Avusturya-Macaristan doğumlu Yahudi roman ve oyun yazarı Stefan Zweig' in yazmış olduğu bir öykü kitabıdır. Bir saatte bitirilebilecek bir kitap. Kısa fakat üzerinizde etki bırakacak bir eser kendisi. Birkaç kitabında da gördüğümüz gibi yine baş karakterimiz bir kadın. Kadın psikolojisini bu kadar iyi anlatan erkek bir yazar daha okumadım sanırım . Sanki bir kadının satırlarını okuyormuşcasına ustaca yazılmış bir eser. Son derece çarpıcı bir çöküş öyküsü adından da anlaşılacağı gibi. XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanıyor. Baş karakter Madame de Prie sarayda yüksek mertebede olan bir kadındır. Kralın gözünden düşer ve Normandiya' ya sürülür. Burjuvamız bunu kendine yediremez ve insanlara tatile çıktığını söyler. Aynı zamanda saraya tekrar geri dönebilmek için planlar yapar fakat hiçbiri tutmaz. Madame' ın şatafatlı Fransa günleri sona ermiştir artık . Ve intihar eder. Ölürken bile konuşulmak isteyen Madame unutulmuştur artık. Aşırı egonun getirdiği zararlara da değinmiş yazar bu kitabında . Kesinlikle tavsiyemdir. İyi okumalar dilerim.
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
Tarih Araştırma’ları kapsamında gezgin/seyyahların gezip yazdıkları gezi yazıları/seyahatnameler o cağın yaşam biçimini aydınlatma konusunda çok önem arz eder. Tarihin sayfalarını coğrafya ile bütünleşen insan toplumlarını kendine has bir düzenle görürüz. Bu insan düzenin bir başka örneği olan “İran Seyahatnamesi" tarihin bir sayfasıdır, diye
Ömer Hayyam'ı bu dörtlükleriyle tanıdım. Kendisinin XI. yüzyılın ortalarında doğduğu ve XII. yüzyılın ilk çeyreğinde öldüğü söylenir.
Hayyam, tam olarak şarap aşığı ve Tanrı düşmanı olarak nitelendirilebilir. Dörtlüklerinin neredeyse hepsinde şaraba olan aşkını dile getirmiş ve Tanrı'nın şarabı haram kılması üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Hayatını neredeyse şarap içmeye adamış, bu dünyada şaraptan başka bir şey istemediğini dile getirmiştir. Ama bazı araştırmacılar her dörtlüğün Hayyam'a ait olmadığını, bazı dörtlüklerin başka şairlere ait olduğunu ama açık sözlü olamadıkları için Hayyam'a yazdırdıkları düşünülmektedir. Bu tarafı tabii ki muamma.
Az puan vermemin sebebi ise sürekli şaraptan bahsetmesidir. Aynı konuyu farklı farklı şekillerde dörtlüklere yansıtmıştır. Bu durum okurken zaman zaman sıkılmama neden oldu. Tanrı üzerine birçok eleştirisi de mevcuttur. Hatta bu kadar eleştiriyi o dönemde nasıl yaptığına da şaşırdığım oldu ama dörtlükleri o yaşarken değil ölümünden sonra başkaları tarafından kağıda geçirilmiş ve çoğu XV. yüzyıldan kalma kitaplarda bulunup o şekilde yayımlanmıştır. Yine de Hayyam'ın o dönemlerde bu kadar eleştiri barındıran şiirleri yazması, bu kadar cesareti inanılmaz güzel. Tavsiye edebileceğim bir kitap ama okurken önyargılarınızı bir kenara bırakmanızı tavsiye ederim. Okuyacak arkadaşlarıma keyifli okumalar dilerim.
”Uzun yaşamı boyunca aklın her silahını kullanarak bitmek bilmez bir heves, tutkulu bir adanmışlık, hepsinden de öte korkunç alay etme yeteneğiyle uğruna savaş verdiği ideal kazanımları; hoşgörüyü, ruhani özgürlüğü, insanlık onurunu, adaleti kafalarımıza adam akıllı işlemiş ve bunlar sanki artık doğal yaşamımızın bir parçası, soluduğumuz hava,
BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ
Bu öykü Fransa’da yaşayan ve sarayda sözü etkili olan bir kadının çöküş sürecini anlatıyor.
Kahramanımız Madame de Prie, XV. Louis döneminde iktidarda sözü geçen sarayın gözdesi bir prenses iken saraydan Normandiya’ya (taşra) sürgün edilir. İlk zamanlar geri döneceğinden umutlu olduğu için doğada güzel zaman geçireceğini düşünür. Ne yazık ki bu denli görkemli hayattan sonra bir hafta içinde eski hayatını özler ve sıkılmaya başlar.
Gün geçtikçe gözden düşmeye devam eder bu durum devam ettikçe saçma sapan hallere girer ve akli dengesini yitirmeye başlar.
İlgiyi yeniden üzerine çekmek için akla hayale sığmayan planlar yapar. Yaptığı plan ve beklentisinin hüsranla sonuçlanması beni çok şaşırttı. Burada planını anlatıp heyecanını bozmak istemiyorum. Kitabın konusu hakkında anlatacaklarımı kısa kesiyorum ve yazar hakkında konuşmak istiyorum.
Stefan Zweig’in bir kadının çöküşünü anlatırken yaptığı psikolojik tahlillere hayran kaldım ve o çaresizliği hissettim.
