es-Selâmü Aleyküm kıymetli okuyucular🙂
Hâlihazırda okumaya devâm ettiğim Medrese'den arkadaşlarımın 2 yıllık yorucu çalışmaları ardından bugün yayına başlayan
Ömer Çelik ve diğer kıymetli, Ehl-i Sünnet Hocaefendilerin konuşmalarının yayınlanacağı yeni bir kanal. Tâkip edip istifâde edelim, destek verelim...
youtube.com/@tvmihenk?si=QR...
Fâtiha kulun duası, Kur'an ise Mâbud'un kuluna vereceği cevaptır. Kul kendisine doğru yolu göstermesi için Allah'a yalvarır; Allah'u Teâlâ da duaya icabet olarak, tüm Kur'an-ı önüne koyar ve sanki şöyle buyurur: "İşte benden istediğin hidayet budur!"
Allah'ın Resulü (s.a.v.) buyurdu ki:
"Fatihatü'l-Kitab, bütün hastalıklara şifadır."
_Darimi, Fezâilü'l Kuran 12_
İnsanlar, zâlimi görüp de onun elini zulümden çekmeyecek olurlarsa, aradan fazla zaman geçmeden Allah'ın hepsini birlikte cezalandırmasından korkulur. (Tirmizî, Tefsir 5/3057)
Bir gün Hz.Aise (r.a.) Validemiz'e bir dilenci geldi,bir şeyler istedi. Annemiz üzerini yokladı,cebinde sadece bir tane kuru üzüm tanesi buldu,onu dilenciye uzattı. Dilenci,verilenin bir üzüm tanesi olduğunu fark edince, almaktan çekinir gibi davrandı.Kendine göre, Annemiz'in bu kadar küçük bir şeyi sadaka vermesini hoş bulmadı. Etrafındakiler de durumu biraz yadırgadılar.Hz.Aise (r.a) Validemiz elindeki üzüm tanesini uzatıp:
"Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”
(Zilzâl sûresi,7-8)
Kaynak: (Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensur; Sühreverdî, Avarif)
Hz.Aise validemiz kullara değil, Yüce Allah'a bakıyordu.İhlâs sahibiydi,insanlar ne der diye düşünmüyordu,elindeki imkan ile yapacağı hayrı Allah için yapıyor ve O'nun zerreleri bile hesaba katacağını yakinen biliyordu.
📌 (zerre), gözle görülür görülmez derecede küçük karınca, güneş ışığında sezilebilecek zerrecikler demektir. Burada maksat, beşer hissiyâtının sezebileceği en küçük şeyle sorumluluğun en küçük miktarını bildirmektir.En küçük bir iyiliğin veya kötülüğün bile Allah katında kaybolmayacağını haber vermektir.O halde,dünyadayken hesabını zerre miktârına göre yapmalıdır. “Küçüktür, bundan bir şey olmaz” diyerek mekruhları bile işlemekten kaçınacağı gibi, “küçüktür, bunun bir faydası olmaz” diyerek de en küçük iyilikleri bile ihmal etmemeli,elinden geldiği kadar iyilik yapmalıdır.Günahın küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğine; iyiliğin küçüklüğüne değil, onu kimin adına yaptığına dikkat etmelidir.
74. O halde dünya hayatını verip âhireti almak isteyen mü'minler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya gâlip gelirse, biz ona pek yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.
Hüzün insanı yemekten alıkor. Korku günahlara mâni olur. Ümit insanı ibâdetlere dayanıklı kılar. Ölümü tefekkür ise insanı mâlâyâniden el etek çektirir.
Ey iman edenler!Allah’a karşı gelmekten sakının;O'na yaklaşıp rızâsını kazanmanın yollarını arayın ve O’nun yolunda cihâd edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
》 İmam Kuşeyrî (r.h.) “vesîle arama” emrine şu mânaları vermiştir:
• Nefsânî güç ve kuvvetten geçerek Hakk’ın nimet ve ihsanını görmek,
• Allah’ın önceden sana olan ihsanları vesilesiyle O’na yaklaşmak,
• Allah’ın senin için güzel olanı seçmesi,
• İnancı her türlü şüpheden tam olarak arındırmak,
• Ömrün sonuna kadar dostluk ölçüleri içinde sadâkat,doğruluk ve dürüstlüğü devam ettirmek,
• Amelleri riyâdan,halleri kendini beğenme düşüncesinden ve nefsi de dünyevî hazlardan uzaklaştırmaktır.
(Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 263)
"Onlar namazlarında tam bir tevazu, teslimiyet ve derin bir saygı içindedirler."
• Bahâüddîn Nakşibend (k.s.)’a sordular:
“–Bir kul, namazda nasıl huşûa erer?” O da cevâben:
“–Dört şeyle!” buyurup şunları beyân etti:
› “Helâl lokma,
› Abdest sırasında gafletten uzak durmak,
› İlk tekbîri alırken kendini huzurda bilmek,
› Namaz dışında da Hakk’ı aslâ unutmamak, yâni namazdaki huzur, sükûn ve mâsiyetten uzakta durma hâlini namazdan sonra da devam ettirebilmek.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 561)
• Süleyman Dârânî (k.s.) şu açıklamayı yapar:
“İki rekat namaz kılmak ile Firdevs cennetine girmek arasında muhayyer bırakılsam, iki rekat namazı tercih ederim. Çünkü Firdevs cennetine girmek nefsin hoşlanacağı bir istektir. Fakat iki rekat namaz kılarsam Rabbimle beraber bulunmuş olurum.”
Terbiye olmamış, gönül âlemi huzura kavuşmamış bir insanın iç dün yasında sanki bir hayvanın karakteri gizlidir. Kimi tilki gibi kurnaz, kimi sırtlan gibi yırtıcı, kimi karınca gibi biriktirici, kimi de yılan gibi zehir akıtıcıdır. Kimi okşayarak ısırır, kimi sülük gibi kan emer, kimi önden güler arkadan kuyu kazar. Bunların her biri ayrı ayrı hayvanlarda bulunan karakterlerdir. Kendini mânevî bir terbiye ile nefsinin sultasından kurtaramamış, dolayısıyla sağlam bir karakter inşa edememiş bir insan, bu nevi sefih huyların cemberi içindedir. Kiminde bir hayvanın, kimin de birkaç hayvanın karakteri häkimdir. Üstelik, siretleri sûretlerine de aksettiğinden, o karakterleri sezmek, ehli için zor değildir.