Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osman'a karşı isyan, birinci derecede kabilelerin Kureyş'e isyanını ve kabilevî akımın İslâmî akıma galip gelmesini sembolize eder. Osman, kendisinin oluşturmadığı, aksine İslâm ümmetinin gelişmesi ve koşulların değişmesinin bir sonucu olan şartların kurbanı oldu.
Sayfa 113
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Reklam
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Birinci Harbi Umumi sırasında maden kömürü tedarikindeki müşkülattan dolayı, artık trenler muntazam seferler yapmamaya başlamışlardı. Hemen her istasyonda, lokomotifler islim alıncaya kadar beklemekte ve bunun için de külliyetli odun yakmaktaydı. Artık trenlerde, hareket saati makinistlerle istasyon memurlarının elindeydi. Trenlerin hareketi oduna
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Geceyi Aclun’da müfrezeyle geçirdik. Ertesi gün beni, kendi askerimle, (35 er kalmıştı) Dokare köyü istikametinde keşfe çıkardı. Bu taraftaki aşiretlerin de halini anlamak istiyordu. Aclun Boğazı’nı geçtik. Dokare köyüne akşama doğru gel­dik. Bu taraf biraz dağlık olduğu için bize serin geliyordu. Şeyhin evine indim. Akşama doğru şeyh kahve
Reklam
UMUT VE ÇÖKÜŞ İÇ İÇE YAŞANIYOR
18 Nisan Çarşamba Berlin sürekli bombalanmakta, şehrin göğü kızıl renge bürünürken Başbakanlık binası da alev alev yanmaktadır. Sovyet birlikleriyse Berlin’e doğru süratle ilerlemeye devam etmektedirler. Hitler’in Propoganda Bakanı Goebbels’i bakanlığın merdivenlerinde yakalayan bir gazeteci Goebbels’in yanına sokuldu ve “Roosevelt öldü!” dedi.
Güney Yüzü - Kültigin Kitâbesi
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ……….. Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün
Temeli Tük kahramanlığı, cesaret ve yiğitliğine dayanan bu askerlik ruhunu bir türlü hazmedemeyen Arî dinleri, İslâm Dininin aksine Türk toplumu için bir bakıma çok yıkıcı olmuştur. Zira, Budizm, Manihaizm, Zerdüştlük gibi bu eski Ari dinlerinin tesiri altında kalan Türklerin cesaret, mertlik, şehamet ve gayret duygularını dumura uğrattığı görülmüştür. Büyük Arab edibi El-Cahiz'ın bile bu meşum durum nazarı dikkatinden kaçmamıştır. O şöyle demektedir; "Türkler zındıklık (yani Budizm veya Manihaizm) dinine girince artık harplerde mağlub olmaya başladılar. Türklerin en kahramanlarından olan Dokuz oğuz (uygur) kabilesi iste bunlardan biridir. Halbuki, Dokuzoguzlar Karluk Türklerinden sayıca bir kaç kere az olmalarına rağmen savaşlarda daima ileri giderler ve üstün olurlardı. Ne yazık ki, onlar zındıklık dinine girmeye başladılar, artık onların dilleri destan olan kahramanlık duyguları yok olmuş ve şecaatleri de son bulmuştu."
Sayfa 3 - Türk Araştırmaları VakfıKitabı okudu
KÜLTİGİN KİTÂBESİ'NDE YAZILANLAR (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE) GÜNEY YÜZÜ           Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ........... Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü
Reklam
Aziz Ali Mısrî'ye hakkımı helâl etmiyorum!
Bana öyle geliyor ki, bizim memleketimizde, hatta Türklerin en münevver geçinenleri arasında bile, Arap meselesinin mahiyeti ile onu idare edenlerin emellerinin ne olduğunu bilen pek az kimseler vardır. Ben bu meseleden, 4. Ordu kumandanlığına ait hatıralarımı yazarken uzun uzadıya bahsedeceğim için burada bu işin yalnız İstanbul muhafızlığım
Tarihöncesi dönemde yaşamasam da, ilerleyen yaşıma ve beslenmek için avlanmanın ne olduğunu bilmememe rağmen yine de mağarada yaşayan atalarımızın kaygılarından birinin yırtıcıların kan kokusuna doğru çekilmeleri olduğunu tahmin edebiliyorum. Bu bakış açısıyla, tabunun kaynağının tehlike korkusu olduğunu savunan Reinach'ın hipotezi olabildiğince gerçekçidir. Kadınlar bu sebeple yırtıcılardan kaçmak ve kabileyi korumak için adetleri süresince kendilerini korunaklı bir bölgede soyutlama alışkanlığını geliştirmiş olabilirler. İngiliz antropolog Chris Knight gibi birçok antropolog, seçilen bu soyutlanmanın kadınları aynı zamanda bütün kültürlerde izleri görülen - özellikle yakın zamanda yapılan çalışmalara* göre erkekler tarafından değil kadınlar tarafından da yapılmış mağara resimlerinde- şamanik bir tinsellik geliştirmeye yönlendirmiş olabileceğini öne sürmüşlerdir.
Sayfa 55 - Ayrıntı Yayınları. Kadın Dizisi 1: Bu Benim Kanım ×Adetin kısa hikayesi - Yaşayan kadınlar ve yaratan erkeklerden × *Amerikalı antropolog Dean R. Snow'a göre, tarihöncesi mağaralardaki oyma ve resimleri çevreleyen el izlerinin %75'i kadınlara ait. VirginiKitabı okudu
Bölüm 2: Koyun Kızartma
Koyun Kızartma Bilbo yatağından fırlayıp sabahlığını giyerek yemek odasına gitti. Orada kimseyi değil, ama büyük ve acele bir kahvaltının tüm belirtilerini gördü. Odada korkunç bir dağınıklık, mutfakta ise yığınla bulaşık vardı. Neredeyse sahip olduğu tüm tencere ve tavalar kullanılmış gibiydi. Yıkanacak bulaşıklar öylesine kasvetli bir
Sayfa 38 - İthaki Yayınları, Çevirmen: Gamze Sarı Özgün Adı: The Hobbit İthaki Yayınları - 562 3. Baskı, Aralık 2009, İstanbul E-kitap: 1. Sürüm, Şubat 2015 Aralık 2009 tarihli 3. baskısı esas alınarak hazırlanmıştır.)