Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TARİHLER VE OLAYLAR (1950-1960) 02 Nisan 1950: Milliyetçiler Federasyonu kuruluyor. 14 Mayıs 1950: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının sonu. Seçimi Demokrat Parti kazanıyor. 21 Eylül 1950: Atsız, Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin ediliyor. 04 Ekim 1950: Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nin kuruluşu. Başkan: Nihâl Atsız. 06
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: ( Bu mektup, Hacaloğlu'nun Atsız'ın Mektupları kitabında yoktur.) "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve
Reklam
Atsız Türkiye Yayınevi'nde: Nihal Atsız 1947-1949 yıllarında Türkiye Yayınevi'nde uzman olarak çalışmıştır. İşi tarihî yayınlara nezaret etmektir (Hacaloğlu 2013: 34). Yayınevi'nin sahibi Tahsin Demiray Kadıköy Sultanisinden beri Atsız'ın arkadaşıdır ve Bozkurtların Ölümü romanını da o yayımlamıştır. Atsız'ın Türkiye
1945 Ekim'inin sonunda serbest kalan Atsız, yazmaya susamış gibidir. Öğretmenlik görevine de dönmemiştir, işsizdir. Şimdi yazacak ve yeni kitaplar neşredecektir. 1946 yılında birkaç kitabı yayımlanır. İlk önce Bozkurtların Ölümü. 1937'de Ateş Çocuklar için dergisinde tefrika edilmeye başlanan, bir kısmı da Askerî Cezaevi'nde tamamlanan Bozkurtların Ölümü, yoğun bir çalışma sonucunda bitirilmiştir (Deliorman 2013: 77). Atsız'ın bu meşhur eserine son noktayı koyduğu tarih, saat ve yer kitabın son sayfasında kayıtlıdır: "13 Nisan 1946 Saat: 21 Maltepe". Eser aynı yıl Türkiye Yayınevi tarafından basılmıştır. Cumhuriyet gazetesinin 22 Ekim 1946 tarihli nüshasının ikinci sayfasında resimli olarak "Büyük Türk Romanı Bozkurtların Ölümü Çıktı” ilanı yer alıyor (Akgöz 2016: 395'ten). Buna göre roman 1946 yılının Ekim ayında yayımlanmış olmaktadır.
Said Nursi'nin medrese hayatı
Ciddi bir şevk ile tahsili gözüne aldı ve bu niyetle nahiyeleri İsparit Ocağı dahilinde bulunan Tağ Köyünde Molla Mehmed Emin Efendi'nin medresesine gitti fakat fazla duramadı. Hâle-i fitriyeleri icabı, daima izzetini koruması ve hatta amirâne söylenen küçük bir söze dahi tahammül edememesi; medreseden ayrılmasına sebeb oldu. Tekrar
Sayfa 28 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Sizin anlayacağınız, belgemiz sağlam.
Özetlersek, İnönü'ye göre Atatürk, açıkça zarar eden çiftliği devlete "satarak" Cumhurbaşkanlığı bütçesinden sürekli para emen bubaş belasından kurtulmak istemekte, kendisini de bu haksızlığın önüne geçmeye çalışan hamiyetperver bir siyasetçi olarak sunmaya gayret etmektedir (Ne kadar hamiyetperver olduğunu, daha doğrusuyakınlarına karşı ne yaman hamiyetperverliklerde (!) bulunduğunu başka bir vesileyle anlatırım inşallah.) Peki bu sözleri kim söylüyor? Devrin kudretli başbakanı İsmet İnönü. Nerede söylüyor? Sabahattin Selek'e anlattığı, Ulus gazetesinde tefrika edilen vesonra da İnönü Vakfı tarafından Bilgi Yayınevi'nde basılan hatıralarında.
Sayfa 18 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Heidegger'le çalışan ve şimdi Berlin Özgür Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan Şilili Victor Farias, Heidegger et le nazizme'siyle soruyu dramatik bir biçimde yeniden açmıştır. İspanyolca yazılan, bir Alman yayınevi tarafından basılması reddedilen ve sonunda geçtiğimiz Ekim'de Fransızca olarak yayınlanan kitap, büyük yankı yaptı: geçtiğimiz altı ay boyunca neredeyse her Fransız felsefeci, bir biçimde l'affaire Heidegger konusunda tutkulu bir tavır aldı. Kitap halihazırda on dile çevrildi. Temple University Press önümüzdeki yıl başında kitabın İngilizcesini yayınlayacak. Farias, amacının bir düşünür ile siyasal bir sistem arasındaki ilişki üzerinde çalışmak olduğunu ve tarihsel yöntemi ve siyasal analizi (özellikle Heidegger'i SA lideri Ernst Roehm'le özdeşleştirmesi başta olmak üzere) eleştirmenlerin ateşli saldırılarına uğrasa da, bu kitaptan bir şeyler öğrenilemeyeceğini söylemenin yanlış olacağını söyler. Farias, Heidegger'in 1933 ile 1945 arasında Nazi rejimiyle ilişkisi konusundaki mevcut bütün verileri olmasa da çoğunu bir araya getirmiştir. Bu bilgilerin çoğu uzun zamandır kamuoyunda bilinse de, özellikle Farias'ın Doğu Alman arşivlerinde ve Batı Berlin'deki Dokümantasyon Merkezi'nde buldukları olmak üzere bir çoğu da, daha önceden yayınlanmamıştır ve büyük bir değere sahiptir.
