Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YABANCI DİL ÖĞRENMEK SÜNNETTİR
Müslümanlar, Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde, şehirde kalabalık bir Yahudi nüfus da bulmuşlardı. Peygamberimizle anlaşma imzalayan Yahudiler, Medine'de yaşamaya devam ettiler. Müslümanlar da onları kendi vatandaşları olarak kabul etti. Karşılıklı görev ve sorumluluklarla, Medine'de ortak bir yaşam kuruldu. Ancak Yahudiler, kendi aralarında ana dilleri olan İbraniceyi konuşuyorlardı. Müslümanlar ise Arapça biliyor, Yahudiler İbranice konuşmaya başladıklarında anlayamıyorlardı. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz, genç bir sahabi olan Zeyd bin Sabit'i İbranice öğrenmekle görevlendirdi. Çok akıllı bir insan olan Zeyd, çok kısa bir sürede İbraniceyi öğrenmeyi başardı. Artık Müslümanlar, Yahudilerin kendi aralarında konuştuklarını anlayabiliyorlar, böylece onların herhangi bir konuda kendilerini aldatmasına izin vermiyorlardı.
Allah'ın Sevgilisi bir gün ayakları Zeyd bin Sabit'in ayağı üzerindeyken Zeyd, birdenbire hissettiği tesirden ayağının kopacağını, kırılacağını sandı; ve avaz avaz bağırmamak için dişleriyle dudaklarını kanattı. Zeyd: <<Ben Allah Resûlünün vahiy kâtibiydim. Vahiy geldiği zaman, Allah Resûlü pek fazla ter dökerlerdi. Neden sonra ıstırapları açılır ve konuşmaya başlardı. Ben de yazardım. Çok defa vahiy ânının şiddetinden ayağımın ezilecek gibi olduğunu duydum ve bir daha aynı ayak üzerinde yürüyemiyeceğimi sandım. «Maide Sûresi» nâzil olduğu vakit Allah Resûlü deve üzerindeydiler. Deve yere çöktü. Öyle âni bir çöküş ki, devenin ayakları tuz buz oldu sandık.>>
Reklam
Zeyd bin sabit radıyallahu anh şöyle diyor: Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem Uhud günü beni Sa'd bin Er-Rebii'yi aramam için gönderdi. Bana şöyle dedi: "Eğer onu görürsen, ona selamımı söyle! ona de ki: Resulallah sana, kendini nasıl hissettiğini soruyor?" Zeyd dedi ki: öldürenlerin arasında dolaşmaya başladım. Onun yanına geldiğimde son nefesini vermek üzere olduğunu gördüm. üzerinden mızrak yarası kılıç ve ok darbesi olmak üzere 70 yara vardı. "Ey Sa'd! Rasulallah sallallahu ve sellem sana selam ediyor ve sana kendini nasıl hissettiğini bana haber ver diyor." dedim. Sa'd dedi ki selam Allah Resulü aleyhi sellamin üzerine olsun. ona de ki: "Ey Allah'ın resulü cennetin kokusunu duyuyorum." kavmim ensar'a da de ki: "Gözleriniz bakarken eğer peygamberimize bir zarar ulaşırsa, bu konuda Allah katında hiçbir mazeretiniz bulunmaz"!
Hazreti Ebubekir
Hazreti Ömer'in ihtarı üzerine Halifenin emriyle vahiy katiblerinden ve sahabilerin fakihlerinden Zeyd bin sabit hazretleri, hicretin on ikinci senesi başlarında gayret sarfederek Kur'an-ı Kerim'i sahife sahife topladı. Tamamına "Mushaf" denildi.
Şimdi size hakîkî bir müslimânın nasıl hareket etmesi îcâb etdiğini göstermek için, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” bir mektûbunu aynen aşağıda nakl ediyoruz: Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” bütün müslimânlara hitâben yazdırdığı mektûb şöyledir: [Aslı Feridun beğin (Mecmû’a-i Münşeât-üs-selâtîn) kitâbı, birinci
Sayfa 393 - Hakikat KitabeviKitabı okudu
"Bana, bir dağı yerinden alıp başka bir yere taşıma görevi verselerdi benim için Kur'an'ı bir araya getirmekten daha kolaydı! Yine de Kur'an ayetlerini deri parçalarından, ağaç parçalarından ve ezber bilenlerin göğüslerinden toplayıp bir araya getirdim." ( Zeyd bin Sabit)
Sayfa 28 - Tahlil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
...Zeyd bin Sâbit'in, Enes bin Mâlik'e söylediği şu sözü hatırladım: "Ey Enes! Bilmez misin adımlar yazılıyor!"
