Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
30'larımın en başındayım. Herkes, "30'a geldiğinde hayat acayip değişiyor," dedi bana. 30 oldum ve 40'ına gelen arkadaşlarım bu defa da "Of, 30'larda insan çok düşünüyor, 40'ta bir rahatlıyorsun," demeye başladı. Bi' rahatlama yaşına bir türlü gelemeyecek olmaktan endişe duyuyorum. Ama 20'lerimdeki kolektif depresyonu geride bıraktığım için mutluyum. 20'lerindeyken acıyı tek başına çekmenin, kaygıyı yalnız başına duymanın, bir başına stres olmanın, hatta birine gıcık olmanın, birinden intikam almanın mümkünatı yok. Eminim tüm örgütler yirmili yaşlarındaki insanlar tarafından kurulmuştur. Ayrıldın mı? Hemen toplanılır, o acı birlikte çekilir. Ayrıldığın kişi yeni biriyle mi birlikte oldu? Toplu halde o kişi stalklanır ve en feminist arkadaşların bile hareketi bir kenara bırakıp başka türlü bir kız kardeşlik duygusuyla kadından nefret eder. Otuzlarındaysan, "Tamam Ayşe Pürencim, en fazla bir yıl daha uyku hapını ikiye kırıp uyuyacaksın," diyorsun.
Sayfa 72 - Karakarga Yayınevi
Aziz arkadaşlarım, yüksek ve sonsuz hatıranızla büyük Türk milleti yeni bir nur alemine girecektir.
Sayfa 61 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Yahu kız yavaş yavaş düzelecek işte, kimse sana ömür boyu sırtında taşı demiyor ki. Üstelik benim evladım olsa ben ömür boyu sırtımda da taşırım. Ne var bir süre ilgileniversen. Kız kaybolunca bayılıp duran sen değil miydin?" Bu olanlara inanamıyordum. Teyzemin anneme söylediklerine, benim hakkımda bunların söylenmek zorunda olmasına inanamıyordum. Kalbim ağrıyordu. Bu nasıl bir kimsesizlikti? "Benim bir hayatım var, sen de biliyorsun. Çalışıyorum, yeni yeni arkadaşlarım var, hem Özer'le daha yeni başladık..." "Mesele bu, değil mi Nazan? Kız kayboldu bayıldın ayıldın, kendini yerlere attın! Sonra kız bulundu, bir yıl komada kaldı, hayatına baktın. Baktn ki hayatna biri de girdi, şimdi de sana yük gibi geliyor değil mi? Bu çocuğu dünyaya siz getirdiniz. Kendi kendine zorla senin rahmine girip sonra zorla oradan çıkmadı. Siz yaptınız. İkiniz de ilgileneceksiniz. İkiniz de yanında olacaksınız. Bir daha ağzından böyle cümleler duymayacağım."
Alper'se annesine kesinlikle katılmıyordu ve susmadı: "Bizim okuldakiler gibisin aynı," dedi. "Amerikan sistemiyle en iyi eğitimi al, Amerikalıların kurduğu okulda oku, hocalarının oradan mezun olmasıyla övün, kendin de oraya gitmeyi hayal et ama Sıtarbaks'ı taşla." "Babasına hayır olsun diye mi yapıyor
Sayfa 38 - Giriş, Çözdüm nihayet o büyük sırrıKitabı okudu
Yeni evli olan arkadaşlarım
Bana da iyilik etmek istiyorlar, anlıyorum. Ama yine de asla evlenecek değilim. Bu konuda kendi kendime söz verdim.
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sobbet ediyor, "Nerelisin?", "Kaç kardeş siniz?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası kırmızı olan bir delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" Delikanlı, hazır ol
Reklam
Arkadaşlarım,bir hastalıktan kurtulmuş biriyle konuşur gibi beni gençleşmiş bulduklarını söylüyorlar. Gençleşmek mi? Gerçek anlamda yaşamaya daha yeni başladığımı sadece ben biliyorum.
Aylardan aralık, dışarıda zemheri ayazı... Kalabalık, soğuk, sisli ve puslu sabahların dayanılmaz yalnızlığı... Geride bıraktıklarım, dostlarım, arkadaşlarım, sevenlerim ve sevdiklerim... Kafamın için de yankılanan hep aynı soru: Ne işim var burada benim? Etrafımda birbirine selam veren simalar, gülen, konuşan, hal hatır soran... Arada dostluktan ziyade yıllanmış zamanın yakınlığı... Biz bir aileyiz duygusu ya da bir kabullenilmişliğin yanılgısı... Herkesin birbirini tanıdığı, en azından adını bildiği bir ortamda yeni gelen olmanın yalnızlığı... Dışarıdan, dışlanmış ya da henüz kabullenilmemiş olan... Birkaç kişinin belki beş on kabullenme çabası ya da hoş geldin ritüeli. Adet yerini bulsun diye hani! El sıkışmaların arasında gittikçe büyüyen yalnızlığımın boğazıma düğümlenmesi... Etraf soğuk, aylardan aralık, dışarıda zemheri ayazı... Mevsim kıştı. Kalbim kıştı. Dışarısı kıştı, içerisi kıştı, içim dışım her yanım kıştı. Öyle bir zamanda fark ettim onu. Merdivenlerden ağır ağır inen bir ışıltı... Ne bir hoş geldin dedi ne de merhaba. Sadece küçük bir tebessüm belirdi dudaklarında: sımsıcak, içten, sevgi dolu... İçimde yankılanan kocaman ses parça parça olup karışıyordu zemheri ayazına. Onu her gördüğümde yüzümde beliremeyen kocaman bir sevinç gelip yerleşiyordu kalbimin en derinlerine. Sesini duymak istiyordum oysa o hiç konuşmuyordu benimle ama ne zaman görse yüzünde kocaman bir gülümseme... Melek! Ben ona melek diyordum, o bana ne diyordu bilmiyorum.
