"Dini san'at denen zirve edebiyatının kapısı yirminci asırda Âkif'in eliyle açıldı. Bu kapıdan girmek kolay değil; çünkü pek yüksek. Ona tırmanmak için büyük ruh kuvveti lazım."
Valeria Luiselli'nin "Kayıp Çocuk Arşivi", "Kalabalıktaki Yüzler" isimli eserlerinden sonra okuduğum "Dişlerimin Hikayesi" en keyif aldığım kitabı oldu. O yüzden biter bitmez düşüncelerimi paylaşmak, kayda almak istedim. ▪︎
Kitabın görselinde de uzaktan çektiğim bir fotoğraf kullandım çünkü Marilyn Monroe görünsün
Türk edebiyatının zirve noktalarından birisi. Hiç kitap okumamış birisi bile bu kitabı bitirebilir veya bir kitap aşığı bile kitabı bitiremeyebilir. Hatta bazı yarıda bırakan arkadaşlara ne zaman tutunamamaya başladığınızda o zaman tutunmaya da başlıyorsunuz diyorum ve ekliyorum. Kitap 2.bölümdeki zorlama, gitmeme olaylarından sonra 3. bölümde açılıyor. Bu kitap özel okunmalı. Öyle kitabı hızlıca okuyamazsınız. Öyle yaparsanız her cümle altındaki yatan manaları kaçırırsınız. Ben kitabı okuyunca bunu nasıl bir beyin yazmış da delilenmemiş yada başka birşey olmamış dedim. Akabinde Oğuzcuğumun hayatına baktım. Hüsranlı sonunu gördüm. Keşke 10 15 yıl daha yaşasa da böyle muazzam kitaplar yazmış olsaydı dedim. 10 kez okunsa yine insan keşfedecek birşeyler bulur. Halen daha medyaya düşmemiş anlamı anlaşılmamış köşeleri var.
Mevlânâ sırlara inanırdı. , ama sırlardan önce insana inanırdı...
Çünkü varlıqın sırrı insandaydı ..
Eğer insan kendi sırrını anyabilirse , yaşamın aynasında kendi ruhunu görebilirse , varlığın da sırrına erecekti.Tasavvuf deyimiyle söyleyecek olursak varlığını birliğine ulaşacak , varlığın bilinci , yani “ İnsan _ı Kâmil olacaktı , işte SIR buydu ., ZİRVE buydu .. “ İNSÂN_I KÂMİL olmak...."
Her şey doğruydu, elbette ağır yürüyüşleri de canlı bir salınımla tırmanıyordu, bir zirve diğerini kovalıyor, gitgide yükseliyor, salonun kubbesini ortadan kaldırıyor ve şehrin üstündeki gökyüzüne bakabilme olanağı sağlıyordu.
Psikolojik travmanın özel bir şekli geçen yüzyılda üç kere kamusal bilince çıktı. Her seferinde bu travmayı araştıranlar
siyasi bir harekete katılmakla başarıyı yakaladı. İlk ortaya çıkan,
kadın psikolojik bozukluğunun arketipi olan histeriydi.
Histeri çalışması, Fransa'da XIX. yüzyıl sonunun cumhuriyetçi,
kilise karşıtı siyasi hareketinden doğdu . İkincisi , bomba şoku*
ya da muharebe nevrozuydu. Bu çalışma İngiltere'de ve
ABD'de Birinci Dünya Savaşı sonrasında başladı ve Vietnam
Savaşı sonrasında zirve yaptı. Bunun siyasi bağlamı, savaş kültürünün çökmesi ve savaş karşıtı hareketin gelişmesiydi. Travmanın son ve en yakın tarihli kamusal farkındalığa girmesi
cinsel ve ev içi şiddettir. Bunun siyasi bağlamı da Batı Avrupa
ve Kuzey Amerika'daki feminist harekettir.
Yol dolambaçlı,yükseldikçe zirve kaybolur gözden,ne tarafa gidildiği bilinmez.kalabalık,klavuzunu yolun dışına iter,sonra kendisi de yuvarlanır uçuruma