Kur'an asla tahrif olmamış mıdır gerçekten? Mantıklı gelmiyor da
Şu bakımdan ki, bir kere Muhammed’in öldüğü tarihte ortada Kur’an diye derlenmiş bir kitap yoktu; bu kitap onun ölümünden çok sonra, daha doğrusu üçüncü halife Osman b. Aftan zamanında ortaya çıkmıştır (Osman, Hicret’in 23. ve 35. yılları arasında “halife” olarak iktidarda bulunmuştur). Çünkü, Muhammed, “vahiy”dir diyerek yerleştirdiği buyrukları
A-Sünnetin Tedvini
Hazret-i Peygamber'in Eshâbı, sünnetin tevâtür yoluyla bugüne kadar nakledilmesini temin eylemiştir. En çok hadîs-i şerîf rivâyet eden Sahabîlerin başında Ebû Hüreyre (5375 hadîs), Abdullah bin Ömer (2630), Enes bin Malik (2296), Hazret-i Aişe (2210), Abdullah bin Abbas (1660), Câbir bin Abdillah (1540) ve Ebû Saîd el-Hudrî (1170)
Önce özel tercümandı.Ardından özel vahiy kâtibi oldu.Sonra Kur'an'ı cem eden adam öldü.Yirmi üç yaşında,yirmi üç asırdır tükenmeyen,takdirlerin üstesinde bir hizmet yaptı.Zeyd bin Sabit:..
Reklam
Ebu Sait el-hudri'den rivayet edilir: Üsame bedelini bir ay sonra Zeyd Bin sabit'ten yüz Dinara bir köle satın almıştı. Bu olayı duyunca Hz. peygamber (sav) şöyle buyurdu: - köle satın alıp bedelini bir ay sonra ödeyecek olan Üsame'ye hayret etmiyor musunuz? Üsame uzun vadeli emellerin peşine düşmüştür. Varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki ; göz kapağımın her açılışında daha kapanmadan Allah'ın ruhumu teslim alabileceğini düşünürüm. Bir yere doğru bakarken daha bakışımı çevirmeden ölebileceğim aklıma gelir. Ağzıma aldığım lokmayı yutmadan ölümün geleceğini lokmanın boğazımda kalacağını zannederim. Hazreti peygamber bunları söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etti: - Ey Ademoğulları! Aklınız varsa kendinizi ölüler arasında sayın. Varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki; size vaat edilen son mutlaka gerçekleşecektir. Sizin bunu önlemeye gücünüz yetmez.
Fıkıh Alimleri "Ilm- fikhi, ilk olarak Abdullah bin Mesud anh) ekti. Yani fıkhın meselelerini delilleriyle ilk ortaya koyan odur." dediler. Imam Nevevi rahimehullah Takrib isimli kitabinda Mesruk'tan (radivallahü anh) sövle riváyet etti: "Ashab Kirâm'in ilmi, altı zâtta toplandi. Onlar, Omer bin Hattâb, Ali bin Ebû Tâlib, Abdullah bin Mesud, Übey bin Ka'b. Zeyd bin Sabit ve Ebu'd-Derdâ (r. anhüm) Hazretleri olup sonra bu alti zâtın ilmi Hazret-i Ali ile Abdullah bin Mesud'da (r. anhüm) toplanmistir ibn-i Mesud Hazretleri'nden sonra Alkame bin Kays (radiyallâhü anh), onun ekmiş oldugu fikhı suladı. Yani İbn-i Mesud Hazretleri'nin ortaya koydugu delilleri kuvvetlendirdi ve izah etti. Ondan sonra İbrahim en-Nehâî (rh.) mahsulü biçti. Yani dağınık halde olan fıkıh meselelerini herkesin faydalanabilecegi sekilde bir araya getirdi. Ondan sonra Hammâd bin Müslim de (rh.) biçilen mahsulü harman etti. Yani bir araya getirilen meseleleri izah etti. Bir derece daha izah etti Ondan sonra İmâm-1 Azam (rh harman edilen mahsülü öğüttü.Yani fikih meselelerini genişleterek her bir kısmını izah etti.
Hazreti Abbas radıyallahu anh İlim öğrenmek için Zeyd bin Sabit Radıyallahu anh'ın kapısında o uyanıncaya kadar beklermiş.
Kuran'ın Resmi Şeklini Alması
Kuran ilk kez Hazreti Ebu Bekir tarafından mushaf haline getirilmiştir, diye bilinmektedir. Ama şüphe edilmemeli ki, daha Hazreti Peygamber zamanında, belki bugün elimizde olduğu gibi tam değilse de, onun bazı bölümleri mushaf halinde uzak bölgelerde elden ele dolaşmaktaydı. Bunun bir kanıtını bize, ana kaynaklardan biri olan Taberi vermektedir
Sayfa 28 - Kırmızı Kedi Yayınları, 2. Baskı: 2018Kitabı okudu
"Yasin" yani "Ey İnsan!" "Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz . Önden gön­derdikleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitap olan Levh-i Mahfuz'da sa­yıp yazmışızdır, " ayetini okurken Zeyd bin Sabit'in, Enes bin Malik'e söylediği şu sözü hatırladım: "Ey Enes! Bilmez misin adımlar yazılıyor!"
Sayfa 50 - Şule Yayın Dağıtım Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti.Kitabı okudu
208 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.