Öyküyü okurken yaşanmış bir hikayeden kurgulanmış olması ve çaresiz hissettiğim bir anda okumuş olmamdan kaynaklı çok etkiledi beni.
Kesinlikle okumanızı öneririm ama Stefan Zweig hiç okumadıysanız başlangıç önerim bu öyküsü değil. Yazarla tanışmak için Satranç kitabını önerebilirim.
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
XV-XVI. yy’da mültecilerin, Lenin’in deyişiyle “ayaklarıyla oy verenlerin” yönleri, bugünkü gibi Doğu’dan Batı’ya doğru değil, Batı’dan Doğu’ya doğruydu.
Antoine de Saint-Exupéry, asıl mesleği pilotluk olmasına rağmen edebiyat dünyasına birçok eser kazandırmış bir yazardır. 1944 yılında görevdeyken uçağıyla birlikte kaybolmuş ve ölüm sebebi hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır. Varoluşçu ve hümanist bir dünya görüşüne sahip olan yazar, bu yaklaşımını eserlerine de yansıtmıştır. Exupéry; sanatı
XV. yüzyılda Karamanoğulları, Selçuklu egemenliğine son verirken, eski Osmanlıcanın temelleri atılıyordu. Türkçe bu dönemde şiirden başka devlet işlerinde de kullanıldı. Fakat sonra sonra bu dil, arılığını koruyamadı. Arapçanın, Farsçanın saldırısına kapılarını ardına değin açtı. Gerçi Osmanlılar herhangi bir yabancı dili, Selçuklular gibi, devlet dili yapmaya dek vardırmadılar işi. Ama Türkçenin karma bir dil durumuna gelmesine de engel olmaya kalkmadılar. Türkçeye yabancı dillerden yalnızca sözcükler değil, deyimler ve dilbilgisi kuralları da girmeye başladı. Artık din ve bilim dili Arapça, şiirde örnek tutulan dil de Farsçaydı. Türkçenin adı oldu "kaba Türkçe". Türkçenin bilim ve sanat dili olamayacağına inanıldı.
Bu öykü XV. Louis döneminde Fransız sarayında baya etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Bir Çöküşün Öyküsün'de Medeme de Prie'nin yaşantısının saraya ters düşmesiyle Normandiya'ya sürgüne gönderilmesini anlatmaktadır. Sürgün başta güzel gelsede bir süre sonra sıkılmaya başlayacaktır. Fransa'nın gece eğlencelerini, sarayda çevirdiği etrikaları, ayrıca çevresi tarafındanda ilgi odağı olması yaşadığı sürgün boyunca özlemektedir. Yolunu bulup Paris'e geri dönmeye çalışsa da bu mümkün olmayacaktır. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırmaya çalışsıp sahte bir kişilik oluştursada bunun sonu olmayacamtır.
Yazar kısa ve öz bir şekilde yazmıştır öyküyü Stefan Zweig'i okumayı seviyorum gün içerisinde sizi yormadan, kısa öykülerle hayatınıza bir şeyler katabiliyor. Yoğun olduğunuz bir gün dinlenmek için güzel kitapları var okurken günün yorgunluğundan sitresinden çekip kendinize bir şeyler katacağınız güzel bir öykü
Herkese iyi okumalar.
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
Adını o kadar taşıyan ve hissettiren bir kitap ki, gerçekten bir çöküşün öyküsüydü. XV. Louis döneminde bir zamanlar saraya hükmeden Madame De Prie'nin hayatını anlatan bir kitap. Günün birinde gözden düşmesiyle sürgüne gönderiliyor. Kaybettiği şan, şöhret, zenginlik, ihtişam, erkekler ile yalnızlığa terk edilince, içindeki bütün şeytanı ortaya çıkarmış Madam. Tüm bu hislerin ve olayların gerçekten yaşanmış olmasının ürkütücülüğünün yanı sıra, sevgili Madame de Prie, senden nefret ettim. Bir gün karşıma çıkacak olsaydınız size iki çift laf etmek isterdim ama kendimi yemekle kalacağım mecburen.
Okumanızı mutlaka tavsiye ederim ♡
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
"Gerçekten de insanlığın varoluşundan xv.
yüzyıl da dâhil olmak üzere geçen süreç
içinde mimari insanlığın büyük kitabı,
insanın güç ve zekâ anlamında gelişim
evrelerinin temel ifadesiydi."
Sayfa 187 - İş Bankası Yayınları, 2020Kitabı okudu
Tablo (Gece Kahvesi) şimdiye dek yaptıklarımın en çirkinlerinden biri. Konu olarak değişik olmakla birlikte Patates Yiyenler ile eşdeğer bir resim.
İnsanoğlunun korkunç tutkularını kırmızı ve yeşil boyalarla anlatmaya çalıştım.
Oda kan kırmızısı ve koyu sarı, en ortada yeşil bir bilardo masası var;
dört tane limon sarısı lamba, turuncumsu, yeşilimsi ışık saçıyor. Her yanda en yabanıl kırmızı ve yeşillerin çarpışması, çelişmesi görülüyor: uyuklayan serserilerin figürlerinde, boş ve kasvetli odada, morda ve mavide...
Bilardo masasının kan kırmızısı ve sarı yeşili, örneğin, kontuvarın yumuşak XV. Louis yeşiliyle karşıtlık yaratıyor; kontuvarın üstünde bir de pembe çiçek de meti var. Bir köşede nöbet tutar gibi duran ev sahibinin ak giysileri ise limon sarısına ya da açık, ışıklı bir yeşile dönüşüyor.
...