb eder. Mesnevî'nin şerhini Ankaravî yapmış ve bu şerh neşredilmiştir. Abidin Pa- şa'nın tercümesi de matbudur, fakat noksan kalmıştır. Şair Ahmed Avni (Ko- nuk) bey de bir Mesnevi Şerhi yapmıştır. Bu halen Türbe kütüphanesindedir. Tâhirü'l-Mevlevî'nin de bir tercümesi vardır. Veled Çelebi (İzbudak) efendinin tercümesi Maârif Vekâleti tarafından tab'edilmiştir. Mevlâna 20 seneyi bulan sürekli seyahatlarıyla geniş bir görgü ve kültür hazinesine sahip olmuş, Anadolu'da Rumca öğrenerek klasik Yunan kültürüyle de temas edip, fikrî ve tasavvufî büyük terkibini [=sentezini] Peygamber'e ve İslâm'a olan derin iman zemini üzerine kurmuştur.
Sayfa 553Kitabı okudu
Atatürk, 29 Ocak 1923 Pazartesi günü Uşşakizade Muammer Beyin kızı Lâtife Hanım'la İzmir'de evlenmiştir. Türkiye'de, evlenecek olan kadınla erkeğin, ayni masada karşılıklı oturdukları ilk nikah töreni budur. İzmir'in köklü ve varlıklı ailelerinden Uşşakizade Muammer Bey'in kızı olan Latife Hanım, 1898'de İzmir'de
Sayfa 114 - Güven KitabeviKitabı okudu
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.