"Ve son olarak hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok daha iyi biliyorum" diye bitiyor kitap. Aslında tüm kitabın özeti bu cümle. Konusu ebeveynlerin kendi doğruları ile yetiştirdiği çocukların büyüyünce yaşadığı travmalar, aldıkları yanlış kararlar, güvensizlikleri, sevgisizlikleri... İyi yetiştirilmiş çocuk dini, dili, ekonomik durumu, siyasi görüşleri, sosyal statüleri ne olursa olsun; sevgi ile yetiştirilmiş, söz hakkı tanınmış, taşlarla oynasa bile oyunu hissedebilmiş çocuktur. Kötü yetiştirilmiş çocuk aç bırakılmış çocuk değildir karnı tok sırtı pek olsa da; yeterli düzeyde sevilmemiş, reddedilmiş, umursanmamış, saygı duyulmamış, ihmal edilmiş, sürekli suçlanmış çocuktur. Ve çocuklukta gözardı edilen her davranış bir gün mutlaka ortaya çıkar. Dizi ile çok bağlantısı yok; korse gibi, sürekli yapılan iksir - büyü gibi meseleler reyting için yerleştirilmiş. Kitapta ana karakter hayri, filmin aksine sedata çok da yer verilmemiş. Cana ve selen karakteri de yok. Kitabın dili oldukça akıcı ama edebi kaygı ile okunabilecek bir kitap değil, onu psikoloji kitabı gibi kabul etmek lazım. Her kitap gibi insana çok şey katıyor.