Sayfa 12
SUSANNE: 2007 senesinde, Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde katliam yapılmıştı, biri Alman üç kişi, Hıristiyan oldukları ve İncil bastıkları gerekçesiyle, boğazları kesilerek, hunharca öldürülmüştü. Katiller, alt tarafı yedi sene sonra salıverildi. Katledilen Alman vatandaşı Tilman Geske'nin eşi Susanne, çok sevdiği Türkiye' den ayrılmamıştı, iki çocuğuyla beraber Malatya'da yaşamaya devam ediyordu. Ancak... Kocasının gırtlağını kesenler Malatya sokaklarına geri dönünce, Susanne bavulunu topladı, Türkiye'den ayrıldı.
Kırmızı kedi yayınlarıKitabı okudu
Mete Tunçay da: "Meclisin o dönemdeki bileşimiyle, kesintiye uğramış bulunan Lozan barış görüşmelerinin sonucunda varılacak bir antlaşma tasarısın kabul etmeyeceğinden endişe duyuluyordu; yenilenmesi isteğinin temel nedeni, buydu. Fakat burada dikkati çeken bir nokta, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince, 'madde-i münferide'nin ilga edilmesi gerekirken, ancak üye tam sayısının 2/3 çoğunluğuyla alınabilecek bu karar yerine, basit çoğunlukla bir yeni seçim kararının alınabilmiş olmasıdır."¹²⁸ 128. Mete Tunçay, TC'nde Tek-Parti Yönetimi'nin Kurulması (1923-1931) Cem Yayınevi, 3. bak. 1992 Istanbul, s. 49-50
Sayfa 51 - Genç BirikimKitabı okudu
Mustafa Kemal'in İzmir'de, Hayım Naum ile ne görüştüğü, Lozan görüşmelerinde Ingiltere'nin delegesi olan Lord Carson'a ne mesaj götürdüğü, hâlâ bilinmemektedir. Mustafa Kemal, bu konuda, aslında her konuda, kimsenin sözünü dinlemeyen, kendine çok güvenen ve kendi görüşü ne itiraz edilmesine asla tahammülü olmayan bir karaktere
Sayfa 42 - Genç BirikimKitabı okudu
Reklam
Basın dünyasında en çok dikkati çeken iğrenç bir duygu ortalıkta egemendi: Birbirini çekememe. Herkes herkesi kıskanıyor, herkes herkesin Babıâli Caddesi'nde, şu kısacık yolun üç beş Ermeni yayınevi arasında sendeleyip düşmesini bekliyor denebilirdi. Ortada dönen, haydi haydi ömrü beş on haftayı geçmeyecek, mevkut sanından çok muvakkat sannına uygun dergiciklerde yayınlanan gülünç yazılardan, yüzyıllardan beri çiğnene çiğnene usanılmış, bir posa haline gelmiş şiirlerden başka bir şey değilken, kıskançlık saldırıları, cılız bir tavuğun ölüsünün yöresine üşüşen çaylaklar hırsıyla gagalarını, pençelerini (birbirlerine) atıyordu.
Leipzig'deki R. Voigtländer Yayınevi'nde çıkmış kitap üzerine şu eleştiri yapılmış: "Kuzeyli kahin Agnes Miegel'le¹ kardeş gibi bağlı olduğu Lulu Strauß-Torney'in yüce ve çınlayan kıtaları karşımızda..." Özgeçmişine baktığımızda Agnes Miegel'deki fazla kendini beğenmişliğin dengesizlik sonucu oluştuğunu anlayabiliriz. ¹ (Nazi yanlısı Alman yazar, 1879-1964)
Sayfa 240 - Everest Modern KlasiklerKitabı okudu
Uyumak-Uyanmak ve Us
Tekrar hatırlatarak devam edelim. Yunan felsefesinde Aristoteles'in entelekya'sı nasıl enerjiye (kuvvet) yaslanıyorsa Türk düşüncesinde de Balasagunlu Yusuf'un Odgurmış'ı da od'a (ateş) dayanmaktadır. Aristoteles'in kozmosuyla Y. Has Hacib'in birlik ve bütünlüğe dayalı ontolojisinin şüphesiz
Sayfa 41 - Post Kitap, Divan Edebiyatı Vakfı Keyfiyet Mahfili Türkçe Araştırmaları: 1, 1. Baskı, İstanbul 2020, TÜRKÇENİN UYANIŞI - II, Uyanmak Üzerine
Kutadgu Bilig'de Ögdülmiş üzerinden temsil edilen akıl, çok yönlü tanımlamalarla karşımıza çıkar. Eserde ög kökünden türeyen kelimeler tekrarlarla birlikte 550 ayrı yerde geçer. Ög; akıl, övgü. Ögi; akleden, bilen. Öğrenip; öğrenmiş. Öglüg; akıllılık. Ögsüz; akılsız, annesiz.²² Ögüz; Nehir. vd. Bugün
Sayfa 30 - Post Kitap, Divan Edebiyatı Vakfı Keyfiyet Mahfili Türkçe Araştırmaları: 1, 1. Baskı, İstanbul 2020, TÜRKÇENİN UYANIŞI - II, Entelektüel Aydın Ögdülmiş Üzerine
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.