Arkadaşlarım,bir hastalıktan kurtulmuş biriyle konuşur gibi beni gençleşmiş bulduklarını söylüyorlar. Gençleşmek mi? Gerçek anlamda yaşamaya daha yeni başladığımı sadece ben biliyorum.
Karides çiftliğinde çalıştığım o günlerden birinde, yine kötü bir ruh haliyle, henüz hava aydınlanmadan işe geldim. Çiftlikte çalışan insanlar arasında yaş ortalaması elliydi. Artık bu çiftlikte çalışan ve Avustralyalı olmayan üç kişi kalmıştık: ben ve Alman arkadaşlarım Jannik ile Thomas. Geri kalan herkes en az kırk, en çok da yetmiş beş yaşındaki Avustralyalılardı. O sıralar yaşadığım kendi buhranlarım yetmezmiş gibi, her sabah işe Avustralyalıların negatif cümleleriyle başlıyordum. “Ne boktan bir gün!”, “Hayatımı sikeyim!”, “Yine yağmur yağacak!”, “Her şey çok kötü olacak!” ve benzeri yüzlerce olumsuz cümleyle, yeni gözümü açmaya çalıştığım karanlık bir güne merhaba diyordum. O zifiri karanlıkta masaya oturmuş vaziyette çiftçi kıyafetlerimle uykulu gözlerimi ovuştururken onların etrafa ve bana saldığı bu karamsar havaya her gün maruz kalıyordum. Bir keresinde yine böyle bir iş günü, henüz uyku sersemiyken yine benzer cümleler duyunca dayanamayıp “Asıl siz hepiniz boku yemişsiniz! Hayatınızı ya da bakış açınızı değiştirmeyi deneyin! Belki farklı bir sabaha uyanırsınız! Eğer farklı bir sabaha uyanmak istemiyorsanız da bizim sabahlarımızı mahvetmeyin!” diye bağırıp masadan kalkmıştım.
Sayfa 384Kitabı okudu
Reklam
Gördüğüm bilhassa ilginç şeylerden biri, kendilerini eğlendirmek için parayı kullanmamaları oldu. Endüstrileşmiş dünya aynı işleri ( satın alınması gereken) emek tasarrufu sağlayan, tuşlu aygıtlarla icra ederken, onlar pek çok işlerini elleriyle yapmayı seçiyorlardı. Ancak - beni büyülemişti bu- yeni arkadaşlarım pek çok işi elleriyle yapmalarına karşın, hiçbir suretle işleri başından aşkın veya koşuşturma içindeymiş gibi görünmüyorlardı.
Arkadaşlarım aklımı yitirdiğimi söyleyeceklerdir. Oysa ben aklımı yeni bulduğumu onların bilmelerini isterdim.
Arkadaşlarım, bir hastalıktan kurtulmuş biriyle konuşur gibi beni gençleşmiş bulduklarımı söylüyorlar. Gençleşmek mi? Gerçek anlamda yaşamaya daha yeni başladığımı sadece ben biliyorum.
Yeni arkadaşlarım hakkında her şeyi bilmek isterim, eski arkadaşlarım hakkındaysa hiçbir şeyi.
Sayfa 45 - Can yayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni, kurtuluş hareketinin bu ilk ocağını ve 1919 yılında toplanan Erzurum ve Sivas Kongrelerini hatırlarken, daha o zamandan yalnız padişah hükümetinin direnişiyle değil, bizzat hareketin içinde de grupsal ve kişisel anlaşmazlıklarla karşılaşıldığını belirtti. Mustafa Kemal Paşa, o zaman bana şunları söylemişti: "Ordu sadece bir isim olarak vardı. Her şeyi, korkunç bir karışıklık içinde yaratmak gerekiyordu. Generaller ve subaylar şaşkın bir haldeydiler. Onlara bir çıkış yolu göstermek, morallerini yükseltmek gerekiyordu. Ne onlar ne de halkın öteki grupları, milleti padişahsız ve halifesiz kurtarmanın mümkün olduğuna inanıyorlardı. Halife ve padişah düşüncesini itibardan düşürmek gerekiyordu. Biz bunu yavaş yavaş yapıyorduk. Bu yüzden bize küfürler yağdırıyor, dinsiz, vatansız, hain diyorlardı. Bundan başka, birçoğu İngiltere'den, Fransa'dan, İtalya'dan korkuyorlardı." Mustafa Kemal Paşa sözlerine şöyle devam etti: "İşte ülkemiz bu durumdaydı. Ama halk ayaklanıyordu, kurtuluş bundaydı. Önümüzde, milli egemenlik üzerine kurulmuş yeni bir Türk devleti oluşturmak görevi duruyordu. Silah arkadaşlarım her zaman benimle aynı düşüncede değillerdi. Padişah ve İtilaf Devletleri ajanları, bunlara çeşitli korkular aşılıyorlardı, bunlar da muhalefete geçiyorlardı. Zor durumdaydık, ama birçok dost ortaya çıkıyordu ve millet bizi anladı."
Sayfa 150
448 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.